Önsöz

İslam asırları boyunca Kudüs, bir barış ve kardeşlik şehri olarak bütün dünyaya ışık olmuştur. Önce İngiliz işgali ve ardından gelen Siyonist işgal bu kutsal ışığı söndürmüş, yerine son yüz yıldır karanlık bir dönem başlamıştır. Kudüs’ün işgali aslında bir dönemin kapanıp başka bir dönemin açılışını da gösteren sembolik bir değişimdir. Zira bu kenti elinde tutan güç, bir anlamda bütün bölge siyasetini yönlendirme kapasitesine sahip olmaktadır.

Bu açıdan Kudüs’ün işgali Müslümanların dünya siyasetindeki üstünlüğünün de sonu anlamına gelmiş ve Batı ile Siyonizm ortaklığından yeni bir düzen kurulmuştur. Bu yeni düzen, ne Kudüs’e ne de mübarek kılınmış olan çevre coğrafyalara huzur getirmiş, bilakis bölgeden gözyaşı ve kan hiçbir zaman eksik olmamıştır. Kudüs şehri Filistin’deki sorunların, Filistin ise Ortadoğu’da Siyonist işgalden kaynaklı bütün sorunların anahtarıdır. Dolayısıyla çözüm kapılarının açılması bu anahtara bağlı olduğundan Kudüs’ü anlamak hayati önem arz etmektedir.

Kudüs, İslam’ın ilk kıblesi ve miracın mekânı olan Mescid-i Aksa’ya ev sahipliği yapmaktadır. Ne var ki Aksa, artan Siyonist saldırılar karşısında yok olma tehdidini her geçen gün biraz daha hissetmektedir. İşgal edildiği tarihten bu yana sayısız saldırıya maruz kalan, yakılan, temelleri oyulan, bir bölümü yıkılan ve çevresi boşaltılan Mescid-i Aksa, emsali görülmemiş sistematik bir yıkım siyaseti ile karşı karşıyadır.

Bölgeyi ve uluslararası toplumu, “Gazze’den yükselen terör tehlikesi” gibi suni gündemlerle meşgul edip Mescid-i Aksa’daki oldubittileri sinsi bir şekilde yürüten Siyonist proje sahipleri, ne yazık ki İslam dünyasındaki sessizlikten de cesaret almaktadır.

Elinizdeki bu çalışma, Kudüs kentinin İsrail işgali sürecini ve bu işgal sonrasında yaşananları anlamaya yönelik bir özet mahiyetindedir.

Eserin tamamı için tıklayınız.