Temel Göstergeler | |
Resmi Adı | Somali Demokratik Cumhuriyeti |
Yönetim Biçimi | Cumhuriyet |
Bağımsızlık Tarihi | 1 Temmuz 1960 |
Başkent | Mogadişu |
Yüzölçümü | 637.657 km² |
Nüfusu | 15 milyon (2018) |
Nüfusun Etnik Dağılımı | %85 Somalili, %15 Diğer (Arap ve Bantu) |
İklimi | Kurak iklim. İlk ve sonbaharda yağışlı yaz ve kışlar kurak. Yazları yüksek sıcaklık değerleri görülür. |
Doğal Afetler | Tekrarlanan kuraklıklar, yaygın toz fırtınaları, su baskınları |
Coğrafi Konumu | Afrika’nın doğusunda Aden Körfezi ile Hint Okyanusu arasındaki hörgüç biçimli Afrika Boynuzu üzerinde yer alan Somali’nin kuzeybatısında Cibuti, batısında Etiyopya ve güneybatısında Kenya bulunur. |
Komşuları | Etiyopya (1,626 km), Kenya (682 km), Cibuti (58 km), sahil şeridi (3.025 km) |
Dil | Somalice (Resmî), Arapça, İtalyanca, İngilizce |
Din | %100 Sünnî Müslüman |
Ortalama Yaşam Süresi | 52 yıl (2015) |
Okuma-Yazma Oranı | %38 |
Millî Gelir | 6.2 milyar dolar |
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir | 547 dolar (2016) |
İşsizlik Oranı | %67 |
Enflasyon Oranı | -3.6 (2016) |
Yoksulluk Oranı | %52 (2016 UNICEF) |
Reel Büyüme Hızı | %2.4 (2017) |
Doğal Kaynakları | Uranyum, demir, kalay, alçıtaşı, boksit, bakır, tuz |
Ekonominin Sektörel Dağılımı | %60 Tarım, %30 Hizmet, %10 Endüstri |
Tarım Ürünleri | Muz, mısır, mango, şekerkamışı, susam, fasulye, balık |
Başlıca Ticaret Ortakları | Etiyopya, Türkiye, Japonya, Fransa, ABD, Brezilya |
İhracat Ürünleri | Çiftlik hayvanları, altın, yağlı tohum, muz, deri, balık |
İthalat Ürünleri | Sanayi malları, petrol ürünleri, gıda maddeleri, inşaat malzemeleri |
Ülke Tarihi
Uzun süre Habeşistan Krallığı’nın yönetiminde kalan Somali sonraki dönemlerde birçok krallığın hakimiyetine girmiştir. 16. yüzyıl ortalarından itibaren de Osmanlı Devleti’ne bağlı topraklardan biri olan ülke 1884’te İngiltere, 1887’de de İtalyanlar tarafından sömürgeleştirilmiştir. Bu dönemde sömürge güçlerine karşı başlatılan isyanlar kanlı bir biçimde bastırılmıştır.
1960’ta tam bağımsızlığını kazanan Somali’de 1969 yılında darbeyle iktidarı ele geçiren askerî yönetimin zulmünden kaçan yüzbinlerce insan Etiyopya topraklarına sığınmıştır. 1977 yılında Etiyopya’da imparatorluk rejimi devrilince ülkenin güneydoğu bölgesini oluşturan ve ahalisi Somali kökenli olan Ogaden bölgesi Somali devletiyle birleşmeye karar vermiştir. 1977 yılı sonunda Somali devleti Ogaden’in büyük bir bölümünü ele geçirmişse de, Etiyopya, Küba ve Sovyetler Birliği’nden aldığı askerî yardımla Ogaden’i Somali’den geri almıştır. Bu süreçte iki milyon insan göçmen durumuna düşmüştür. 1982-1983 yıllarında Etiyopya, Somali’nin kuzey ve orta kısımlarında çıkan isyanları teşvik etmiştir. ABD askerî ve insanî yardımı karşılığında Somali’den daha önce Sovyetler Birliği tarafından askerî üs olarak kullanılan Berbera Limanı’ndaki deniz üslerini kullanma hakkını almıştır.
1986’da ülkede iç karışıklık artmış ve 1991-1992 yıllarında yaşanan iç savaşta, çatışmalarda 50 bin, 300 bin kişi de açlık sebebiyle yaşamını yitirmiştir. 1992 yılı Aralık ayında Birleşmiş Milletler ABD öncülüğünde Somali’ye müdahale etmiş, ancak Somali halkının büyük tepkisiyle karşılaşan bu müdahale 1993 yılında ABD birliklerinin Somali’den çekilmesiyle sonuçlanmıştır. Yaşanan bu kaos ortamında Somali sömürge döneminden zor bir duruma düşmüş, ülkede yönetim mekanizmaları işleyemez hale gelmiş, devlet yönetiminin başında siyasî bir irade kalmamıştır.
General Muhammed Ferah Aydid 1996’da ölünce yerine geçen oğlu Hüseyin Muhammed Aydid’in birlikleri ülkenin merkezinde ve güneyindeki bazı yerlerin idaresini ele geçirmiştir. Kuzeybatıdaki eski Somaliland’ın idaresini elinde tutan Muhammed İbrahim Egal ise 23 Şubat 1997’de buranın devlet başkanı ilan edilmiştir. Ülkenin kuzeydoğusu Abdullah Yusuf Ahmed’in, Kismayo bölgesi general Morgan’ın, güneyi ise Ömer Hac Massale’nin idaresine girmiştir. Başkent Mogadişu ise Ali Mehdi, Aydid, Ömer Jess ve Morgan arasında paylaşılmıştır. 26 Ağustos 2006 tarihinde sürgünde kurulan hükümet ise Abdülkasım Salad Hasan’ı devlet başkanı seçmiş, böylece Somali toprak bütünlüğünü tamamen kaybederek bölgesel parçalanma yaşadı.
Ülkedeki bu kaotik ortama ve parçalanmışlığa çözüm bulmak amacıyla oluşmaya başlayan İslam Mahkemeleri lokal düzeyde de olsa güvenlik ve adaleti tesis edebilmiştir. Bu mahkemeler daha sonra İslam Mahkemeleri Birliği adı altında bir birliktelik oluşturmuşlardır. 2006-2009 yılları arasında ülke genelinde kontrolü eline geçiren İslam Mahkemeleri Birliği bu tarihte Amerika-Etiyopya ortak girişimi ile zayıflatılmıştır. Her ne kadar İslam Mahkemeleri Birliği oluşumu salt Selefî bir oluşum olmasa da birlik içinde yirmi kişiden oluşan üst düzey Şura yetkilileri arasında Afganistan’da savaşmış bazı Selefîlerin bulunduğu söylenebilir. Selefîlerin sınırlı oranda etkisinin olduğu bilinmekle birlikte İslam Mahkemeleri Birliği Selefi bir oluşum olarak görülmemiştir.
2006 yılında Somali’de İslam Mahkemeleri Birliği’nin ortaya çıkışıyla 1991 yılından beri yoğun çatışmalara sahne olan Mogadişu uzun bir aradan sonra ilk kez istikrar ve güvenlik ortamına kavuşmaya başlamıştır. İslam Mahkemeleri Birliği şehrin ana arterlerindeki barikatları kaldırırken, şehrin limanını ve hava sahasını da yeniden kullanıma açmıştır. Çatışmaların sona ermesi nedeniyle şehri iyileştirme çalışmaları başlatılmıştır. Ancak bu pozitif atmosfer fazla uzun sürmemiş, radikal İslamcıların Somali’yi ele geçirdiği ve Etiyopya için büyük bir tehdit oluşturduğu yönündeki söylemler sonrasında Amerika ve Etiyopya harekete geçmiştir. Başlatılan askerî operasyon neticesinde İslam Mahkemeleri Birliği dağıtılarak Baidoa şehrinde Geçiş Hükümeti kurulmuştur. Başkent Mogadişu’nun İslam Mahkemeleri Birliği’nden geri alınmasının ardından geçici hükümet daha sonra başkent Mogadişu’ya taşınmıştır. Ancak bu arada İslam Mahkemeleri Birliği’nden ayrılan bir grup El Şebab ismiyle ülkenin orta ve güney kesimlerinde toprak hakimiyeti sağlayarak Somali üzerinde güç tesis etmeye başlamıştır.
Ülkede bu kaotik ortam yaşanırken 2011 yılında başlatan büyük kıtlık-açlık krizi ile Somali tekrar sarsılmıştır. 260 bin civarında insanın hayatını kaybettiği ve 1 milyondan fazla insanın göç etmek zorunda kaldığı gıda krizi ülke için önemli bir dönüm noktası olmuştur. Amerika güdümlü Etiyopya ve Kenya güçlerinin yanında Afrika Birliği’nin sağladığı AMİSOM askerlerinin El Şebab’a karşı yürüttüğü operasyonların gölgesinde otoritesiz ve güvenlikten uzak bir ortama sıkışan halk bir de gıda krizi yaşamaya başladığında Somalililer için umudun tükendiği bir ortam oluşmuştur. Ancak 2011 krizi ile birlikte Türkiye Somali’ye insanî bir müdahalede bulunarak ülkenin yeniden toparlanması için çaba harcama başlamıştır. Bu Somali için bir dönüm noktası olmuştur.
Türkiye’nin Somali’ye müdahalesi sadece insani krizle sınırlı kalmayarak ülkenin kalkınması için gerekli adımların atılmasını da kapsamıştır. Bu yönde atılan adımlar kısa sürede etkisini göstererek Somali’de sistemin yeniden işler hale gelmesine yol açmıştır. Açılan hastaneler, yetimhaneler, liman ve havalimanının rehabilite edilmesi, yolların asfaltlanması, çöplerin toplanması, tarımın desteklenmesi gibi çok sayıda proje Somali’nin çehresini değiştirmeye başlamıştır. Türkiye’nin kalkınma alanında attığı adımlar ülkede devletin yeniden işler hale gelebilmesi için yeni bir umut doğurmuştur.
Siyasî Yapı
1990’ların başlarından itibaren 20 yılı aşkın süre devam eden iç savaş ve siyasî kaos Somali’ye büyük zararlar vermiştir. Bugün Somali’nin en çok ihtiyaç duyduğu şey, dış güçlerin müdahalesinden kurtulmak ve siyasî istikrarı sağlamaktır. Somali parlamentosu Mogadişu’da ancak 20 yıllık aradan sonra Temmuz 2012’de toplanabilmiş, Eylül 2012’de Hasan Şeyh Mahmud’un parlamento tarafından cumhurbaşkanı seçilmesiyle geçici yönetim sona ermiştir.
8 Şubat 2017 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini Muhammed Abdullahi Muhammed (Farmajo) kazanmış, Hasan Ali Keyre de cumhurbaşkanı tarafından başbakan olarak görevlendirilmiştir. Yeni Kabine 2017 yılı Mart ayı sonunda göreve başlamıştır.
Somali’nin siyasî yapısında ülkedeki klanlar etkin rol oynamaktadır. 2016 yılı sonunda iki kanatlı olarak yeniden kurulan Federal Parlamento’nun alt kanadı olan 275 sandalyeli Millet Meclisi’nde Hawiye, Darod, Dir ve Rahanweyn (Digil-Mirifle) 61’er sandalyeye, diğer kabileler ise toplamda 31 sandalyeye sahiptir.
İç savaş sona ermiş gözükse de ülkedeki siyasî atmosfer ve güvenlik şartları kırılganlığını korumaktadır. 2007 yılından bu yana Somali’de faaliyet gösteren Afrika Birliği Somali Misyonu’nda (AMISOM) Kenya, Uganda, Burundi, Cibuti ve Etiyopya askeri görev yapmaktadır. Ülkede devam eden yeniden yapılanma sürecinde Türkiye de etkin rol oynamaktadır. Mayıs 2017’de Londra’da düzenlenen ve Türkiye’nin de başbakanlık düzeyinde iştirak ettiği üst düzey toplantıda uluslararası toplumun 2017-2020 dönemine yönelik taahhüt ve beklentilerini içeren Yeni Ortaklık Antlaşması kabul edilmiştir.
Oluşturulmaya çalışılan yeni siyasî yapı içerisindeki öncelikli meseleler; ülkede güvenliğin tam olarak sağlanması, işler bir devlet yapısının oluşturulması, bölge ülkeleri ile ilişkilerin düzeltilmesi, ordunun yeniden yapılandırılması El-Şebab’la mücadele, kamuda aksayan maaşların ödenmesi, kuraklık ve açlıkla mücadele ve anayasa reformudur.
Ekonomik Durum
Somali, zengin hayvan popülasyonu, tarıma elverişli toprakları, yeraltı kaynakları, binlerce kilometrelik sahil şeridi ve yüksek genç nüfusu ile yalnızca Afrika’nın değil dünyanın en büyük ekonomik potansiyeline sahip ülkelerinden biri konumundadır. Ancak Batılı küresel sistemin uzun yıllardır ülkede uygulamış olduğu politikalar, Somali’yi derin bir kaosa sürüklemiş ve mevcut potansiyelini kullanamaz hale getirmiştir. IMF ve Dünya Bankası politikaları ile ülke ekonomik krize sürüklenmiş, tüm varlıkları ipotek altına alınmış, içsavaşı körükleyen siyasî kararlarla ülke siyasî açıdan kaotik bir zemine hapsedilmiştir.
Ülkede ekonomi büyük oranda tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Ancak milyonlarca hektarlık tarım arazilerinin tarım yapılabilen bölümü bugün %5’in altındadır. Batılı devletler tarafından endüstriyel tarım sahası olarak kullanılmak istenen Somali toprakları bioyakıt üretimi için tahsis edilmeye çalışılmış ve böylece Somali’de tarım sektörüne büyük darbe vurulmuştur.
Dünyanın en büyük doğal hayvan depolarından biri kabul edilen Somali’de BM’ye bağlı Dünya Tarım Örgütü’nün (FAO) 1989 yılında yaptığı sayımda 10 milyonluk nüfusa karşın 40 milyon küçük ve büyükbaş hayvan varlığı tespit edilmiştir ki bu oranı dünyada yakalayabilen ülke sayısı çok azdır.
Öte yandan Afrika’nın okyanusa en uzun sınırı olan ülkesi konumundaki Somali, binlerce kilometrelik alanda dünyanın en yüksek kaliteli balıklarına sahiptir. Ancak savaş yıllarından üretilen korsanlık sorunu ile balıkçılık yapılamaz hale gelmiş ve Somali kıyıları küresel aktörlerin nükleer ve kimyasal atık sahası haline getirilmiş, değerli balık varlıkları da talan edilmiştir.
Ülkede uzun yıllar devam eden iç savaş ülkeyi kaçınılmaz olarak ekonomik krize sürüklemiş, üretim durmuş, işsizlik çok yüksek boyutlara ulaşmış ve halk yoksullaşmıştır. 2011 yılında yaşanan insanî krizle birlikte bu tablo en olumsuz seviyeyi görmüştür. Ancak son yıllarda, özellikle Türkiye’nin girişimleri ile Somali’de ülkedeki çatışma ve iç savaş ortamı sonlandırılarak siyasî istikrar sağlanmaya, böylece Somali yeniden toparlanabilmesi için uygun zeminin oluşmasına çalışılmaktadır. Bu çabaların nasıl sonuç vereceği önümüzdeki yıllarda daha net olarak görülebilecektir.
Son yıllarda yaşanan toparlanma ile birlikte ülkede GSYİH 6 milyar dolar seviyesine ulaşmış, son beş yılda yıllık ortalama büyüme %3’ler seviyesinde gerçekleşmiştir. Ancak işsizlik hala ülkede en önemli sorunlardan biri olarak gözükmektedir. Öte yandan iç savaş boyunca tahrip olan altyapı ve binaların yeniden yapılması için inşaat sektöründe önemli bir açık gözükmektedir. Bununla birlikte enerji sektörü dışa bağımlı olup, son yıllarda çevre ülkelerde tespit edilen petrol ve doğalgaz rezervleri Somali’yi de umutlandırmaktadır.
Türkiye ile İlişkiler
Somali coğrafyasının Türkiye ve Türklerle ilişkileri tarih boyunca olumlu olmakla birlikte, Türkiye’nin Somali’de 2011 yılında yaşanan uluslararası kriz sürecinde aldığı inisiyatifle birlikte iki ülke arasındaki ilişkiler belki de tarihinin en yüksek ivmesini yakalamıştır. ABD ve Avrupa devletlerinin bu sıkı ilişkiden rahatsızlık duyduğu ve Türkiye’nin Somali’nin geleceğinde aktif ve belirleyici bir rol oynamaması adına girişimlerde bulunduğu da bir gerçektir. Buna karşın iki ülke arasında siyasî, ticarî ve kültürel alandaki ilişkiler her geçen gün güçlenerek devam etmektedir.
İki ülke arasındaki ticaret hacminin son yıllardaki seyrine bakıldığında, her iki ülkenin de dış ticaretlerinde en fazla artış sağladıkları ülkenin birbirleri olduğu görülecektir. Nitekim 2000’li yılların başlarında Somali’deki kaos ortamının da etkisiyle yok mesabesinde olan ticaret hacmi, 2010 yılında 6 milyon dolara çıkmış, üç yıl içerisinde ticaret hacmi on katına çıkartılarak 59 milyon dolara yükselmiş, 2017 yılında ise 144 milyon dolara çıkmıştır ki, bu rakamların tamamına yakını Türkiye’den Somali’ye ihraç şeklinde gerçekleşmektedir.
Müslümanların Durumu
Tamamı Müslümanlardan oluşan Somali’de, halkın büyük bir bölümü Şafiî mezhebine mensuptur. İslamiyet bölgeye henüz Medine’ye hicretten de önce Habeşistan’a hicret eden ilk Müslümanlar aracılığı ile ulaşmıştır. Bu bakımdan Somali toplumu ilk Müslümanlardan olmanın kıvancını yaşamaktadır. Ülkede tarikat yapılanmaları da güçlü olup öne çıkan tarikatlar Kadiriyye ve İdrisiyye’dir. Ülkede İslamî gelenek ve kültür çok köklü olup, halkın dinî yaşam konusundaki hassasiyeti oldukça yüksektir. Öyle ki iç savaş, kıtlık ve yoksulluğun had safhaya ulaştığı yıllarda dahi halkın inançlarına olan samimi bağlılıklarını sürdürdükleri görülmüştür.
İç savaş ve siyasî kaos ortamı son yıllarda ülkede farklı marjinal yapılanmaların oluşmasına zemin hazırlamıştır. Uluslararası toplum tarafından bir terör örgütü olarak kabul edilen Eş-Şebab’ın varlığı bu konjonktürle direkt alakalıdır. Dolayısıyla terör yapılanmalarının Somali toplumunun bir gerçeği değil, küresel müdahalelerle bölgede kendine zemin bulmuş geçici konjonktürel yapılar olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır. Öyle ki, dinî duyguları kuvvetli Somali toplumunun mevcut tablo üzerinden terörle özdeşleştirilmeye çalışılması da bu kapsamda dikkatlerden kaçırılmaması gereken bir başka husustur.