Temel Göstergeler
Resmi AdıYunanistan Cumhuriyeti
Yönetim BiçimiParlamenter Demokrasi
Bağımsızlık Tarihi3 Şubat 1830 (Osmanlı Devleti’nden)
BaşkentAtina (3 milyon)
Yüzölçümü131.957 km2
Nüfusu10.8 milyon (2018)
Nüfusun Etnik Dağılımı%95 Yunan, %5 Diğer (Türk, Makedon, Arnavut, Bulgar vd.)
İklimiÜlke genelinde ılıman Akdeniz iklimi görülmekte olup, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır.
Coğrafi KonumuGüney Avrupa’da yer alan Yunanistan’ın doğusunda Türkiye ve Ege Denizi, batısında ve güneyine Akdeniz, kuzeyinde ise Arnavutluk, Makedonya, Bulgaristan yer almaktadır.
KomşularıBulgaristan (472 km), Makedonya (234 km), Arnavutluk (212 km), Türkiye (192 km), kıyı şeridi (13.676 km)
DilYunanca, Arnavutça, Türkçe, Makedonca
Din%90 Hristiyan, %5 Müslüman, %5 Ateist ve diğer dinler
Ortalama Yaşam Süresi80.8 yıl (2018)
Okuma-Yazma Oranı%97.7 (2015)
Para BirimiAvro
Millî Gelir218.057 milyar dolar (2018 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir18.637 dolar (2017 IMF)
İşsizlik Oranı%21.5 (2017)
Enflasyon Oranı%1.1 (2017)
Reel Büyüme Hızı%1.4 (2017)
Yoksulluk Oranı%36 (2014)
İhracat ÜrünleriPetrol yağları, ilaç, alüminyum, balık, zeytinyağı, konserve sebze, peynir, bakır tüp ve borular, pamuk
İthalat ÜrünleriPetrol yağ ve gazları, yolcu ve kargo gemileri, ilaç, motorlu taşıt, alüminyum, telefon cihazları ve elektronik eşya
Başlıca Ticaret Ortaklarıİtalya, Almanya, Türkiye, Kıbrıs Rum Kesimi, Rusya, Bulgaristan, Irak, Güney Kore, Çin, Lübnan, ABD

Ülke Tarihi  

Bugün yaygın olarak Yunan ya da Yunanistanlı olarak isimlendirilen ve kendilerini Helenler olarak tanımlayan unsurların bugünkü Yunanistan topraklarına gelişi M.Ö. 2 binli yıllara kadar dayanmaktadır. Bu tarihten itibaren kurulan küçük site devletleri M.Ö. 8. yüzyıldan itibaren Akdeniz havzasında daha geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. M.Ö. 6. yüzyılda bölgedeki tiranlıklar yıkılarak demokrasiye geçilmiş, bu dönemde Atina şehir devleti siyaset, kültür, düşünce, sanat ve felsefe alanında sivrilerek öne çıkmıştır. M.Ö. 404 yılında Spartalılara karşı verdikleri mücadeleyi kaybeden Atina’nın Yunan dünyasındaki öncülüğü sona ermiş, M.Ö. 338 yılında ise hakimiyet Kral 2. Filip eliyle Makedonlara geçmiştir. M.Ö. 336 yılında tahta çıkan İskender elde ettiği büyük askerî başarılar sayesinde Yunan kültürünü Anadolu, İran ve Mısır’a, o coğrafyaların kültürlerini de Yunanistan’a taşımıştır.

M.Ö. 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun hakimiyeti altına giren Yunanistan, 4. Yüzyılın sonlarında imparatorluğun ikiye bölünmesi ile Bizans İmparatorluğu’nun hakimiyeti altında kalmıştır. Henüz imparatorluğun parçalanmadığı dönemde başlayan Hristiyanlaşma süreci ise Bizans döneminde daha da hızlanarak tüm Yunanistan’a yayılmıştır. Bu dönemden itibaren devletin başkenti olarak İstanbul’un öne çıkmasıyla birlikte Atina eski önemini yitirmiş ve bölge kültür, sanat ve düşünce alanındaki liderliğini kaybetmiştir.

Yunanistan Osmanlı hakimiyetine kadar genel olarak Bizans İmparatorluğu sınırları içinde kalmış olmakla birlikte, 7. yüzyıldan itibaren kuzeyden gelen Slav ve Arnavut yerleşimleri zamanla bölgede aslî unsur konumuna ulaşacak denli genişlemiştir. 13. yüzyılın başlarında İstanbul’da gerçekleşen Haçlı istilası sonrasında Moro Yarımadası Frankların, Girit Venediklilerin, Atina 14. yüzyıl başlarında, Türklerle savaşmak için bölgeye gelen Katalanların, Kuzey Yunanistan ise Sırpların hakimiyeti altına girmiştir.

14. yüzyılın ikinci yarısında Trakya ve Balkan coğrafyasına başlayan Osmanlı fetihleri, yaklaşık bir asırlık zaman dilimi içerisinde bölgenin büyük ölçüde Osmanlı Devleti’nin hakimiyetine geçmesi ile neticelenmiştir. Özellikle 1453 yılında gerçekleşen İstanbul’un fethi Yunanistan topraklarındaki Osmanlı hakimiyeti için bir eşik olarak kabul edilmektedir.

18. yüzyılın sonlarında, Fransız İhtilali’nin de etkisiyle başlayan bağımsızlık hareketleri kısa sürede isyana dönüşmüş, Osmanlı merkezî yönetimi tarafından bastırılan ilk isyanların ardından Girit’teki isyanı bastırması için bölge Kavalalı Mehmed Ali Paşa’ya verilmiş, Mora’daki isyanı bastırması için de Kavalalı’nın oğlu İbrahim Paşa bölgeye gönderilmiş ve isyan sert şekilde bastırılmıştır. İsyanın bastırılması sürecinde yaşananları gerekçe gösteren İngiltere, Fransa ve Rusya 1826 ve 1827 yıllarında imzaladıkları protokollerle bölgede Osmanlı’ya vergi ödeyen bir Yunan beyliği kurulmasını, Müslümanların da mallarını Rumlara satarak bölgeyi terk etmeleri öngörülmüştür. Osmanlı Devleti’nin protokolleri reddetmesi üzerine İngiltere donanmasının Mısır-Osmanlı donanmasını mağlup etmesi ve Rusya’nın Osmanlı’ya savaş ilan ederek Edirne’yi ele geçirmesi üzerine Yunanistan 1829 yılında bağımsızlığını ilan etmiş ve Osmanlı Devleti de 1830’da Yunanistan’ı tanımıştır.

Bağımsızlığın kazanılmasının ardından başa geçen Rusya yanlısı Kapodistrias’ın 1831’de suikaste kurban gitmesinin ardından, Bavyera Kralı’nın 17 yaşındaki oğlu Otto Yunanistan’a davet edilmiş ve Helenlerin Kralı unvanıyla tahta çıkartılmıştır. 1862 yılına kadar tahtta kalan ve “Bavyera egemenliği” olarak anılan Otto döneminde, İstanbul ve Rumların yaşadığı diğer toprakları da ele geçirme amacını içeren “Megali İdeal” benimsenmiştir. Otto’nun tahttan indirilmesinin ardından, yine onunkine benzer bir şekilde, bu kez Danimarka kralı IX. Cristian’ın 17 yaşındaki oğlu Georg tahta çıkartılmıştır. Georg döneminde kralın yetkileri sınırlandırılırken siyasi partilerin yönetimdeki etkinlikleri artmıştır. Birinci Dünya Savaşı’na kadarki süreçte özellikle Balan Savaşları’na uyguladığı siyasetle topraklarını büyük ölçüde genişletmeyi başarmıştır.

1910 yılında başbakan olarak göreve gelen Venizelos’un yön verdiği politikalarla 1916 yılında İtilaf Devletleri safında savaşa dahil olan Yunanistan, Sevr Antlaşması’na dayandırarak Anadolu topraklarını işgal etmiş fakat Millî Mücadele karşısında mağlup olarak işgal ettiği toprakları terk etmek zorunda kalmıştır. Savaş sonrası süreçte iki ülke sınırları içerisinde kalan Türk ve Rumlar, 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması uyarınca mübadele edilmiştir. Savaş sonrasında Yunanistan’da siyasî kriz baş göstermiş ve bir taraftan kraliyet yönetimi devam ederken, 1924 yılında cumhuriyet ilan edilmiştir.  Bu süreçte Venizelos’un ülke yönetimindeki etkinliği devam etmiş, Türkiye ile ilişkiler belirli düzeyde iyileştirilmiş ve 1933’te Türkiye ile bir barış antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma daha sonra Yugoslavya ve Bulgaristan’ın da dahil olmasıyla Balkan Paktı’na dönüştürülmüştür.

İkinci Dünya Savaşı esnasında İtalya ve Almanya tarafından işgal edilen Yunanistan’da 1941-44 arası dönem ülke halkı açısından oldukça sıkıntılı geçmiştir. Savaş sonrasında bu kez iç savaşa sürüklenen Yunanistan’da 1949’a kadar devam eden iç savaşın ardından komünist blok bertaraf edilerek ülke Batı bloğuna dahil edilmiş, 1952 yılında da NATO’ya alınmıştır. 1955 yılında baş gösteren Kıbrıs sorunu Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginliği yeniden arttırmış, 1959 yılında o dönemde adayı elinde bulunduran İngiltere ile anlaşarak 1960’da adada bir Kıbrıs devleti ilan etmiştir. Bugün söz konusu devlet Türkiye tarafından tanınmamakla birlikte pek çok dünya devleti tarafından tanınmaktadır ve AB’ye üyedir. 1974 yılında Kıbrıs’a çıkartma yapan Türkiye Cumhuriyeti adanın kuzey kesimindeki bir bölümünde hakimiyeti ele geçirmiş ve burada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur. 1996’da Kardak Kayalıkları sorunu nedeniyle Türkiye ile bir kez daha karşı karşıya gelinmişse de, son yıllarda atılan diplomatik adımlarla iki ülke arasındaki gerilim düşürülmüştür.

1981’de AB’ye üye olan Yunanistan, Yugoslavya’nın dağılmasını takip eden süreçte Sırbistan’a destek vermiş ve Makedonya’nın egemenliğini tanımak istememiş, ancak Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya adıyla 1995’te tanımıştır. Yunanistan’ın kendi sınırları içerisinde bu adda bir bölge olduğu gerekçesiyle Makedonya Cumhuriyeti ismini kabul etmemesi, Makedonya devletinin AB ve NATO’ya üye olmasını da engellemiş, bu nedenle 2018 yılında varılan mutabakatla, devletin isminin Kuzey Makedonya Cumhuriyeti olarak değiştirilmesi noktasında iki devlet antlaşmıştır.

Siyasî Yapı

Parlamenter demokrasi ile yönetilen Yunanistan’da devlet yönetiminin başı cumhurbaşkanıdır. Parlamento tarafından belirlenen cumhurbaşkanı beş yıl görev yapmaktadır. 13 Mart 2015 tarihinde göreve gelen Prokopis Pavlopulos halen Yunanistan Cumhurbaşkanı olarak görevinde devam etmektedir. 1975 yılında kabul edilen anayasa 1986, 2001 ve 2008 yıllarında revize edilmiş olup, 1986 yılındaki değişiklikle cumhurbaşkanının yetkileri sınırlandırılmış ve devlet yönetimi büyük oranda başbakana devredilmiştir.

Yasama organı 300 sandalyeli parlamento olup, milletvekilleri dört yılda bir gerçekleştirilen genel seçimle belirlenmektedir. Ülkede son seçimler 20 Eylül 2015 tarihinde gerçekleştirilmiş, mevcut Başbakan Aleksis Çipras’ın başkanlığındaki SYRİZA %35 oy almış ve seçimlerden birinci parti olarak ayrılmıştır.

Yürütme organı başbakan ve bakanlar kurulundan oluşan hükümettir. Mevcut Başbakan Aleksis Çipras, 2015 yılından bu yana görev yapmakta olup, son olarak Ocak 2019’daki kritik oylamada 300 sandalyeli mecliste 151 Evet ile güvenoyu almayı başarmıştır.

Dış politikada Avrupa-Atlantik hattında yer alan Yunanistan, özellikle son yıllarda yaşadığı ekonomik krizin de etkisiyle Almanya’nın başını çektiği kıta Avrupası ile daha da yakınlaşmıştır. Sahip olduğu jeopolitik konumun avantajlarını kullanmak isteyen Yunanistan için en önemli sorun alanları, Türkiye ile karşı karşıya geldiği Kıbrıs meselesi ve Ege Denizi’ndeki egemenlik haklarıdır. Öte yandan son yıllarda Afrika ve Ortadoğu’dan Avrupa’ya yönelen yeni göç dalgaları sebebiyle, mülteci sorunu da Yunanistan’ın en önemli sorun alanlarından biri haline gelmiştir. Özellikle Suriye’de yaşanmakta olan sürecin gidişatı ve Türkiye’nin halihazırda ev sahipliği yaptığı 4 milyona yakın Suriyeli muhacirle ilgili alacağı tutum, yakın gelecekte mülteci meselesini Yunanistan açısından çok daha karmaşık hale getirme potansiyeli taşımaktadır.

Ekonomik Durum

Yunanistan 2008 yılındaki küresel ekonomik krizden en çok etkilenen ülkelerden biri olmuş ve 2009-2013 yılları arasında 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en kötü tabloyla karşı karşıya kalmıştır. Söz konusu süreçte Yunanistan ekonomisi dörtte bir oranında küçülmüş ve ülke iflasın eşiğine gelmiştir. Bu süreçte Almanya’nın başını çektiği AB ve IMF müdahalesi ile ağır şartlar içeren bir finansal kurtarma operasyonu gerçekleşmiş, Yunanistan bu süreçte krizin ilk ağır etkilerini atlatmış gözükse de, uzun vadede ekonomi politikalarını küresel finans odaklarına bırakmak zorunda kalmıştır. Öyle ki, halihazırda işsizlik oranı %20’nin üzerinde olup, ülke nüfusunun üçte birden fazlası da yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.

Yunanistan ekonomisi millî gelir içindeki payı %80’lere dayanan hizmet sektörüne bağımlı olup, turizm ve gemi taşımacılığı en önemli alanlardır. Dünyada yüzölçümü de dikkate alındığında en fazla turist çeken ülkelerden biri olan Yunanistan, her yıl yaklaşık 15 milyon turisti ağırlamakta ve turizm gelirleri millî gelirin yaklaşık %20’sini karşılamaktadır.

Tarım sektörünün ülke ekonomisindeki payı oldukça sınırlıdır. Sınırlı işgücü ile sınırlı alanda gerçekleştirilen tarımsal faaliyette elde edilen başlıca ürünler buğday, arpa, mısır, üzüm, tütün, pamuk, şeker pancarı, zeytin ve domatestir.  Sanayi de ülke ekonomisi için hayati düzeyde olmayıp, sınırlı seviyede sürdürülmektedir. Bu alanda öne çıkan başlıca sektörler maden, petro-kimya, tekstil ve gübredir.

Dış ticaret hacmi 2015’ten bu yana artış trendinde olup, 2017’de 32.5 milyar doları ihracat, 56.8 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 89.3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Dış ticarette en önemli handikaplardan biri ithalata bağımlı olunması sebebiyle cari açığın her geçen yıl büyüyor olmasıdır. Başlıca ihracat kalemleri petrol yağları, ilaç, alüminyum, balık, zeytinyağı, konserve sebze, peynir, bakır tüp ve borular ve pamuk; başlıca ithalat kalemleri ise petrol yağ ve gazları, yolcu ve kargo gemileri, ilaç, motorlu taşıt, alüminyum, telefon cihazları ve elektronik eşyadır.  

En önemli ticarî partnerleri Almanya ve İtalya olup diğer önemli aktörlerse Türkiye, Kıbrıs Rum Kesimi, Rusya, Bulgaristan, Irak, Güney Kore, Çin, Lübnan ve ABD’dir.

Önümüzdeki yıllarda Yunanistan’ın mücadele etmek zorunda olduğu en önemli sorunların finansal sorunlar olduğu açıkça görülmektedir. Krizin en ağır düzeyde seyrettiği 2009-2013 ve takip eden dönemde küresel aktörlerle gerçekleştirilen antlaşmalarla krizin ilk yakıcı etkileri aşılmış gözükse de, önümüzdeki sürecin Yunanistan açısından zorlu geçmeye devam edeceğini tahmin etmek güç değildir. Zira kamu borçlarının millî gelire oranı %179’u bulan Yunanistan, bu alanda Japonya’dan sonra dünyada ikinci sıradadır. Öte yanda bütçe açıkları, yüksek kamu harcamaları, halen yüksek seyreden işsizlik ve yoksulluk oranları, küresel finans kuruluşlarıyla imzalanan sözleşmelerin getirdiği ağır yükümlülükler vd. nedenlerle ülke ekonomisinin önümüzdeki yıllarda da krizin etkilerini yaşamaya devam edeceği öngörülmektedir.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkiler, özellikle Osmanlı Devleti’nin son dönemi ve Millî Mücadele yıllarında yaşanan süreç nedeniyle acı hatıralarla doludur. Öte yandan Bizans İmparatorluğu’nu ortadan kaldıran İstanbul’un fethi ve bugünkü Yunanistan topraklarında yüzyıllarca devam eden Osmanlı hakimiyetinin de, Yunan toplumunun hatırı sayılır kesiminde Türklere karşı antipati uyandırdığı bir gerçektir. Bu tarihî arka plan iki ülkenin yeni dönemde kurdukları ilişkide de belirleyici olmuş, iki ülke arasındaki diplomatik, siyasî, toplumsal ve kültürel ilişkiler her dönemde gerilimli olagelmiştir. Öte yandan özellikle Ege Denizi’ndeki adalarla ilgili halen devam etmekte olan adalarla ilgili sorunlar iki ülke ilişkileri açısının bugünü ve yarını açısından büyük önem taşımaktadır.

İlişkilere ilişkin bu genel havaya karşın, son yıllarda iki ülke arasında atılan adımların olumlu geri dönüşler vermeye başladığı da görülmektedir. 2010 yılından bu yana ikisi ülkemizde ikisi de Yunanistan’da gerçekleştirilen Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantıları, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın, devlet başkanlığı düzeyinde 1952’de gerçekleştirilen son ziyaretten 65 yıl sonra Yunanistan’a 2017’de, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın da 2019’da Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaretler bu noktada atılan önemli adımlar olarak öne çıkmaktadır.

İki ülke arasındaki ticaret hacmi de son yıllarda büyük artış göstermekte olup Türkiye, Yunanistan’ın en büyük ticaret ortaklarından biri ve en fazla ihracat gerçekleştirdiği üçüncü ülke konumundadır. 2009 yılında 2.7 milyar dolar olan toplam dış ticaret hacmi, 2013 ve 2014 yıllarında 5 milyar dolar seviyesini aşmış, son olarak 2018 yılında da 2.08 milyar doları Türkiye’den Yunanistan’a ihracat, 2.1 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 4.18 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’den Yunanistan’a ihraç edilen başlıca ürünler petrol yağ ve gazları, binek otomobiller, hava araçları, demir-çelik, temizlik ürünleri, beyaz eşya, balık, tekstil ürünleri, monitör ve projektörler, elektrik enerjisi ve plastik malzemedir. Yunanistan’dan ithal edilen başlıca ürünlerse petrol yağları, pamuk, polimerler, ham petrol, bakır veya demir-çelik borular, alüminyum, kimyasal gübre, pirinç, mensucat ürünleri ve altındır. Öte yandan Yunan şirketlerinin 7 milyar dolar civarındaki Türkiye’deki yatırımlarının yanı sıra, Türk firmalarının Yunanistan’daki yatırımları da 500 milyon dolar civarında olup, Türk kamu bankalarının İskeçe, Gümülcine ve Selanik’te şubeleri bulunmaktadır.

İki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirmek adına son yıllarda atılan önemli adımlardan biri de ulaşım kanallarının arttırılması amacıyla sürdürülen projelerdir. Türk Hava Yolları’nın Yunanistan’a haftalık sefer sayısı toplamda elliye yaklaşmış olup, kara, hava, deniz ve demiryolu ulaşımının çeşitlendirilmesi ve güçlendirilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir. Selanik-İzmir hızlı tren hattı projesi bu alandaki en önemli projelerden biri olarak öne çıkmaktadır.

Kültür ve turizm alanı da son yıllarda ivme kazanmıştır. Yunanistan’da bulunan Türk eserlerinin restorasyonu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ruhban okulları ve azınlık vakıflarına verdiği hak iadeleri gibi gelişmeler diplomatik alana olduğu kadar toplumsal ve kültürel alana da olumlu yansımıştır. Öyle ki, iki ülkeden bir diğerini ziyaret eden yıllık turist sayısı 1 milyona yaklaşmıştır.

Müslümanların Durumu

Bugünkü Yunanistan topraklarında İslamiyet’in tarihi 7. Yüzyıla kadar dayanır. 673-74 yıllarında Girit’e yönelik ilk Müslüman akınlarının ardından 9. yüzyılda Endülüs’ten Mısır’a oradan da Girit’e gelen çok sayıda Müslüman adaya yerleşmiş ve Girit 961 yılına kadar Müslüman hakimiyeti altında kalmıştır. Mora Yarımadasına yönelik ilk Müslüman akınları da çok erken sayılabilecek bir tarihte, 9. yüzyıl başlarında Afrika üzerinden yapılmıştır.

Bölgedeki Müslüman hakimiyeti ise esasen 14. yüzyıl ortalarından itibaren yoğunlaşan Osmanlı fetihleri ile gerçekleşmiş ve bir asır gibi bir süre içerisinde bugünkü Yunanistan toprakları tamamen Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altına girmiştir. Balkanlar’daki genel politikası çerçevesinde bu bölgeye de özel bir önem veren Osmanlı Devleti, özellikle vakıflar aracılığıyla kalıcı eserler bırakmış, şehirleri mamur hale getirmiştir. İskan politikalarıyla kimi şehirlerde Türk ve Müslüman nüfus oranı epey yükselmişse de, Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasının ardından ve özellikle Lozan Antlaşması’ndan sonra gerçekleşen göç ve mübadelelerle Yunanistan’daki Türk ve Müslüman nüfusu oldukça azalmıştır. Balkan Savaşları ve zorunlu göçlerle birlikte Müslüman Türk ahali başta Selanik olmak üzere yüzyıllardır yaşadıkları şehirleri terk ederken, bölgedeki Türk-İslam varlıkları da tahrip edilmiş, sayısı dört bine yaklaşan mimari eserlerin birçoğu ortadan kaldırılmıştır.

Günümüzde Yunanistan’daki Müslüman nüfusun önemli bir bölümünü, Lozan Antlaşması’nda mübadele dışı kalan Türkler oluşturmaktadır. İskeçe, Gümülcine ve Dedeağaç şehirlerinden oluşan Batı Trakya bölgesinde yaşayan Türklerin aslında Türkler tarafından zorla Müslümanlaştırılmış Slav kökenli Pomaklar olduğu yönündeki resmî söylemle bugüne kadar Batı Trakya Türkleri kontrol altında tutulmaya ve asimile edilmeye çalışılmıştır. Son yıllarda yaşanan görece iyileştirmelere rağmen, dinî özgürlükler, eğitim, kültürel hayat, millî kimlik gibi konularda Batı Trakya halkı büyük baskılara maruz kalmıştır. Batı Trakya dışında başta Kos (İstanköy) ve Rodos adaları olmak üzere ülke genelinde az sayıda Türk yaşamaktadır. Türkler dışında Yunanistan’da Arnavut, Çingene ve Makedon Müslümanlar da bulunmaktadır. Öte yandan son yıllarda özellikle Suriye’deki iç savaş ortamından kaçarak Türkiye’ye, oradan da Yunanistan’a geçen yeni bir göçmen kitle de bulunmaktadır. Bu nedenle Müslüman nüfusa ilişkin kesin bir sayı vermek mümkün değilse de, 2019 itibariyle Yunanistan’daki Müslüman nüfusunun 1 milyona yaklaştığını söylemek yanlış olmaz.