Temel Göstergeler
Resmi AdıAfganistan İslam Emirliği
Yönetim Biçimiİslami Emirlik
Bağımsızlık Tarihi8 Ağustos 1919 (İngiltere’den)
BaşkentKâbil (4.5 milyon)
Yüzölçümü652.864 km2
Nüfusu38,3 milyon (2022)
Nüfusun Etnik DağılımıPeştun, Tacik, Hazara, Özbek, Türkmen
İklimiÜlkenin genelinde kışlar sert ve soğuk, yazlar sıcak ve kuraktır
Coğrafi KonumuGüney Asya’da yer alan ve denize sınırı olmayan ülke, Pakistan’ın kuzeybatısı ve İran’ın doğusunda yer alır.
KomşularıPakistan (2.670 km), Tacikistan (1.357 km), İran (921 km), Türkmenistan (804), Özbekistan (144 km),Çin (91 km)
DilDarice, Peştuca, Özbekçe, Türkmence, İngilizce
Din%99.5 Müslümanlık, %0.5 diğerleri
Ortalama Yaşam Süresi53 yıl
Okuma-Yazma Oranı%43
Para BirimiAfgani
Millî Gelir20,136 milyar dolar (2021 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir611 dolar (2020 IMF)
İşsizlik Oranı%13,2 (2021)
Enflasyon Oranı%5,1 (2021)
Reel Büyüme Hızı%-2,4 (2020)
Yoksulluk Oranı%72 (2020 Dünya Bankası)
İhracat ÜrünleriMeyve ve kuruyemiş, halı, deri, yün, pamuk, tohumlar, taş kömürü, reçine, dökme veya hurda demir, sabun taşı
İthalat ÜrünleriGıda ürünleri, buğday, pirinç, makineler, tekstil ürünleri, petrol ürünleri, motorlu taşıtlar, zırhlı savaş taşıtları, palm yağı, ilaç, çimento
Başlıca Ticaret OrtaklarıPakistan, Hindistan, Çin, İran, Özbekistan, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri




Ülke Tarihi

Afganistan coğrafyası tarih boyunca pek çok devlet ve milletin hâkimiyet kurmak istediği bir bölge olmuştur. Bu bakımdan Afganistan’ın bilinen tarihinin bir istilalar tarihi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. MÖ 5. yüzyılda Persler tarafından işgal edilen bölge, daha sonra MÖ 4. yüzyılda Büyük İskender tarafından ele geçirilmiştir. İskender İmparatorluğu’nun yıkılması üzerine bölge Yunan (Baktriana), Hint (Çandragupta) ve Türk (İskitler, Kuşanlar, Akhunlar) kökenli devletlerin hâkimiyeti altına girmiştir.

7. yüzyılda İslam orduları Afgan topraklarına ulaşmış ve bölge halkı hızlı bir şekilde İslamiyet’i benimsemiş olsa da burada İslami kurallarla idare edilen bir devlet yönetimi teşekkül etmemiş, bölge uzunca bir süre yerel yönetimler tarafından idare edilmiştir. 9. yüzyılın ikinci yarısında kısa bir süre Samanilerin hâkimiyeti altında kalan Afganistan topraklarında, yüzyılın sonlarına doğru kurulan Gazneliler Devleti ile birlikte Türk hâkimiyeti başlamıştır. Akabinde bölgede Selçuklular, Gurlular, Harizmşahlar hüküm sürmüş, 13. yüzyılın başlarındaki Moğol istilası ile birlikte 150 yıl kadar devam edecek olan Moğol hâkimiyeti dönemi başlamıştır.

Afganistan 16. yüzyılın ilk yarısından itibaren yine bir Türk devleti olan Babür İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altına girmiştir. Babürlüler sınırlarını Hindistan içlerine kadar genişletmiş ve devletin ağırlık merkezi zamanla Hindistan’a kaymış, bunun üzerine Batı Afganistan coğrafyasında İran ile Babür Devleti arasında kalan bölgede yerli kabileler önce iki devletten birinin yanında yer alarak imtiyaz kazanmış, sonrasında da giderek daha bağımsız hareket etmeye başlamıştır. Bu süreç Afganistan’da millî bir devlet fikrini de beslemiş ve nihayet 1747 yılında Ahmed Şah önderliğinde Dürrani Hanedanı olarak bilinen bağımsız bir devlet kurulmuştur. 18. yüzyılın sonları ile 19. yüzyılın başlarında Dürrani Hanedanı’nda taht mücadeleleri baş göstermiş ve ancak 1826 yılında Dost Muhammed Han tarafından siyasi birlik sağlanarak Barakzay Hanedanı kurulmuştur.

Afganistan 18. yüzyıldan itibaren Ruslarla İngilizler arasında çok uzun sürecek bir mücadeleye sahne olmuştur. 1839 yılında gerçekleşen ilk İngiliz işgali kısa sürede bertaraf edilse de 1878-1880 yılları arasındaki ikinci işgale engel olunamamıştır. 1893 yılında İngilizlerle imzalanan anlaşma ile belirlenen “Durant Hattı”, Güney Afganistan ile Hindistan (bugün Pakistan) sınırını belirlemiş, fakat belirlenen bu sınır sebebiyle pek çok Afgan ülke dışında kalmış, bu da Afganistan için kalıcı bir sınır sorununun başlangıcı olmuştur.

1919 başlarında, babası Habibullah Han’ın yerine geçen Emanullah Han’ın Afganistan’ın bağımsız bir devlet olarak tanınması için uluslararası bir çaba içerisine girmesi, İngiltere ile kısa süreli bir savaşa sebep olmuş ve 8 Ağustos 1919 tarihinde imzalanan Ravalpindi Anlaşması ile Afganistan bağımsızlığını ilan etmiştir. Ancak Emanullah Han’ın bağımsızlık sonrası süreçte gerçekleştirdiği reformlar halk tarafından tepkiyle karşılanmış ve çıkan isyan sonucu Emanullah Han, 1929 yılında yerini kardeşi İnayetullah Han’a bırakarak ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Fakat isyanlara liderlik eden Habibullah Kalakani’nin kendisine gönderdiği mektuptan sonra İnayetullah Han da tahttan feragat ederek ülkeyi terk etmiştir.

Habibullah Kalakani iktidarı yalnızca 10 ay kadar sürmüş ve Muhammed Nadir Şah’ın ordusuna karşı verdiği mücadeleyi kaybeden Kalakani idam edilmiştir. Yönetime gelen Nadir Şah, dört yıl süren iktidarında dengeli bir politika izlemiş ve halkın taleplerini dikkate alarak reformları yeniden düzenlemiştir. Nadir Şah’ın ölümü üzerine tahta çıkan 19 yaşındaki oğlu Zahir Şah, 40 yıl süren iktidarı boyunca tarafsız bir dış politika yürütmeye gayret etmiştir. Bu dönemde Türkiye, İran ve Irak ile Sadabad Paktı imzalanmış, İkinci Dünya Savaşı sırasında da aynı anlayış sürdürülmüştür.

1947 yılında Pakistan’ın bağımsızlığını ilan etmesi üzerine, 1893 yılında İngiltere ile imzalanan anlaşmayla belirlenen Durant Hattı sebebiyle ülke toprakları dışında kalan kesimler üzerinde hak iddia edilmiş, bu durum Pakistan ile kronikleşen sınır sorunlarını beraberinde getirmiştir. Pakistan’ın İngiltere’den destek görmesi, bu süreçte Afganistan’ı Sovyetler Birliği’ne yaklaştırırken Zahir Şah’ın ülkede artan Sovyet etkisini dengelemek için attığı adımlar, 1973 yılında kayınbiraderi Davud Han tarafından devrilmesine neden olmuştur. Böylece Barakzay Hanedanı’nın 1826 yılında Dost Muhammed Han’la başlayan ve -10 ay süren Habibullah Kalakani iktidarı dışında- yaklaşık 150 yıl süren varlığı da sona ermiştir.

Davud Han, iktidarı döneminde ülkenin hızlı bir şekilde Sovyet etkisi altına girdiğini görerek çeşitli önlemler alsa da başarılı olamamış ve 1978 yılında o da bir darbeyle başkanlıktan indirilerek öldürülmüştür.

 Yaşanan bu siyasi kaos ve Sovyetler Birliği’nin devlet yönetimine doğrudan etkisi, 1979’da başlayan ve Afganistan’a büyük zarar veren bir işgal sürecinin hazırlayıcısı olmuştur. 10 yıl devam eden Rus işgali sırasında çoğunluğu sivil 1 milyondan fazla insan hayatını kaybetmiş, 5 milyon kişi ise mülteci durumuna düşmüştür. İşgal süreci ülkeyi harap ederken ülkedeki dengeleri de altüst etmiş, savaş esnasında ülkesi için mücadele eden farklı gruplar, işgalin bitmesinin ardından birbirleriyle mücadele eder hâle gelmiş ve bu durum Afganistan’da uzun yıllar devam eden iç savaş sürecini başlatmıştır. Ayrıca ülkedeki bu kaos ortamı Taliban’ın doğuşunu hazırlamış, ilerleyen yıllarda başta el-Kaide olmak üzere Afganistan’da konum alan yapılanmalar, 11 Eylül olayları sonrasında gerçekleşen ABD işgali için de gerekçe oluşturmuştur. Sovyet işgalinin yarattığı tahribat henüz giderilemeden bir kez daha yüz binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın mülteci konumuna düşmesine yol açan bu işgal sırasında kurulan geçici hükümetin başına geçen Hamid Karzai, 2004 ve 2009 yıllarında yapılan seçimleri kazanarak iktidarını 2014 yılına kadar sürdürmüştür. 2014 yılında yapılan seçimleri Eşref Gani kazanmıştır. ABD’nin Ağustos 2021’de ülkeden tamamen çekilmesinin ardından Taliban, Eşref Gani hükümetini devirerek yönetime el koymuştur.

Siyasi Yapı

Stratejik konumu sebebiyle “Asya’nın kalbi” olarak nitelendirilen Afganistan, tarih boyunca pek çok büyük devletin hâkimiyet kurmak istediği bir ülke olmuştur. Uzun ve yıpratıcı işgal ve savaşlar sebebiyle ülkede sağlıklı bir siyasi yapı tesis edilememiştir.

1973 yılında kansız bir darbeyle monarşiden cumhuriyete geçen ülke, devlet başkanlığı sistemiyle yönetilmektedir. Ülkede 250 sandalyeli halk meclisi ve 102 sandalyeli senato olmak üzere iki yasama organı bulunmaktadır. İdari bakımdan 34 vilayete ayrılmış olan Afganistan’da, vilayet yönetiminin başında bulunan valiler merkezî hükümete bağlıdır. 2019 yılında yapılan son başkanlık seçimlerinde katılım %18 düzeyinde kalmış ve oyların %50,6’sını alan Eşref Gani, 2014 seçimlerinin ardından ikinci kez aynı göreve seçilmiştir.

 2021 yılında, ABD öncülüğündeki NATO birliklerinin ülkede 20 yıl devam eden işgali sona ermiş ve işgal birlikleri ağustos ayında ülkeden çekilmiştir. Bunun üzerine Taliban’ın birkaç gün gibi çok kısa bir sürede ülkede yönetimi ele geçirmesi akabinde Devlet Başkanı Eşref Gani ülkeyi terk etmiştir. Taliban rejiminin Afganistan yönetimine gelmesi dünyada büyük ses getirmiş, oluşan kaotik ortamda pek çok devlet, büyükelçiliklerini kapatarak vatandaşlarını tahliye etmiştir. 7 Eylül 2021 tarihinde ülkede geçici hükümet kurulmuş, hükümette 30 Peştun, 2 Tacik ve 1 Özbek kökenli isim yer almıştır. Devlet başkanlığı görevini ise “Emirü’l-Müminin” unvanı ile Hibetullah Ahundzade yürütmektedir. Bugün Taliban dünya devletleriyle temaslarını arttırma çabasına girmiş olsa da henüz hiçbir devlet Taliban yönetimini tanımamıştır.

Ekonomik Durum

 Afganistan, 20. yüzyılın son çeyreğinden bu yana yaşadığı zorlu süreçler sebebiyle bugün dünyanın en kötü ekonomilerinden birine sahiptir. Kişi başı ortalama yıllık gelirin 1.000 doların altında olduğu ülkede, halkın üçte ikisi yoksulluk sınırı altındadır.

40 yılı aşkın devam eden işgal süreçleri ülkede altyapının neredeyse tamamen tahrip olması, ciddi güvenlik zafiyetleri oluşması, temiz su kaynaklarına erişimde sıkıntı yaşanması, sağlık ve eğitim sistemlerinin zayıflaması gibi pek çok sorunu beraberinde getirmiştir.

Afganistan ekonomisi -ekilebilir alanlar son derece sınırlı olmasına rağmen- büyük oranda tarım ve hayvancılığa dayalıdır. İstihdamın önemli bir bölümünü karşılayan tarım sektöründe buğday, üzüm, hurma, fındık, kabuklu yemişler ve pamuğun yanı sıra çeşitli sebze ve meyveler yetiştirilmektedir. Afganistan aynı zamanda yasa dışı afyon üretiminin en fazla olduğu ülkelerden biridir. Hayvancılığın da yaygın olduğu ülkede yün, deri ve deriden mamul ürünler, hayvan postu, el dokuması halı ve kilim, sabun, ayakkabı, küçük ölçekli tekstil ürünleri ve mobilya üretimi de yapılmaktadır.

Bütün bu olumsuz ekonomik koşullara karşın Afganistan, doğal kaynaklar bakımından oldukça zengindir. Ülkede petrol, doğal gaz, kömür, bakır, demir, altın, tuz, kireç taşı ve mermerin yanı sıra kimya ve gübre sanayiinde kullanılan pek çok maden bulunmaktadır.

Uzun yıllar boyunca devam eden işgaller ve savaş nedeniyle ülkede sağlıklı bir dış ticaret ortamı kurulamamıştır. Bu sebeple dış ticaret rakamları ülke potansiyelini yansıtmamaktadır. Her yıl büyük oranda dış ticaret açığı veren Afganistan’da 2019 yılı dış ticaret hacmi 7,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiş, bunun 6,7 milyar dolarını ithalat, 860 milyon dolarını ihracat kalemleri oluşturmuştur.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile Afganistan arasında, her iki devletin kurulduğu 20. yüzyılın ilk çeyreğinden bu yana güçlü ve sağlam ilişkiler bulunmaktadır. Hatta ilk resmî ilişkiler 1921 yılında TBMM ile Afganistan Devleti arasında imzalanan Türkiye-Afganistan İttifak Muahedenamesi’yle tesis edilmiştir. Yine Kâbil’de açılan ilk diplomatik yapı Türkiye’nin Kâbil Büyükelçiliği olmuş, Afganistan da TBMM’yi tanıyan ikinci ülke olarak kayıtlara geçmiştir. İki ülke arasında ortak inanç, kültür ve tarih bağlarının da etkisiyle kurulan bu yakın ilişki, küresel aktörlerin Afganistan üzerinde yıllardır devam eden acımasız politikalarına rağmen güçlü bir şekilde devam etmiştir.

Gerek iki devletin bağımsızlıklarını kazandıkları ilk dönemlerde, gerek 1980’li yıllardaki Sovyet işgali sırasında gerekse 11 Eylül olayları sonrasında gerçekleşen Amerikan işgali boyunca Afgan halkının yaşadığı zorluklarda en önemli destekçisi Türk halkı ve devleti olmuştur. Bugün özellikle İHH İnsani Yardım Vakfı olmak üzere Türk sivil toplum ve kamu kuruluşları aracılığıyla Afganistan’da çok sayıda acil yardım, insani yardım ve kalkınma projesi yürütülmektedir.

Amerikan işgali sırasında Türkiye, Afganistan’daki varlığını güçlü biçimde sürdürmüştür. Bu noktada Türkiye’nin temel yaklaşımı, Afganistan’ın toprak bütünlüğünün korunması, güvenlik ve istikrarının sağlanması, halk desteğini alan güçlü bir siyasi yapının teşekkülü ve terör yapılanmalarının temizlenerek halkın huzurunun temin edilmesi olmuştur.

İki ülke arasındaki ticari ilişkiler, Afganistan’ın içinde bulunduğu olumsuz koşullar sebebiyle istenen seviyede değildir. Ancak ülkede güvenliğin ve siyasi istikrarın sağlanması hâlinde Türkiye’nin Afganistan’ın en önemli ticaret ortaklarından biri olması sürpriz olmayacaktır. Son yıllarda 150 ila 250 milyon dolar civarında seyreden yıllık toplam ticaret hacminin çok büyük bir bölümü Türkiye’den Afganistan’a ihracat şeklinde gerçekleşmektedir. 2020 yılında iki ülke arasındaki toplam ticaret hacmi 207 milyon doları Türkiye’den Afganistan’a ihracat, 27 milyon doları ithalat olmak üzere toplam 235 milyon dolar olmuştur. Türkiye’nin Afganistan’a ihraç ettiği başlıca ürünler halı, yer kaplamaları, ilaç, elektrik transformatörleri, kablo, tel ve temizlik kâğıtlarıdır; Afganistan’dan ithal ettiği ürünlerse hayvan post ve derileri, sakatat, yağlı tohumlar, meyveler ve kabuklu yemiştir.

Afganistan’da ayrıca büyük çoğunluğu inşaat sektöründe faaliyet gösteren 100 kadar Türk firması bulunmaktadır. Bu firmaların 2003-2016 döneminde gerçekleştirdiği proje sayısı 600’ü, bu projelerin finansal büyüklüğü de 6 milyar doları aşmıştır. İnşaat sektörü dışında Türk firmalarının Afganistan’daki başlıca faaliyet alanları enerji, sağlık, lojistik ve madenciliktir.

Müslümanların Durumu

Afganistan coğrafyası İslamiyet’le hicri 1. yüzyılda tanışmış ve Hz. Osman’ın halifeliği döneminden başlayarak bölge hızlı bir şekilde İslamlaşmıştır. O yıllardan itibaren Müslüman kimliğini muhafaza eden Afgan coğrafyası Moğol istilaları, İngiliz, Sovyet ve Amerikan işgal dönemleri dışında tarihinin önemli bir bölümünü Müslüman yönetimler altında geçirmiştir. Günümüzde farklı etnik gruplardan oluşsa da 40 milyona yaklaşan Afganistan nüfusunun neredeyse tamamı Sünni Müslüman’dır; ülkede %10 civarında da Şii nüfus bulunmaktadır. Sünnilerin büyük çoğunluğu Hanefi mezhebine mensuptur.

Tarihi boyunca işgal ve istilalara maruz kalan Afganistan, jeopolitik önemi ve zengin doğal kaynakları sebebiyle modern dönemde de benzer bir süreç yaşamıştır. Bu işgaller ülkeyi harap ederken, Müslüman halkı da felakete sürüklemiştir. Bugün açlık ve yoksullukla mücadele eden halk, can güvenliğini temin edemediği işgal ve iç savaş yıllarında eğitim, sağlık, ticaret gibi temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamamıştır. Bu da halkı pek çok bakımdan olması gereken insani yaşam seviyesinin gerisinde bırakmıştır. Ayrıca oluşan siyasi kaos ve boşluk, uluslararası terör yapılanmalarının ülkede konuşlanmasına sebep olmuş, bu durum da halk arasında mutedil bir dinî yaşantının tesisini zorlaştırmıştır. Bugün Afganistan’da Müslüman halkın en önemli ihtiyacı, dış müdahalelerden ve taşeron terör yapılanmalarından uzak bir toparlanma sürecidir. Halkın yeniden yaygın ve yeterli eğitim, sağlık ve diğer sosyal imkânlara erişmesi, ülkenin geleceği açısından hayati önem taşımaktadır.