Temel Göstergeler | |
Resmi Adı | Polonya Cumhuriyeti |
Yönetim Biçimi | Parlamenter demokrasi |
Bağımsızlık Tarihi | 11 Kasım 1918 |
Başkent | Varşova (1,7 milyon) |
Yüzölçümü | 312.685 km2 |
Nüfusu | 38,4 milyon (2018) |
Nüfusun Etnik Dağılımı | %98 Polonyalı, %2 diğer (Alman, Ukraynalı, Belaruslu vd.) |
İklimi | Ülke içerisinde yükselti ve coğrafi konuma göre iklim koşulları değişkenlik arz etmektedir. Yazlar ılıman ve bol yağışlı, kışlar oldukça soğuk ve karlıdır. |
Coğrafi Konumu | Orta Avrupa ülkesi olan Polonya’nın doğusunda Ukrayna ve Belarus, batısında Almanya, kuzeyinde Litvanya, Baltık Denizi ve Rusya’nın sınır ötesi toprağı olan Kaliningrad Oblastı, güneybatısında Çek Cumhuriyeti ve güneyinde Slovakya yer almaktadır. |
Komşuları | Çek Cumhuriyeti (796 km), Slovakya (541 km), Ukrayna (535 km), Almanya (467 km), Belarus (418 km), Rusya (210 km), Litvanya (104 km), kıyı şeridi (440 km) |
Dil | Lehçe (resmî) |
Din | %88 Hristiyan, %2 dinsiz, %2 diğer inançlar, %8 inancını açıklamayanlar. |
Ortalama Yaşam Süresi | 77,9 yıl (2018) |
Okuma-Yazma Oranı | %99,8 (2015) |
Para Birimi | Zloti |
Millî Gelir | 593,295 milyar dolar (2018 IMF) |
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir | 15.431 dolar (2018 IMF) |
İşsizlik Oranı | %4,9 (2017) |
Enflasyon Oranı | %2 (2017) |
Reel Büyüme Hızı | %5,1 (2018) |
Yoksulluk Oranı | %17,6 (2015) |
İhracat Ürünleri | Kara yolu taşıtları için aksam ve parçalar, otomobil, mobilya, otomatik bilgi işlem makineleri, monitör ve TV alıcıları, motorlu taşıtlar, tütün mamulleri, izole tel ve kablolar. |
İthalat Ürünleri | Ham petrol, otomobil, kara yolu taşıtları için aksam ve parçalar, tıbbi ilaç, telefon cihazları, petrol yağları, otomatik bilgi işlem makineleri, elektronik entegre devreler. |
Başlıca Ticaret Ortakları | Almanya, Çin, Rusya, Hollanda, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İngiltere, İtalya. |
Ülke Tarihi
Polonya topraklarının bilinen tarihi MÖ 3.000’li yıllara dayanmaktadır. Bu dönemde öne çıkan Lusat kültürünün ardından, Antik Çağ boyunca Keltler, İskitler, Slavlar ve Germenler bölgede varlıklarını sürdürmüşlerdir. Daha sonra Polonya’yı oluşturacak Batı Slav kabileleri bölgeye 5. yüzyıldan itibaren gelmeye başlamıştır.
Polonya’nın bir ulus kimliği kazanarak Avrupa’da müstakil bir devlet olma sürecine girmesi 10. yüzyılda başlamıştır. Bu yüzyıl aynı zamanda bölge halkının Hristiyanlığı ve Roma Kilisesi’nin otoritesini kabul ettiği yüzyıldır. Bu ulus kimliğinin bölgede Polan, Horvat, Masov, Vislan gibi Slav ağırlıklı kavimlerin bir araya gelmesiyle oluştuğu tahmin edilmektedir. Polonya’nın bilinen ilk devleti 930 yılında I. Mieszko’nun liderliğinde kurulan Piast Hanedanı’dır. Hristiyanlığın kabulü ve Papalıkla ilişkilerin güçlendirilmesi de onun zamanında olmuştur. Mieszko’nun ardından varlığını bir süre daha koruyan devlet, ilerleyen dönemlerde iktidar mücadeleleriyle küçük prensliklere bölünmüş ve 12. yüzyılın ortalarından itibaren yaklaşık iki asır sürecek bir fetret devri yaşanmıştır. Polonya bu dönemde Moğolların, Litvanyalıların ve Prusyalıların saldırılarıyla büyük yara almış ve bu zorlu süreç 1320 yılında sona ermiştir. 1370’lerde Macaristan ve Litvanya ile kurulan birlik daha sonra yalnızca Litvanya ile sürdürülmüş ve bugünkü Ukrayna ve Belarus topraklarını da içine alan bölgede kurulan Polonya-Litvanya Birliği 16. yüzyılın sonlarına kadar Avrupa’nın önemli devletlerinden biri olarak varlığını korumuştur. 1572 yılından itibaren kralların seçimle iş başına geldiği yeni bir dönem başlamış, Avrupa devletleri bu dönemde gerçekleştirilen seçimlerde oy verecek soylulara rüşvet vererek seçimlere müdahil olmuştur. 15. yüzyılın ortalarında başlayan Osmanlı-Polonya (Lehistan) ilişkileri özellikle Yavuz, Kanuni ve II. Selim dönemlerinde oldukça olumlu düzeyde seyretmiştir.
18. yüzyılın başlarından itibaren Polonya, kültürel, sanatsal ve toplumsal alanlarda önemli mesafeler kat etmişse de siyasi yönden zayıflamış ve giderek Rusya’nın kontrolü altına girmeye başlamıştır. 1770’lerden itibaren hızlı bir çöküş dönemine giren Polonya, 1795 yılına gelindiğinde topraklarının büyük çoğunluğunu Rusya’ya, geri kalanını da Prusya ve Avusturya’ya karşı kaybederek devlet olma vasfını yitirmiştir. 19. yüzyıl boyunca ve özellikle yüzyılın ikinci yarısında bağımsızlık yolunda adımlar atılmışsa da Polonya’nın bağımsız bir devlet olarak yeniden tarih sahnesine çıkışı ancak 1. Dünya Savaşı sonrasında Almanya, Avusturya-Macaristan ve Çarlık Rusya’nın yıkılması ile mümkün olmuştur.
1933’te Hitler’in iktidara gelmesinin ardından Almanya, Polonya’ya karşı katı bir politika izlemiş ve 1 Eylül 1939’da Polonya topraklarını işgal etmiş, bu işgal 2. Dünya Savaşı’nı başlatmıştır. Savaş yılları Polonya adına büyük acılara ve kıyımlara sahne olmuş, savaş sonrasında Sovyetler Birliği’nin siyasi kontrolü altına giren ülke, Soğuk Savaş boyunca komünist rejimle idare edilmiştir. Polonya’da 1989’dan itibaren demokratik sisteme geçilmiş, ilk seçimler de 1991 yılında gerçekleştirilmiştir.
Siyasi Yapı
1918 yılında bağımsızlığını kazanan ve Soğuk Savaş yıllarında Doğu Bloku içerisinde yer alan Polonya, 1989’da demokratik düzene geçmiştir. Parlamenter demokrasi ile yönetilen ülkede, devlet başkanı beş yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle iş başına gelmektedir. Mayıs 2015’te iki tur hâlinde gerçekleştirilen son seçimleri kazanan Andrzej Kuka, hâlen devlet başkanlığı görevini sürdürmektedir.
Yasama organı 460 sandalyeli meclis ve 100 sandalyeli senatodan oluşan iki kanatlı parlamentodur. Son meclis seçimleri Ekim 2015’te gerçekleştirilmiş ve oyların %37,6’sını alan Adalet ve Hukuk Partisi (PİS) seçimleri galibiyetle tamamlamıştır. Seçimler sonrasında başbakanlığa gelen Beata Szydlo’nun Aralık 2017’de istifa etmesi üzerine yerine yardımcısı Mateusz Morawiecki gelmiştir. Polonya, Ekim 2019’da gerçekleştirilecek yeni seçimi beklemektedir.
1990 yılında NATO’ya üye olan Polonya, 2004 yılında da Avrupa Birliği’ne (AB) katılmıştır. Avrupa Konseyi Başkanlığı’nı 2014 yılından bu yana Polonya eski başbakanı Donald Tusk yürütmektedir.
Ekonomik Durum
Soğuk Savaş sonrası süreçte serbest piyasa ekonomisine geçen Polonya, son 30 yılda kat ettiği mesafeyle Avrupa’nın en önemli ekonomilerinden biri olmayı başarmıştır. Ülkede altyapı yatırımlarına verilen önem, yabancı sermayeye yönelik kolaylaştırıcı çözümler, nitelikli iş gücünün giderek artması ve küresel ekonomik krizden minimum etkiyle sıyrılmayı sağlayacak ekonomik tedbirler, Polonya’yı son yıllarda önemli bir pazar hâline getirmiştir. 2004 yılında AB’ye tam üyelik de ekonomik açıdan kritik eşiklerden biri olmuştur. Polonya, son dönemde başta eski Doğu Bloku, Uzak Doğu ve Körfez ülkeleri olmak üzere yeni pazarlara açılmaya yönelik girişimlerini yoğun biçimde sürdürmektedir. Ülke, son 10 yılda %3,5 ortalamayla kesintisiz biçimde büyümeye devam etmektedir.
Polonya ekonomisi büyük oranda hizmet sektörüne ve sanayiye dayalıdır. Hizmet sektörü istihdamın ve millî gelirin yaklaşık %60’ını karşılamaktadır; sanayi sektörünün istihdamdaki payı %30’u, millî gelirdeki payı ise %40’ı bulmaktadır. Başlıca sanayi kolları; makine, demir-çelik, tekstil, kömür, kimya, gemi, gıda işleme ve camdır. Ülke başta taş kömürü, linyit ve bakır olmak üzere doğal kaynaklar bakımından da zengindir. Taş kömürü ve linyit rezervleri açısından dünyada beşinci sırada yer alan Polonya, gümüş üretiminde dünyada üçüncü, bakır üretiminde ise dokuzuncu sıradadır. Ülkede ayrıca sülfür, magnezyum, çinko, tuz, kil, kurşun, kaolin ve potas madenleri bulunmaktadır.
Tarım sektörü halkın önemli gelir kaynakları arasında yer almakla birlikte millî gelirdeki payı son derece sınırlıdır. Yetiştirilen başlıca ürünler; patates, sebze-meyve ve buğdaydır; ayrıca kümes hayvanı ve domuz yetiştiriciliği de yaygındır.
Dış ticarette ülke son yıllarda büyük bir sıçrama gerçekleştirmeyi başarmıştır. 2016 yılında 384 milyar dolar olan dış ticaret hacmi, 2017’de 439 milyar dolara ve son olarak 2018 yılında 260,6 milyar doları ihracat 266,5 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 527 milyar dolara yükselmiştir. İhracattaki artış küresel şirketlerin AB pazarı için üretimlerini büyük oranda Doğu Avrupa’ya kaydırmış olmasına, ithalattaki artış da refah seviyesinin yükselmesiyle tüketimin artmasına bağlanmaktadır. Polonya’nın dış ticaretteki en önemli partneri, hem ihracat hem de ithalatın yaklaşık %30’unu karşılayan Almanya’dır.
Türkiye ile İlişkiler
Türkiye ile Polonya arasındaki ilişkiler, tarih boyunca genel itibarıyla olumlu seyretmiştir. 1918 yılında bağımsızlığını ilan eden Polonya, Türkiye Cumhuriyeti’ni ilk tanıyan devletlerden biri olmuştur. İkili ilişkiler 2009 yılında stratejik ortaklık seviyesine yükseltilmiştir. Devletler arası üst düzey ziyaretler de son yıllarda artarak devam etmektedir. Başkanlık düzeyindeki son ziyaret 2017 yılı Ekim ayında Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan tarafından gerçekleşmiştir. Polonya’nın Ankara Büyükelçiliği dışında İstanbul’da bir başkonsolosluğu, İzmir, Mersin ve Antalya’da da bir fahri konsolosluğu bulunmaktadır. Türkiye’nin Varşova Büyükelçiliği ise 2. Dünya Savaşı yıllarında tahliye edildikten sonra 1947’de yeniden hizmete açılmıştır.
İki ülke arasındaki ticari ilişkiler de son yıllarda önemli ivme kazanmıştır. 2000’li yılların sonlarında 3 milyar civarında olan ikili ticaret hacmi 2018 yılında 3,3 milyar doları Türkiye’den Polonya’ya ihracat, 3,1 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 6,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’den Polonya’ya ihraç edilen başlıca ürünler; otomobil, kara yolu taşıtları için yedek parça, traktör ve diğer motorlu taşıtlar, buzdolabı ve dondurucular, tekstil ürünleri, mücevherat, bakır teller ve kauçuktan dış lastiklerdir. Polonya’dan Türkiye’ye ithal edilen başlıca ürünlerse; kara yolu taşıtları için yedek parça, pistonlu motorlar, otomobil, sığır eti, rafine edilmiş bakır ve bakır alaşımları, otomatik bilgi işlem makineleri, kauçuktan dış lastikler ve elektrik kontrol panolarıdır.
İki ülke arasında 1994 yılında yürürlüğe giren Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması ve 1998’de yürürlüğe giren Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması, ticari ilişkiler açısından büyük önem taşımaktadır. Polonya’da büyük çoğunluğu hazır giyim sektöründe faaliyet gösteren 100 kadar Türk firması bulunmakta, benzer şekilde Türkiye’de de yine 100’e yakın Polonya menşeli şirket faaliyet göstermektedir. Ayrıca Türk firmalarının bugüne kadar Polonya’da yürüttüğü inşaat ve altyapı projelerinin büyüklüğü 1 milyar doları aşmış durumdadır.
Türkiye ve Polonya arasındaki kültürel ve toplumsal ilişkilerde önemli bir ivme yakalanmıştır. Bu ivme turizm sektörüne olumlu yansımış ve ülkemizi ziyaret eden Polonya vatandaşlarının sayısı 2018 yılında 650.000’i bulmuştur. Polonya üniversitelerindeki Türkoloji bölümleri, Varşova’daki Yunus Emre Enstitüsü ve Erasmus programındaki ilgi, iki ülke ilişkilerinin akademik ve kültürel alanda da güçlenmesine katkı sağlamaktadır.
Müslümanların Durumu
Polonya coğrafyası ile İslamiyet’in ilk teması 13. yüzyıldaki Moğol istilaları esnasında gerçekleşmiş fakat bu karşılaşma karşılıklı bir etkileşime dönüşmemiştir. 14. yüzyılda bölgeye gelen ve o tarihten itibaren bu topraklardaki varlıklarını sürdüren Lipka Tatarları, Polonya’nın İslamiyet ve Müslümanlarla ilk esaslı irtibatı kabul edilebilir. Tatarlar bu coğrafyaya gelişlerini takip eden ilk birkaç yüzyılda büyük bir uyum sorunu yaşamadıkları gibi, dinlerini ve dillerini de koruyabilmişlerdir. Ancak 16. yüzyılın sonlarından itibaren Katolik yönetimlerin baskıcı politikaları sebebiyle Müslüman halk sıkıntı yaşamış, bu durum Osmanlı Devleti’nin de tepkisini çekmiştir. Lipka Tatarları 17 ve 18. yüzyıllardaki iki farklı göç dalgası ile Osmanlı topraklarına göç etmişlerse de bir bölümü günümüzde hâlen Polonya, Litvanya ve Belarus’ta varlıklarını sürdürmektedir. Özellikle 18. yüzyılın sonlarında Polonya’nın dağılması ve Müslümanların yaşadığı bölgelerin Rusya’nın hâkimiyeti altına girmesi, göç hareketlerini hızlandırmış, Osmanlı Devleti’nin yanı sıra Avrupa’nın ve daha sonra ABD’nin çeşitli bölgelerine göçler gerçekleşmiştir.
Polonya’nın 1. Dünya Savaşı sonrasında yeniden bağımsızlığını kazanmasıyla ülkedeki Müslümanlar da toparlanma sürecine girmiş, 1923’te Varşova Müslümanlar Birliği kurulmuştur. 1925’te gerçekleştirilen kongre ile Müslümanlar ilk müftüsünü seçmiştir. Takip eden yıllarda Müslümanlar tarafından yürütülen tüm olumlu çalışmalar 2. Dünya Savaşı ile akamete uğramış ve derin yara almıştır. Soğuk Savaş yıllarında Sovyetler Birliği kontrolündeki diğer ülkeler gibi Polonya’daki Müslümanlar da sıkıntılı bir süreçten geçmiştir. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve ülkenin Rusya’nın kontrolünden kurtulmasıyla birlikte 1980’lerin sonlarından itibaren Polonya Müslümanları yeniden kurumsal çalışmalarına hız vermiştir. Devlet yönetimi, başat Avrupa ülkelerine kıyasla ülkedeki Müslümanlara karşı daha ılımlı politikalar yürütmektedir. Günümüzde Polonya’daki Müslümanların sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte ülkedeki İslami kuruluşlara göre bu sayı 30.000 civarındadır.