Temel Göstergeler
Resmi AdıKuveyt Devleti
Yönetim BiçimiAnayasal monarşi
Bağımsızlık Tarihi19 Haziran 1961 (İngiltere’den)
BaşkentKuveyt
Yüzölçümü17.818 km2
Nüfusu4,4 milyon (2020)
Nüfusun Etnik Dağılımı%30 Kuveytli, %28 diğer Arap ülkeleri vatandaşları, %40 Asyalı, %2 diğer
İklimiSıcak ve kurak çöl iklimi hâkimdir. Yaz aylarında çok yüksek sıcaklıklar ve şiddetli kuraklık görülür. Kıyı kesimlerde iklim nispeten daha ılımandır.
Coğrafi KonumuŞattülarap Deltası’nın güneyinde ve Basra Körfezi’nin kuzeyinde yer almaktadır.
KomşularıIrak (254 km), Suudi Arabistan (221 km), kıyı şeridi (499 km)
DilArapça, İngilizce
Din%75 Müslüman, %18 Hristiyan, %7 diğer
Ortalama Yaşam Süresi78,6 yıl (2020)
Okuma-Yazma Oranı%96,1 (2018)
Millî Gelir108,656 milyar dolar (2019 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir22.252 dolar (2019 IMF)
Para BirimiKuveyt dinarı
İşsizlik Oranı%2,2 (2019)
Yoksulluk Oranı%1’den az (2020)
Enflasyon Oranı%2,7 (2020)
Reel Büyüme Hızı%0,7 (2019)
İthalat ÜrünleriBinek otomobil ve motorlu taşıtlar, demir-çelik, elektronik cihazlar, telefon cihazları, tıbbi ilaçlar, mücevher, inşaat malzemeleri
İhracat ÜrünleriPetrol, petrol yağ ve gazları, hava araçları
Başlıca Ticaret OrtaklarıÇin, ABD, Güney Kore, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Japonya, Tayvan

Ülke Tarihi

Kuveyt bölgesinde yapılan kazılar, bu coğrafyadaki yerleşimin çok eski zamanlara kadar uzandığını gösterse de bu dönemlere ait henüz kesin bilgiler bulunmamaktadır. Bölgeye dair bilgiler özellikle 16. yüzyıldan itibaren artmaktadır. Bu yüzyılda Portekizlilerin deniz ticaretinde kullanmak üzere bölgeye bir üs inşa ettiği bilinmektedir. Yüzyılın ortalarında Basra’yı hâkimiyeti altına alan Osmanlı Devleti bu bölgede de yönetimi ele geçirmiştir. 18. yüzyılda bir liman şehrine dönüşen Kuveyt’in önemi giderek artmıştır. Yöneticilerse Osmanlı Devleti tarafından buraya yerleştirilen Uneyze bedevilerinden olan Utub kabilesinden seçilmiştir. Bu süreçte Utub kabilesinin üç kolundan biri olan el-Sabah ailesi öne çıkmış ve zamanla yönetimde etkin pozisyona gelmiştir.

19. yüzyılın başlarından itibaren İngiltere’nin Kuveyt’e olan ilgisi artmış ve bölge üzerindeki etkinliğini peyderpey güçlendirmeyi başarmıştır. Sultan II. Abdülhamid dönemi, Kuveyt siyaseti bağlamında Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında büyük mücadeleye sahne olmuş, II. Abdülhamid’in tahttan indirilişinin ardından ve Birinci Dünya Savaşı ile birlikte İngiltere bölgedeki hâkimiyetini perçinlemiştir. Bu süreçte önce 1899 yılında İngiltere ile Kuveyt Emiri arasında gizli bir anlaşma imzalanarak Osmanlı Devleti’nin bölgedeki etkinliği kırılmaya çalışılsa da Sultan II. Abdülhamid’in başarılı siyasetiyle 1901 yılında bölgedeki statükonun korunmasına yönelik bir anlaşma imzalanmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın başlarında İngiltere Basra’yı ele geçirince bu bölgeyi de himaye altına aldığını ilan etmiştir. 1921-1950 yılları arasında Kuveyt Şeyhi unvanıyla iktidarda olan Ahmed el-Cabir el-Sabah döneminde İngiltere’nin kontrolünde sınır sorunları halledilmiş, 1936 yılında kurulan İngiliz-Amerikan şirketi Kuwait Oil Company ile petrol üretimine başlanmıştır.

Ahmed el-Cabir el-Sabah’ın 1950’de vefatından sonra yönetime amcasının oğlu Abdullah el-Salim el-Sabah geçmiş, onun döneminde (1950-1965) artan petrol gelirleriyle kalkınma ve refah seviyesi yükselmeye başlamıştır. İngiltere bu süreçte Kuveyt’e bağımsızlığını vermiş, 1961 yılında ilan edilen bağımsızlıkla birlikte devlet yöneticileri de “şeyh” yerine “emir” unvanını kullanmaya başlamıştır. Komşu Irak ise bu bağımsızlık ilanını ancak Kuveyt’in Birleşmiş Milletlere (BM) üye olduğu 1963 yılında tanımıştır. Bağımsızlık ilanına rağmen İngiliz askerleri 1971 yılına kadar Kuveyt’teki varlığını sürdürmüştür.

1980’lerde vuku bulan İran-Irak Savaşı’nda Irak’ı destekleyen Kuveyt, savaşın ardından 1990 yılında Irak tarafından işgal edilip Irak’ın 19. vilayeti ilan edilmiştir. Bu gelişme üzerine devlet yöneticileri ülkeyi terk ederek komşu ülkelere sığınmıştır. 1991 yılında ABD ve İngiltere’nin başını çektiği BM güçleri ile Irak arasında yaşanan Birinci Körfez Savaşı ile Irak Kuveyt’ten çıkartılmış ve yöneticiler ülkeye geri dönmüştür.

Bu süreçte ciddi anlamda tahrip olan Kuveyt, Birinci Körfez Savaşı sonrasında toparlanma sürecine girmiş ve artan petrol gelirleriyle birlikte son yıllarda dünyanın en müreffeh ülkelerinden biri olmuştur.

Siyasi Yapı

Bağımsızlığını 1961 yılında İngiltere’den kazanan Kuveyt, anayasal monarşi ile yönetilmektedir. Ülke 18. yüzyılın ortalarında bölgeye yerleştiği dönemlerden bu yana el-Sabah ailesinin idaresindedir. Anayasaya göre ülke yalnızca Mübarek el-Sabah’ın soyundan gelenler tarafından yönetilebilmektedir. Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana devlet Salim el-Mübarek el-Sabah (1917-1921), Ahmed el-Cabir el-Sabah (1921-1950) ve bu iki ismin soyundan gelenlerce yönetilmektedir. Bir önceki Emir Sabah el-Ahmed el-Cabir el-Sabah’ın 2020 yılı Eylül ayında vefatı üzerine, yerine üvey kardeşi Nevaf el-Ahmed el-Cabir el-Sabah geçmiştir. Başbakanlık koltuğunda ise Kasım 2019’dan bu yana yine el-Sabah ailesinden Sabah el-Halid el-Sabah oturmaktadır.

Yasama yetkisi 50 üyeli mecliste, yürütme yetkisi ise emirdedir. Milletvekilleri halkın oylarıyla seçilmekte, kabine üyeleri de emir tarafından atanarak meclise dâhil olmaktadır. Başbakan hariç en fazla 15 bakandan oluşan kabinede en az bir üye millet meclisinden, en az yedi üye de el-Sabah ailesinden seçilmektedir.

Siyasi parti kurmanın yasak olduğu ülkede, birtakım siyasi oluşumlar faaliyet göstermekte ve seçimlerde yarışmaktadır. Bir önceki Emir Sabah el-Ahmed el-Cabir el-Sabah, kendisinden önce 21 yaş üstü erkeklere has olan seçme ve seçilme kriterini kadınları da kapsayacak şekilde genişletmiştir. Yine Emir Sabah döneminde bölgede ve Arap dünyasında oluşan arabuluculuk ve tarafsızlık misyonu, Kuveyt’in dış politikadaki önemli ayırıcı vasıflarından biri hâline gelmiştir. Bu misyonun yeni emir Nevaf döneminde de korunarak sürdürülmek istendiği anlaşılmaktadır.

Ekonomik Durum

Kuveyt ekonomisi çok büyük oranda sahip olduğu petrol varlıklarına endekslidir. 101 milyar varillik petrol rezerviyle dünyada altıncı sırada yer alan Kuveyt, 1,8 trilyon metreküplük doğal gaz varlığıyla da 19. sıradadır. Millî gelirin yarısından fazlası petrol ve petrole bağlı endüstrilerden elde edilmekte, petrol ve türevlerinin ihracattaki payı ise %90’lara ulaşmaktadır. Petrole dayalı sanayi dışındaki diğer önemli alan ise %40’lık payı ile hizmet sektörüdür. Ülkenin 2,5 milyonun üzerindeki iş gücünün %60’tan fazlasını yabancılar teşkil etmektedir. Nitekim 4,4 milyon civarındaki toplam nüfusun yalnızca 1,3 milyon kadarı Kuveytlilerden oluşmaktadır. Yoksulluk ve işsizlik sorunu yok denecek kadar düşük seviyelerdedir.

Petrol fiyatlarının yakın geçmişteki düzenli artışı, ülkedeki kalkınma ve refah seviyesini oldukça yukarılara taşımış ve Kuveyt dünyanın en müreffeh ülkelerinden biri hâline gelmiştir. Son birkaç yıldır petrol fiyatlarında yaşanan düşüşle ekonomide dalgalanmalar olsa da genel olarak olumlu seyir devam etmektedir. Kuveyt’in yüksek petrol gelirleri sayesinde zenginleşmesi, ülkede ciddi bir yapılaşma süreci doğurmuş, özellikle Körfez Savaşı’nı takip eden son çeyrek yüzyıllık dönemde çok büyük projeler gerçekleştirilmiştir. Ancak toplumsal refahın yükselmesi ve devletin kimi harcamaları kamu sorumluluğuna alarak sübvansiyonlar getirmesi, aşırı tüketim ve israfı da beraberinde getirmiştir.

Önümüzdeki yıllarda ülke ekonomisini petrol endüstrisine bağımlı olmaktan kurtararak çeşitlendirmeye yönelik kimi adımlar atılmakta ve Kuveyt’in uluslararası bir finans ve ticaret merkezi hâline gelmesi için çeşitli projeler yürütülmektedir. Zira ülkede petrol ve doğal gaz dışında kayda değer bir doğal kaynak bulunmamaktadır. Bu da ülke ekonomisinin gelecekte çeşitlendirilmesi ihtiyacını kaçınılmaz kılmaktadır. Söz konusu çalışmalar “Kuwait 2035 Vision” kapsamında sürdürülmektedir.

Ülkenin dış ticaret hacmi 2010’lu yılların başlarında 100 milyar doların üzerine çıkmış, ancak son birkaç yıldır petrol fiyatlarındaki küresel düşüşle bu miktar önemli oranda azalmıştır. 2019 yılında dış ticaret hacmi 54,6 milyar doları ihracat, 22,8 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 77,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. İhracat gelirlerinin yaklaşık %90’ı petrol ve petrol ürünlerinden karşılanmaktadır. Kuveyt’in dış ticaretteki en önemli ortakları Çin, ABD, Güney Kore, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Japonya ve Tayvan’dır.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile Kuveyt arasındaki ilişkilerde son yıllardaki uyumlu ve samimi yakınlaşmayla oldukça yüksek bir seviye yakalanmıştır. Ortak tarihî, coğrafi ve kültürel geçmişe sahip olan iki ülke, dünya siyasetinin son dönemdeki konjonktürü içerisinde stratejik olarak da birbirine yaklaşmıştır.

Türkiye ile Kuveyt arasındaki üst düzey ziyaretler son yıllarda oldukça yoğunlaşmıştır. 2017 yılında bir önceki Kuveyt Emiri Cabir el-Sabah bir kez Türkiye’yi ziyaret ederken, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan Kuveyt’e üç ziyaret gerçekleştirmiştir. Erdoğan ayrıca 2020 yılı Ekim ayında, Emir Sabah el-Ahmed el-Cabir el-Sabah’ın vefatı üzerine, hem taziyelerini bildirmek hem de yeni Emir Nevaf el-Ahmed el-Cabir el-Sabah’ı yeni görevi dolayısıyla tebrik etmek üzere Kuveyt’e gitmiştir. Ayrıca bakanlıklar ve komisyonlar nezdinde de ziyaretler ve ortak çalışmalar yoğun biçimde devam etmektedir.

İki ülke arasındaki ticaret hacmi dalgalı bir seyir izlemekle birlikte genel olarak olumludur. Karşılıklı ticaret hacmi 2005 yılından bu yana 250 milyon dolardan aşağıya düşmemiş ve 2018’de en yüksek seviyesi olan 678 milyon dolara ulaşmıştır. 2019 yılında ise 543 milyon doları Türkiye’den Kuveyt’e ihracat, 97 milyon doları ithalat olmak üzere toplamda 640 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Kuveyt’in Türkiye’den ithal ettiği başlıca ürünler; inşaat malzemeleri, tekstil ürünleri, binek otomobil ve motorlu taşıtlar, mobilya ve gıda ürünleridir. Kuveyt’in Türkiye’ye ihraç ettiği başlıca ürünlerse; organik kimyasallar, plastik malzemeler, madeni yakıt ve yağlardır.

Son yıllarda ülkemize Arap coğrafyasından gelen turist sayısındaki artışa paralel olarak Kuveytli turist sayısında da belirgin bir artış gözlemlenmektedir. Covid-19 etkisindeki 2020 yılı hariç tutulacak olursa son dönemde Kuveyt’ten ülkemize gelenlerin sayısı yıllık 200.000 civarındadır.

Müslümanların Durumu

Kuveyt sınırlı yüzölçümüne karşın 4 milyonu aşkın nüfusa sahip bir ülkedir. Bununla birlikte nüfusun yalnızca %30 kadarı Kuveytli olup, geri kalanı dış göçle ülkeye gelen yabancılardır. Yabancı nüfus içindeki iki ana unsurdan biri diğer Arap ülkelerinden gelenlerdir, diğeri ise çoğunluğunu İran ve Hindistan kökenlilerin oluşturduğu Asyalılardır.

Böylesi bir demografik yapı içerisinde nüfusun %75’ini Müslümanlar oluşturmaktadır. Yerli Kuveyt halkı ve diğer ülkelerden gelen Arapların tamamına yakını, Asya ve Afrika ülkelerinden çalışmak için gelen unsurların da bir bölümü Müslüman’dır. Hristiyanların çok büyük bir kısmını Asya ülkelerinden çalışmak için gelenler oluşturmaktadır.

Ülkedeki Müslümanların büyük çoğunluğu Sünni olmakla birlikte azımsanmayacak oranda Şii nüfus da bulunmaktadır. Şii nüfusun konumu zaman zaman sorgulanmakla birlikte, bugüne kadar ülkede mezhep temelli bir kriz yaşanmamıştır.

Ekonomik açıdan güçlü durumda olduğundan başta Kuveytli yerliler olmak üzere ülkede Müslümanların ihtiyaçlarının karşılanması noktasında herhangi bir sorun yoktur. Kuveyt’te ayrıca pek çok hayır kurumu bulunmakta, bu kurumlar aracılığıyla İslam coğrafyasının çeşitli bölgelerine yönelik yardımlar da gerçekleştirilmektedir.

Son dönemde diğer Körfez ülkelerinde olduğu gibi Kuveyt’te de Müslümanlar açısından görünen en önemli sorun, refah seviyesinin çok yüksek olmasından kaynaklanan aşırı tüketim, israf ve buna bağlı olarak yaşam tarzında meydana gelen dönüşümlerdir.