26'ncı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26), 31 Ekim’de İskoçya’nın Glasgow kentinde 2 hafta boyunca gerçekleştirildi. “Dünya için son şans” olarak tanımlanan, liderler, şirketler ve aktivistlerin katıldığı konferansta ülkeler 2050 hedeflerini açıkladı ve Paris İklim Anlaşması hedeflerinin sağlanması için şimdiye dek yapılanları paylaştı. Uluslararası alanda "tehlikeli düzeyde güvensizlik" olduğunu söyleyen ve COP26'nın bu durumun üstesinden gelmeye yardımcı olmasını umduğunu dile getiren Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, dünyanın iklim felaketine hızla ilerlediği konusunda uyararak G20 ülkelerinin yoksul ülkelere bu konuda yardım etmek için daha fazlasını yapması gerektiğini söyledi. Konferansta aralarında Brezilya, Kanada, Çin, Rusya, Türkiye ve ABD’nin de bulunduğu 100’den fazla ülke, 2030’a dek ormansızlaşmayı sona erdirme ve verilen zararı tersine çevirme sözü verdi. COP26’nın en dikkat çekici yanı, 1992’de imzalanan ve 1994’te yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) ile oluşturulan uluslararası iklim rejiminin yapısına ve işleyişine Paris Anlaşması ile getirilen değişikliklerin tam anlamıyla görünür hale gelmesi oldu. Önemli bir çıktı da konferans sonunda imzalanan “Glasgow İklim Paktı” duyurulması oldu. Ormansızlaşmanın durdurulması, kömürlü termik santrallere finansman sağlanmaması gibi girişimler, ardından fosil yakıt sübvansiyonlarının sonlandırılması, otomotiv sektöründe fosil yakıtlı araç üretiminin belli bir takvim çerçevesinde sonlandırılması gibi katılımcılar arasında devletlerin, şirketlerin, yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının bulunduğu platformlar, konferansın resmi gündemindeki müzakere konularının önüne geçti.