Temel Göstergeler
Resmi AdıLibya Devleti
Yönetim BiçimiGeçiş yönetimi/cumhuriyet
Bağımsızlık Tarihi24 Aralık 1951
BaşkentTrablus (1,1 milyon)
Yüzölçümü1.759.540 km2
Nüfusu7 milyon (2022)
Nüfusun Etnik Dağılımı%97 Berberi ve Arap, %3 diğer
İklimiKıyı kesimlerinde Akdeniz iklimi görülürken, ülkenin büyük bir bölümünde çöl iklimi hâkimdir.
Coğrafi KonumuKuzeyden Akdeniz, doğudan Mısır, batıdan Tunus ve Cezayir, güneyden Sudan ve Nijer’le çevrili bir Kuzey Afrika ülkesidir.
KomşularıMısır (1.115 km), Çad (1.050 km), Cezayir (989 km), Tunus (461 km), Sudan (382 km), Nijer (342 km), kıyı şeridi (1.770 km)
DilArapça, İtalyanca, İngilizce, Berberîce
Din%97 Müslüman, %2,5 Hristiyan, %0,5 diğer
Ortalama Yaşam Süresi76,9 yıl (2021)
Okuma-Yazma Oranı%91 (2015)
Para BirimiLibya Dinarı
Millî Gelir27,3 milyar dolar (2021 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir4.069 dolar (2021 IMF)
İşsizlik Oranı%19,4 (2020)
Enflasyon Oranı%21,1 (2021)
Reel Büyüme Hızı%5,3 (2022 tahmini veri)
Yoksulluk Oranı%30-35 (2021, tahmini veri)
İhracat ÜrünleriHam petrol ve petrol ürünleri, doğal gaz, altın, demir, zeytinyağı, hurma, hurda metaller
İthalat ÜrünleriMineral yakıtlar, binek otomobil ve diğer motorlu taşıtlar, tahıl, ilaç, canlı küçük ve büyükbaş hayvan, konserve balık, telefon cihazları
Başlıca Ticaret Ortaklarıİtalya, İspanya, Fransa, Çin, Türkiye, Almanya

Ülke Tarihi

Libya topraklarının bilinen ilk yerlileri Berberilerdir. MÖ 9. yüzyılda bölgenin kontrolü Fenikelilerin eline geçmiştir. Bu dönemde büyük gelişme kaydeden Trablus bölgesi, MÖ 5. yüzyılda Kartaca İmparatorluğu’nun hâkimiyetine girmiştir. Takip eden süreçte bölgede Yunan, Roma ve Bizans imparatorlukları üstünlük kurmuştur.

Hz. Osman’ın hilafeti döneminde Kuzey Afrika’da peş peşe gerçekleşen fetihler kapsamında 647 yılında Libya bölgesi de İslam orduları tarafından fethedilmiş ancak bölgede hâkimiyetin tam olarak sağlanması 669-675 yıllarında Ukbe b. Nafi’in seferleriyle mümkün olmuştur. Emevi ve Abbasi dönemlerinde yönetime karşı yoğun isyan hareketleri gerçekleşmiştir. Abbasi halifesi Harun Reşid’in bölgede veraset yoluyla babadan oğula geçecek bir valilik uygulamasını hayata geçirmesiyle bölgede Ağlebilerin temeli atılmıştır. 800-909 yılları arasında devam eden bu barış döneminde, özellikle Trablus büyük gelişme kaydetmiştir. Fatımilerin ardından bölgede yine bir dönem Abbasiler, ardından Ziriler, Muvahhidler, Hafsiler, Sicilyalılar ve Ammaroğulları hüküm sürmüştür.

16. yüzyılın başlarında İspanyollar Kuzey Afrika’ya yönelmiş, bu kapsamda 1510 yılında Trablus’u da işgal etmişlerdir. 1533/1534 yılında Barbaros Hayreddin Paşa tarafından İspanyollardan alınan fakat daha sonra tekrar İspanyol hâkimiyetine giren bölge, 1551 yılında bu kez kalıcı olarak Osmanlı hâkimiyetine geçmiş, Fizan da 1577’de Osmanlı topraklarına dâhil edilmiştir.

Üç buçuk asırdan fazla Osmanlı egemenliğinde kalan Libya, 19. yüzyılın sonlarında İtalya’nın ilgi alanına girmiştir. Fransa’nın Tunus ve Cezayir’i, İngiltere’nin Mısır’ı işgal etmesinin ardından İtalya da bu toprakları işgal etmek için fırsat kollamış ve nihayet 1911 Eylül’ünde İtalyan uçakları Libya limanlarını bombalayarak işgal hareketini başlatmıştır. Osmanlı Devleti ise içinde bulunduğu zorlu koşullar ve özellikle 1912’de patlak veren Balkan Savaşı sebebiyle Libya’daki İtalyan işgali karşısında gerekli reaksiyonu gösterememiş ve 18 Ekim 1912’de imzalanan Uşi Anlaşması ile Libya’daki Osmanlı hâkimiyeti fiilen sona ermiştir.

Osmanlı Devleti’nin Libya’daki varlığı Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra tamamen bitmiş, ancak Ömer Muhtar önderliğinde Libya’da İtalyan işgaline karşı yerli bir direniş hareketi başlamıştır. 20 yıl devam eden ve İtalyan güçlerine karşı büyük başarılar kazanan bu hareket, 1931 yılında Ömer Muhtar’ın Sirte’de esir alınıp idam edilmesiyle sona ermiş, böylece Libya tamamen İtalya hâkimiyetine girmiştir.

İkinci Dünya Savaşı’nda Afrika kıtasındaki çatışmaların Libya’da yaşanması, işgalle birlikte zaten büyük zarar gören ülkeyi tamamen harap etmiştir. İtalya’nın savaşı kaybetmesi üzerine Libya’nın geleceğinin ne olacağı meselesi gündeme gelmiş, Kasım 1949’da Birleşmiş Milletler’de (BM) alınan bir kararla Libya’da Trablus, Bingazi ve Fizan’ı içine alan bağımsız bir devlet kurulması ve bunun da 1952 yılı başında gerçekleşmesi kabul edilmiştir. Savaş sonrasında Berka’da geçici bir yönetim kurmuş olan İdris es-Senusî, 24 Aralık 1951’de yeni devletin kurulduğunu ilan etmiş ve kral olarak devletin başına geçmiştir.

Uzun yıllar devam eden işgal ve savaşlar sebebiyle dünyanın en fakir ülkelerinden biri hâline gelen Libya, devletin yeni kurulduğu bu ilk yıllarda büyük zorluklar yaşamış ve dış desteklere muhtaç bir görüntü çizmiştir. Ancak 1959 yılında keşfedilen zengin petrol yatakları ülkedeki sosyoekonomik durumu hızla değiştirmiş; refah seviyesi yükselmeye, yeni nesillerle birlikte Arap milliyetçiliği de rağbet görmeye başlamıştır.

1 Eylül 1969 tarihinde Türkiye’de bulunduğu sırada darbeyle görevinden uzaklaştırılan İdris es-Senusî’den sonra ülkede krallık yıkılarak cumhuriyete geçildiği ilan edilmiştir. Darbenin başında bulunan Albay Muammer Kaddafi önce başbakan, ardından devlet başkanı, 1979’dan itibaren de “rehber” unvanı ile ülkeyi 42 yıl yönetmiştir. Kaddafi ilk yıllarında siyasette örnek aldığı kişi olan dönemin Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnasır’ın Arap milliyetçiliği fikrini benimsemiş, onun ölümünden sonra da Arap devletleri ve genel olarak kıta Afrika’sı üzerinde kendi liderliğini öne çıkaracak politikalar izlemiştir. Kaddafi’nin farklı tarihlerde farklı devletlerle birleşme projeleri başarısızlıkla sonuçlansa da o her zaman Arap milliyetçiliği, sosyalist politikalar ve Müslüman halklarla inanç birliği gibi temel hususların birleştirici gücünü kullanarak bölgesel ve küresel ölçekte etkin olma çabası içinde olmuştur. Arap Baharı ile birlikte 2011 yılında başlayan isyan ve çatışmalar, ülkede büyük bir karışıklığa sebep olmuştur. Bu süreçte Kaddafi rejimi gerekçe gösterilerek gerçekleştirilen NATO operasyonlarında 50.000 civarında Libyalı sivil yaşamını yitirmiştir. Rejimin ağustos ayında düşmesinden sonra Muammer Kaddafi 20 Ekim 2011’de yakalanıp linç edilmiştir.

Kaddafi sonrasında kurulan geçici hükümet ve yönetimler ülke genelinde etkinlik sağlayamamış, yaşanan siyasi kaosla birlikte çıkan çatışmalar ülkeyi iç savaşa sürüklemiştir. İlki 2011’de, ikincisi 2014-2020 yılları arasında yaşanan iç savaşta on binlerce insan hayatını kaybetmiştir.

Siyasi Yapı

1969-2011 yılları arasında devlet yönetiminin başında bulunan Muammer Kaddafi’nin Arap Baharı sürecinde devrilmesinin ardından yeni bir yönetim düzeni ve anayasanın oluşturulması amacıyla çalışmalara başlanmış, ancak çıkan siyasi karışıklık ve çatışmalar sebebiyle bu süreç akamete uğramıştır.

2012 Temmuz-Ağustos aylarında düzenlenen seçimlerin ardından, Ulusal Geçiş Konseyi görevi, kurucu meclis niteliğindeki Millî Genel Kongre’ye devretmiştir. Ancak önce Kaddafi’yi devirme gerekçesiyle gerçekleştirilen NATO operasyonları, ardından ülkede oluşan siyasi boşluğu kullanarak ekonomik kaynakları elde etme mücadelesi, 2014 yılında ülkeyi yıkıcı bir iç savaşa sürüklemiştir.

Emekli General Halife Hafter 14 Şubat 2014’te bir açıklama yaparak Trablus’taki hükümetin görevine son verildiğini ilan ederken, hükümet ise bunun başarısız bir darbe girişimi olduğunu açıklamıştır. Aynı yıl yapılan düşük katılımlı seçim Millî Genel Kongre tarafından tanınmamış, seçim sonrasında Trablus’ta kurulan Temsilciler Meclisi, daha sonra ülkenin doğusundaki Tobruk’a taşınmış, böylece ülkede iki meclisli bir yapı oluşmuştur.

Aralık 2015’te Fas’ta imzalanan Libya Siyasi Anlaşması ile Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi kurulmuş, bu konsey uluslararası camiada Libya’nın meşru temsilcisi kabul edilmiştir. Konseyin başkanlığına getirilen Fayiz Mustafa es-Serrac 2016-2021 yılları arasında görev yapmıştır.

Kasım 2020’de Tunus’ta düzenlenen Libya Siyasi Diyalog Forumu’nda, Aralık 2021 ve Şubat 2022’de iki tur hâlinde seçimlerin yapılması kararlaştırılmışsa da adayların ve listelerin kesinleştirilememesi sebebiyle seçimler ertelenmiştir. Ülkede hâlihazırda devlet başkanlığını Muhammed Menfi, başbakanlık görevini Abdulhamid Dibeybe yürütmektedir.

Ekonomik Durum                                   

Yüksek hidrokarbon gelirleri sayesinde bir zamanlar Afrika’nın en zengin ülkelerinden biri olan Libya, Arap Baharı süreci sonrasında yaşanan siyasi kaos, iç savaş ve dış müdahaleler sebebiyle son yıllarda ekonomi dâhil hemen her alanda büyük sıkıntılar yaşamaktadır.

Ülke ekonomisi çok büyük oranda hidrokarbon gelirlerine endeksli olup, ihracat gelirlerinin neredeyse tamamı, millî gelirin de dörtte biri buradan elde edilmektedir. Libya, kanıtlanmış 48 milyar varil petrolüyle dünyada dokuzuncu; 1,5 trilyon metreküp doğal gazıyla da 21. sıradadır. Ekonomisi petrol ve doğal gaza bağlı diğer bölge ülkelerinde olduğu gibi Libya’da da ekonominin çeşitlendirilmesi öncelikli hedefler arasındadır ancak ülkede hâkim olan kaos ortamı sebebiyle kısa vadede bu hedefin gerçekleştirilmesi mümkün görünmemektedir.

Kıyı bölgeleri tarıma elverişli olmakla birlikte, tarımın ülke ekonomisine katkısı son derece azdır. Geleneksel yöntemlerle sürdürülen tarımsal faaliyetlerde en önemli ürünler zeytinyağı ve hurmadır.

Önümüzdeki yıllarda ülkede istikrar ve güvenliğin sağlanması durumunda, başta turizm olmak üzere sanayi, eğitim ve sağlık sektörlerinde önemli atılımların gerçekleştirilmesi sürpriz olmayacaktır. Bununla birlikte Arap Baharı sürecinde ülkede yaşanan kaos ortamını fırsat bilen Batılı küresel firmaların hamleleri, başta petrol olmak üzere ülkeye ait zenginliklerin sömürülmesi noktasında büyük riskler barındırmaktadır.

1990’lar ve 2000’lerde dış ticarette yakalanan istikrarlı büyüme trendi, Arap Baharı süreci sonrasında büyük zarar görmüştür. 2008 yılında 80 milyar dolara kadar yükselen dış ticaret hacmi, 2010’larda iç savaşın etkisiyle 50 milyar doların altına düşmüş ve son olarak Covid-19 etkisindeki 2020 yılında 8,3 milyar doları ihracat, 10,7 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 19 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile Libya arasında köklü tarihî tecrübelere dayanan güçlü ilişkiler mevcuttur. 16. yüzyılın ortalarından 1911 yılındaki İtalyan işgaline kadar yaklaşık üç buçuk asır Osmanlı Devleti’nin kontrolünde kalan, ortak inanç, tarih ve kültür değerlerine sahip olduğumuz bu coğrafya ile olan iyi ilişkilerimiz her iki ülkenin bağımsızlığını kazanmasının ardından da bu yönde devam etmiştir. 1990’lı yıllarda ortaya konan D-8 Projesi iki ülkeyi ekonomik ve siyasi açıdan daha da yakınlaştırma amacı gütmüşse de bu noktada istenilen seviye yakalanamamıştır.

Libya’da 2011 yılında Muammer Kaddafi’nin devrilmesi sonrasında yaşanan süreçte Türkiye, Ulusal Geçiş Konseyi’ni Libya halkının tek temsilcisi olarak tanımış, yeni dönemde Trablus’a büyükelçi atayan ilk devlet olmuştur. Ancak takip eden süreçte yaşanan siyasi kaos ve iç savaş ortamı sebebiyle Türkiye, Trablus Büyükelçiliği’nin ve Bingazi Konsolosluğu’nun faaliyetlerini durdurmuş ve bu birimler iki yıl kapalı kaldıktan sonra Mayıs 2016’da tekrar açılmıştır. Öte yandan 2011 yılında ülkenin yeniden yapılanması sürecine katkı vermek için başlatılan fakat aynı şekilde 2014 yılında askıya alınan yardım projelerinin de gerekli şartlar sağlandığında devam ettirilmesi öngörülmektedir. Bu kapsamda Türkiye, Libya’da tüm taraflarla kalıcı bir barışın ve diplomatik çözümün sağlanması için çaba sarf etmektedir.

İki ülke arasındaki ticari ilişkiler uzun yıllardır güçlü bir şekilde devam etmektedir. Öyle ki Türkiye ithalatta Çin’den sonra Libya’nın en önemli ortağıdır. İç savaş yıllarında düşüş gösteren karşılıklı ticaret hacmi son dönemde yeniden canlanmış ve 2020 yılında 1,6 milyar doları Türkiye’den Libya’ya ihracat, 1,6 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 3,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Libya’da siyasi istikrar ve güvenliğin tam olarak sağlanması hâlinde bu seviyenin daha da yükselmesi beklenmektedir. Türkiye’nin Libya’ya ihraç ettiği başlıca ürünler; mücevher, mobilya ürünleri, demir-çelik, konserve deniz ürünleri, halı, plastik ambalaj, hijyenik kâğıt ürünler ve temel gıda maddeleridir; başlıca ithalat ürünleri ise ham altın, hurda metal, petrol yağları ve gümüştür.

Müslümanların Durumu

Hicri 1. yüzyılın ortalarında İslam topraklarına katılan Libya coğrafyası, diğer Kuzey Afrika ülkeleri gibi tarih boyunca bir İslam beldesi olarak kalmış, kısa süreli İspanyol ve İtalyan işgalleri dışında da İslam devletleri tarafından yönetilmiştir. Libya’nın fethiyle bölgeye gelen Araplardan sonra, yerli nüfus olan Berberiler hızla Müslümanlaşmıştır. Ülkede önceleri İbadilik ve Maliki mezhebi yaygınken, Osmanlı hâkimiyeti sonrasında Anadolu’dan gelenlerle birlikte Hanefilik de giderek kabul görmüştür. Ayrıca başta Senusiyye olmak üzere çeşitli tasavvufi yapılar da Libya Müslümanlarını etkilemiştir. Özellikle İtalyan işgali sırasında Senusilerin verdiği mücadele tarihte iz bırakmıştır. Libya toplumunun dinî, ilmî, ticari ve kültürel hayatında belirleyici etkisi olan Senusi tarikatı, Muammer Kaddafi yönetimiyle birlikte gücünü kaybetmiştir.

Günümüzde 6,5 milyonluk ülke nüfusunun tamamına yakını Müslüman’dır. 20. yüzyılın başlarından itibaren önce İtalyan işgali, ardından İkinci Dünya Savaşı ve bağımsızlık mücadelesi ve son yıllarda yaşanan siyasi kaos ve iç savaş, Libya toplumunu her alanda fazlasıyla yıpratmıştır. Öte yandan iç savaş ortamı, ülkedeki irili ufaklı pek çok dinî yapılanmayı da çatışma zeminine yaklaştırmaktadır. Libya’da Müslüman halkın bugün öncelikli ihtiyacı, toprak bütünlüğünün ve ülke çapında güvenliğin tam olarak sağlanması, küresel aktörlerin ülke üzerindeki müdahalelerinin son bulması, siyasi istikrarın sağlanması ve ülkenin hızlı bir şekilde yeniden yapılandırılması için başta eğitim olmak üzere her alanda seferberlik başlatılmasıdır.