Temel Göstergeler
Resmi AdıTunus Cumhuriyeti
Yönetim BiçimiDemokrasi
Bağımsızlık Tarihi20 Mart 1956
BaşkentTunus (1.1 milyon)
Yüzölçümü163.310 km2
Nüfusu11.6 milyon (2018)
Nüfusun Etnik Dağılımı%98 Arap, %1 Berberî, %1 diğerleri
İklimiKuzey kesimlerde nemli Akdeniz iklimi görülürken, orta kesimlerde yarı kurak iklim, güneydeki iç kesimlerde çöl iklimi hâkimdir.
Coğrafi KonumuKuzey Afrika’da Akdeniz kıyısında, Cezayir ve Libya arasında yer alır.
KomşularıCezayir (1.034 km), Libya (461 km), kıyı şeridi (1.148 km)
DilArapça, Fransızca, Berberîce
Din%99 Müslüman, %1 diğerleri (Yahudilik, Hristiyanlik, Bahailik)
Ortalama Yaşam Süresi75.8 yıl
Okuma-Yazma Oranı%81.8
Para BirimiTunus Dinarı
Millî Gelir40.2 milyar dolar (2017 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir3.496 dolar (2017 IMF)
İşsizlik Oranı%15.9 (2017)
Enflasyon Oranı%5.3 (2017)
Reel Büyüme Hızı%1.9 (2017)
Yoksulluk Oranı%15.5 (2010)
İhracat ÜrünleriElektrik-elektronik ürünler, hazır giyim, tarım ürünleri, fosfat ve kimyasallar, ham petrol, kablo
İthalat ÜrünleriMineral yağ ve yakıtlar, elektronik cihazlar, gıda maddeleri, binek otomobil ve motorlu taşıtlar
Başlıca Ticaret OrtaklarıFransa, İtalya, Almanya, Çin, Türkiye, İspanya, Cezayir

Ülke Tarihi

Tunus topraklarının bilinen en eski yerleşimcilerinin Batı Asya ve Avrupa’dan geldiği tahmin edilmekle birlikte, buradaki ilk büyük devlet M.Ö. 12. yüzyılda bölgeye yerleşen Fenikelilerin M.Ö. 9. yüzyılda kurdukları Kartaca İmparatorluğu’dur. M.Ö. 2. yüzyıla kadar yaklaşık sekiz asır bölgede hüküm süren Kartacalılar, Roma İmparatorluğu ile girdiği mücadeleyi kaybederek M.Ö. 146 yılında tarih sahnesinden çekilmiş, böylece Tunus topraklarının hâkimiyeti Roma’ya geçmiştir. Tunus bu tarihten itibaren yaklaşık 500 yıl Roma İmparatorluğu’nun Kuzey Afrika’daki idarî merkezi olarak kalmış ve 5. yüzyılın ortalarında Roma hâkimiyetine son veren Vandalların kontrolüne girmiştir. 535 yılında Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altına giren Tunus İslam orduları tarafından fethedilinceye kadar Bizans sınırları içerisinde yer almıştır.

Tunus’un da içinde yer aldığı Kuzey Afrika coğrafyasının önemli bir bölümü, daha ilk hicrî yüzyılda fethedilmiş, yüzyılın ortalarından itibaren bölgenin aslî unsuru olan Berberîler arasında İslamiyet hızla yayılmış, 707 yılında da Tunus’un tamamı fethedilmiştir. Bölgede Emevî ve Abbasî hâkimiyeti, zaman zaman merkezî yönetimin yanlış uygulamaları sebebiyle sekteye uğramışsa da, 800 yılında Abbasî halifeliğine bağlı Ağlebiler döneminde belirli bir istikrar sağlanmıştır. 909 yılında Fatımîler tarafından son verilene kadar Ağlebiler, özellikle Kayrevan bölgesi önemli gelişme kaydetmiştir.

Fatımîler bölgede yarım yüzyıl kadar kaldıktan sonra Mısır’a yönelirken yerlerine Berberî Zirî kabilesini bırakmış (972), ancak Zirîlerin 11. yüzyıl ortalarında Fatımîlerden ayrılarak Abbasîlere bağlanması üzerine, Fatımîler Mısır’daki bedevî Benî Hilâl ve Benî Süleym kabileleri Zirîlere karşı kışkırtarak onları Tunus’a yönlendirmiştir. Onların kıyı şeridi dışında hâkimiyeti ele geçirmesiyle birlikte, bölgenin demografik yapısında önemli değişiklikler yaşanmış, yeni gelen kabileler yerli kabilelerle akrabalık bağı kurarak mevcut yapıya karışırken, bazı bedevî kabileler de Büyük Sahra vahaları ile Güney Sudan bölgesine göç etmiştir.

Bu tarihten itibaren yaklaşık iki asır boyunca, bölgede büyük bir devletin hâkimiyetinden çok, irili ufaklı pek çok yönetimin uzun sayılmayacak hâkimiyetleri söz konusu olmuştur. Bunlardan Horosanîler bölgenin yeniden imarına önem vermiş ve Avrupa ile ticarette Tunus’u merkezî bir konuma yükseltmeyi başarmış,Muvahhidler ise 1228 yılına kadar yaklaşık bir asır bölgedeki varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bu tarihte bölgenin hâkimiyetini ele geçiren Hafsîler, başta Tunus olmak üzere, bugünkü Cezayir ve Libya’nın bir bölümünde 1574 yılına kadar yaklaşık 350 yıl hüküm sürmüşlerdir.Hafsîler döneminde Tunus, sosyal, ekonomik, kültürel ve ilmî açıdan büyük gelişme kaydetmiştir.

16. yüzyılın başlarından itibaren Avrupa devletlerinin Kuzey Afrika kıyılarına yönelik saldırıları, Osmanlı Devleti’ni harekete geçirmiş, İspanyollara karşı verilen mücadele neticesinde Tunus 1574 yılında kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.Tunus’taki Osmanlı hâkimiyeti 3 asır boyunca devam ederken, Fransa’nın Tunus’a yönelik ilgisi 19. yüzyıl ortalarından itibaren artmış ve 8 Haziran 1883 tarihinde imzalanan Mersa Antlaşması ile Tunus resmen Fransız himayesi altına girmiştir.

Fransa Tunus’u atadığı genel valilerle yönetirken, 1920’li yıllardan itibaren Tunus’ta bağımsızlık mücadeleleri görülmeye başlanmıştır. Fransız sömürgeciliğine karşı ortaya çıkan ilk önemli hareket Abdülaziz b. İbrahim es-Seâlibî tarafından kurulan el-Hizbü’d-düstûrî’dir. 1930’ların ortalarında harekette kopmalar yaşanmış ve başkanlığını Mahmud Mâterî, genel sekreterliğini Habib Burgiba’nın yaptığı el-Hizbü’d-düstûrî el-cedîd kurulmuştur. 1940’lardan itibaren bağımsızlık mücadelesinde öne çıkan isim Habib Burgiba olmuş, 1956 yılında Tunus’un bağımsızlığı ile sonuçlanan sürecin baş aktörü olarak öne çıkmıştır.

20 Mart 1956 tarihinde ilan edilen bağımsızlığın ardından devletin başına Hüseynî ailesinden Emin Bey geçmiş ve ülke bir yıl kadar krallıkla yönetilmiş, 1957 yılında cumhuriyetin ilan edilmesi ile Habib Burgiba bağımsız Tunus’un ilk devlet başkanı olmuştur. 30 yıl kadar iktidarda kalan Habib Burgiba ülkeyi tek adam rejimi ile yönetmiş ve 1987 yılında gerçekleşen kansız bir darbe ile yerini Zeynelabidin Bin Ali’ye bırakmıştır. Göstermelik seçimlerle 2011 yılına kadar iktidarda kalan Zeynelabidin Bin Ali de halefi Habib Burgiba gibi ülkeyi dikta rejimi ile yönetmiş ve yaklaşık çeyrek asır iktidarda kalmıştır. 2010 yılının son günlerinde “Arap Baharı” sürecinin ilk patlak verdiği ülke olan Tunus’ta gösteriler kısa sürede ülke geneline yayılmış, bu gelişmeler üzerine devlet başkanı Zeynelabidin Bin Ali 14 Ocak 2011’de ülkeyi terk ederek Suudî Arabistan’a sığınmak zorunda kalmıştır.

2011 yılı Ekim ayında gerçekleştirilen seçimleri, liderliğini Raşid Gannuşi’nin yaptığı En-Nahda hareketi %40’lık oy oranı ile kazanmışsa da, Kasım ayında bir koalisyon hükümeti kurulmasına razı olmuştur. En-Nahda’nın içinde yer aldığı hükümetler, 2013 yılı Şubat ve Temmuz aylarında gerçekleşen failimeçhul cinayetler sonrasında patlak veren siyasî krizler neticesinde düşmüştür. 2014 yılı Kasım-Aralık ayında gerçekleştirilen seçimlerin ardından göreve gelen Beji Caid Essebsi halen cumhurbaşkanlığı görevini sürdürmektedir.

Siyasî Yapı

Yaklaşık 70 yıl Fransız sömürgesi olan Tunus, 1956 yılında bağımsızlığını kazanmasına karşın, çok yakın bir geçmişe kadar dikta rejimi ile yönetilmiştir. Önce 30 yıl devam eden Habib Burgiba yönetimi, ardından Zeynelabidin bin Ali’nin çeyrek yüzyılı bulan iktidarı döneminde toplum kesimlerinin siyasal merciler üzerindeki etki gücü hayli zayıf olmuştur. Bu durum “Arap Baharı”nda Tunus için patlayıcı bir güç oluşturmuş, süreçte küresel sistemin manipülatif etkileri bugün net biçimde görülmüş olsa da, mevcut durumun buna zemin hazırladığı da açıktır.

Arap Baharı sonrası oluşan kaotik zeminde, ülkenin en önemli toplumsal yapılanması En-Nahda hareketi öne çıkmış, nitekim 2011 yılı Ekim ayında yapılan seçimlerde Nahda %40’lık bir oy oranına ulaşmıştır. Ancak takip eden süreçte yaşanan gelişmelerle Tunus’un Mısır’dakine benzer bir sürece doğru evrilmesi tehlikesi karşısında Nahda’nın ortaya koyduğu siyasal akıl sayesinde ülkede şimdilik görece bir istikrar ortamı yakalanabilmiştir. Ancak ülkede siyasî istikrarın ve halkla yönetim kademeleri arasındaki irtibatın güçlenmesinin zaman alacağı söylenebilir.

Ekonomik Durum

Gelişmekte olan dengeli bir ekonomiye sahip olan Tunus, ekonomik çeşitlilik bakımından bölge ülkeleri arasında en avantajlı konumda olan ülkedir. Başta turizm olmak üzere, tekstil, gıda işleme, tarım, hafif sanayi, fosfat ve petrol üretimi gibi ülke ekonomisini taşıyan pek çok sektör bulunmaktadır. Ülke ekonomisi %64 oranında hizmet sektörüne dayalı olup, bu alanda sanayinin payı %25, tarımın payı ise %10’dur. Komşuları Cezayir ve Libya gibi zengin petrol rezervlerine sahip olmasa da, petrol üretimi ülke ekonomisine uzun yıllardır katkı sağlamaya devam etmektedir. Öte yandan dünyanın en önemli fosfat üreticilerinden biri olan Tunus, bu üretimi işleyerek fosforik asit ve gübre de üretmektedir.

Son on yılda ortalama %2’lik bir büyüme trendi yakalayan Tunus, bu dengeli ve gelişime açık yapısına mukabil, yüksek yoksulluk ve işsizlik oranlarına sahiptir. Başta sömürge döneminin bir getirisi olan ve ülke kaynaklarının Avrupalı küresel şirketler tarafından kullanılmasına yol açan sorunlar olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinde refah artışını sağlayacak süreçleri çıkmaza sokan pek çok etmen bulunmaktadır. Bu sebeple ülkede ekonomik bağımsızlığın kazanılması, ekonominin geleceği açısından hayatî önem taşımaktadır.

Tunus’un dış ticaret hacmi, son yıllarda 30-40 milyar dolar seviyelerinde seyretmektedir ve son olarak 2017 yılında 14 milyar doları ihracat, 19 milyar doları ithalat olmak üzere 33 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Başlıca ihracat kalemleri hazır giyim, ham petrol, kablo, zeytinyağı, ayakkabı, hurma, kara taşıtları aksamı, elektrik-elektronik cihazlar, başlıca ithalat kalemleri ise petrol yağ ve gazları, binek otomobil ve motorlu taşıtlar, elektrikli cihazlar ve devreler, oto yedek parça, ilaç, tekstil ürünleri, hazır giyim ve telefon cihazlarıdır. Ülkenin en önemli ticaret ortakları Başta Fransa ve İtalya olmak üzere, İspanya, Çin, Türkiye, Almanya ve Cezayir’dir.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile Tunus arasında, yüzlerce yıllık ortak geçmişe dayalı güçlü ilişkiler mevcuttur. Tunus topraklarındaki üç asırlık Osmanlı mevcudiyeti esnasında kurulan dostluk ve kardeşlik ilişkileri, Tunus’un bağımsızlığını kazandığı 1956 yılından bu yana da aynı anlayışla devam etmektedir. Türkiye, Tunus’un bağımsızlığını ilk tanıyan ve büyükelçiliğini ilk hizmete açan devletlerden biri olmuştur. Öte yandan günümüzde ülkenin resmî bayrağı olarak kullanılan mevcut Tunus bayrağının, Osmanlı döneminde Türklerden alındığı bugün Tunuslu tarihçiler tarafından dile getirilmektedir ki, bu da iki ülke arasındaki güçlü ilişkilerin en önemli göstergelerinden biridir.

İki ülke arasındaki üst düzey ziyaretler mutat biçimde devam etmektedir. 2012 yılında dönemin Tunus Başbakanı Hammad Jebali’nin ülkemize gerçekleştirdiği ziyarete mukabil, R. Tayyip Erdoğan da 2013 yılında Başbakan, 2017 yılında ise Cumhurbaşkanı sıfatı ile Tunus’u ziyaret etmiştir. Ayrıca yine son yıllarda bakanlıklar düzeyinde de karşılıklı pek çok ziyaret gerçekleşmiştir.

İkili ilişkilerdeki olumlu yaklaşım ekonomik alana da yansımaktadır. 2000’li yılların başlarında 200 milyon dolar civarında olan dış ticaret hacmi, 2008 yılında 1.143 milyar dolara ulaşmış ve takip eden yıllarda da bu civarda devam ederek 2017 yılında 915 milyon doları Türkiye’den Tunus’a ihracat, 206 milyon doları ithalat olmak üzere toplam 1.121 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Tunus’un dış ticaretteki en önemli partnerlerinden biri olan Türkiye, Tunus’un ithalatında 5., ihracatında 12. sırada yer almaktadır. Türkiye’den Tunus’a ihraç edilen başlıca ürünler tekstil ve hazır giyim, kara ulaşım araçları, makine ve makine ekipmanları, demir-çelik ürünleri, oto yan sanayi ürünleri ve tütün, Tunus’tan ithal edilen başlıca ürünlerse fosforik asitler, kimyasal gübreler, zeytinyağı, pamuklu kumaşlar, kablolar, elektrik panoları, hazır giyim ve hurmadır.

Türkiye ile Tunus arasındaki ortak kültür ve medeniyet birikimi, ilişkileri güçlendiren bir başkan faktördür. Bu kapsamda özellikle son yıllarda iki ülke arasındaki turist yoğunluğunun büyük bir hızla arttığı görülmektedir. Bu bakımdan turizm sektörü ilişkileri güçlendirme noktasında büyük bir potansiyel barındırmaktadır.

Müslümanların Durumu

Tunus toprakları İslamiyet’le henüz ilk hicrî yüzyılda tanışmış ve bu bölgede bulunan topluluklar o tarihten itibaren hızlı bir şekilde Müslüman olmuşlardır. Tunus o tarihten günümüze kadar, 19.  yüzyıl sonlarından 20. yüzyıl ortalarına kadar devam eden Fransız işgali dışında, Müslümanlar tarafından yönetilmiş ve bir İslam beldesi olma özelliğini muhafaza etmiştir.Günümüzde Tunus’ta halkın tamamın yakını Müslümandır ve yaygın olan mezhep Malikîliktir.

Kıta ülkeleri arasında eğitim ve kültür seviyesi en yüksek toplumlardan biri Tunus toplumudur. Sömürge döneminde baskın hale gelen Fransız kültürünün etkisi bağımsızlık sonrası dönemde de devam etmiş olmasına karşın, özellikle 1970’li yıllardan itibaren halkın dinî değerlerini önceleyen ve toplumda millî bir kimlik oluşumunun tesisi için çalışan yapılanmalar öne çıkmaya başlamıştır. Bu bağlamda öne çıkan en önemli kuruluş kuşkusuz liderliğini RaşidGannuşi’nin yaptığı En-Nahda hareketidir. 1971’de el-Cemaatü’l-İslamiyye adıyla kurulan dernek, 1980’de Hareketü’l-itticâhi’l-İslâmî adıyla siyasî bir hüviyete bürünmüş, 1988’de ise ismini En-Nahda olarak değiştirmiştir. “Arap Baharı” sonrası süreçte yaşanan geçiş döneminde kritik rol üstlenen Nahda, halen ülkede İslamî kimliği ile ön planda olan en önemli kuruluş olma özelliğini sürdürmektedir. Ancak önce sömürge yönetimi, ardından dikta rejimlerinin politikaları sebebiyle yaklaşık bir buçuk asırdır zor durumda olan Müslüman toplumun, hayatın her alanına ilişkin beklentilerini karşılayacak köklü ve güçlü gelişmelere ihtiyaç duyulmaktadır.