Temel Göstergeler | |
Resmi Adı | Federal Demokratik Nepal Cumhuriyeti |
Yönetim Biçimi | Federatif Cumhuriyet |
Bağımsızlık Tarihi | 1923 |
Başkent | Katmandu (1.4 milyon) |
Yüzölçümü | 147.181 km2 |
Nüfusu | 29.5 milyon (2018) |
Nüfusun Etnik Dağılımı | 2011 yılında yapılan son nüfus sayımı verilerine göre ülkede 125 etnik grup bulunmaktadır. Bunların başlıcaları; %16.6Chettri, %12.2 Brahman-Hill, %7.1 Magar, %6.6 Tharu, %5.8 Tamang, %5 Newar, %4.8 Kami |
İklimi | Subtropikal muson iklimi, yüksek kesimlerde tundra iklimi |
Coğrafi Konumu | Güney Asya’da Çin ve Hindistan arasında yer almaktadır. |
Komşuları | Hindistan (1.770 km), Çin (1.389 km) |
Dil | Ülkede 123 anadil bulunmaktadır. Resmî işlerde kullanılan dil Nepali’dir. |
Din | %81 Hindu, %9 Budist, %5 Müslüman, %5 diğer |
Ortalama Yaşam Süresi | 67.5 yıl |
Okuma-Yazma Oranı | %63.9 |
Millî Gelir | 24.4 milyar dolar (2017 IMF) |
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir | 834 dolar (2017 IMF) |
Para Birimi | Nepal Rupisi |
İşsizlik Oranı | %3.3 (2017) |
Yoksulluk Oranı | %25.2 (2011 CIA) |
Enflasyon Oranı | %6 (2018) |
Reel Büyüme Hızı | %7.5 (2017 CIA) |
Başlıca Ticaret Ortakları | Hindistan, ABD, Çin, BAE, Endonezya, İsviçre, Almanya |
İhracat Ürünleri | Petrol yağları, demir-çelik, pirinç, gümüş, telefon cihazları, tıbbî ilaçlar, petrol gazı, altın |
İthalat Ürünleri | Halı, sentetik iplik, kumaş, Hindistan cevizi, meyve suyu |
Ülke Tarihi
Hint ve Çin gibi iki büyük devlet ve medeniyetin arasında yer alan Nepal, bir Güney Asya devletidir. Nepal tarihine ait bilinen en eski kayıtlar M.S. 2. yüzyıla aittir. Bu yüzyıllarda Kuzey Hindistan’dan Nepal’e gelen Licaviler burada bir hanedanlık kurmuş ve bölgenin yaygın inanışı Budizm’e ek olarak Hinduizm’i de Nepal topraklarına taşımıştır. Nepal topraklarında bu yüzyıllarda etkili olmaya başlayan Hint prenslikleri modern dönemlere kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bu tarihsel süreç içerisinde Nepal sırasıyla Thakuri Hanedanlığı, Malla Hanedanlığı, Delhi Sultanlığı gibi farklı devletlerin hakimiyetinde kalmıştır. Bölge 15. yüzyılda Katmandu, Bhaktapur ve Patan olmak üzere üç krallığa bölünmüş, bu da Nepal topraklarında siyasî erkin ve merkezî otoritenin zayıflamasını beraberinde getirmiştir. 18. yüzyılın ortalarına bölgede öne çıkan Gurkalar Nepal topraklarında hakimiyeti ele geçirmişse de, 19. yüzyılın başlarında İngiltere ile yapılan savaşların kaybedilmesinden sonra devlet güçlü ailelerin nüfuz mücadelelerine sahne olmuştur. 19. yüzyılın ortalarında hakimiyeti ele geçiren Rana ailesi yaklaşık bir asır boyunca Nepal’de yönetimi elinde bulundurduysa da, bu süreçte İngiltere ülke üzerinde önemli ölçüde etkili olmuştur.
Nepal Birinci Dünya Savaşı’nın bitişinden birkaç yıl sonra, 1923 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. 1911’den 1950’ye kadar yaklaşık 40 yıl tahtta kalan Tribhuvan Bir Bikram, 1950 sonlarında tahttan indirilerek demokratik yönetime geçilmek istenmişse de,Tribhuvan birkaç aysonra yönetimi yeniden ele geçirmiş ve 1955’teki ölümüne kadar yönetimde kalmıştır. Tribhuvan’dan sonra tahta oğlu Mahendra geçmiş (1955-1972), Mahendra’nın ölümü üzerine oğlu Birendra otuz yıl kadar tahtta kalmıştır (1972-2001). 2001 yılında Birendra’nın oğlu Veliaht Prens Dipendra, bugün hala tam olarak bilinmeyen bir nedenle anne ve babası da dahil olmak üzere kraliyet ailesinden toplam 11 kişiyi öldürdükten sonra intihar etmiş, beyin ölümü gerçekleşmesine karşın yeni kral olarak ilan edilmiş ve komada geçirdiği üç günün sonunda hayatını kaybetmiştir. Bu olay üzerine tahta Birendra’nın kardeşi Gyanendrageçmiş ve tarihsel olarak 18. yüzyıl ortalarında kurulan Nepal Krallığı’nın devamı niteliğindeki bu yönetim 2008 yılında Nepal Komünist Partisi tarafından gerçekleştirilen darbe ile ortadan kaldırılıncaya kadar varlığını sürdürmüştür.
Siyasî Yapı
İngiliz Sömürge İmparatorluğu’nun etki alanı içerisinde yer almakla birlikte Nepal Krallığı tarihsel olarak varlığını sürekli olarak muhafaza etmiş ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında da bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmüştür. Yüzyılın ortalarına gelindiğinde meşrutî monarşiye geçilmişse de, devlet yönetiminde yaşanan istikrarsızlıklar sebebiyle, çok partili hayata ve demokratik düzene geçiş denemeleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Nihayet 1990 yılında çok partili seçimlere geçilebilmiş ve 2008 yılına kadar devlet meşrutî monarşi ile yönetilmiştir.
1996 yılında krallık ve devlet yönetimi ile Maocu isyancılar arasında başlayan çatışmalar, 2006 yılında imzalanan barış antlaşmasına kadar devam etmiş ve 2007 yılında geçici anayasa kabul edilmiştir. 2008 yılında ise devletin ismi Nepal Federal Demokratik Cumhuriyeti olarak değiştirilmiş ve yüzyıllardır devam eden krallık rejimi tamamen ortadan kaldırılmıştır. Ülkenin yeni anayasası da uzun uğraşlar neticesinde 2015 yılında tamamlanarak kabul edilmiştir.
Günümüzde Nepal’deki federal meclis iki kanattan oluşmaktadır. Bunlardan biri 275 üyeli temsilciler meclisi, diğeri de 59 üyeli millet meclisidir. Ülkede cumhurbaşkanı federal meclis ve il genel meclisi üyelerinin oylarıyla seçilmekte, seçilen cumhurbaşkanı temsilciler meclisinde çoğunluğa sahip olan partinin genel başkanını başbakan olarak atamaktadır. Kabine ise federal meclis üyeleri içinden, başbakanın tavsiyeleri ile oluşturulmaktadır.
Ülkenin yeni ismi ile tam demokratik sisteme geçtiği 2008 yılında devlet yönetiminin başına Ram Baran Yadav geçmiş ve 2015 yılına kadar görevde kalmıştır. Ekim 2015’te yapılan seçimleri kazanan ve Mart 2018’deki seçimlerde başarısını yineleyen Bidhya Devi Bhandari, o tarihten bu yana Nepal Cumhurbaşkanı olarak görev yapmaktadır.
Tarihsel ve coğrafî bakımdan Hindistan ve Çin gibi iki büyük devlet ve medeniyet tecrübesi arasında varlığını sürdüren Nepal, doğal olarak siyasî bakımdan da bu iki devletin etki alanı içerisindedir. Ancak Nepal geçmiş tecrübelerinin de katkısıyla bu iki devlet arasında bir denge politikası izlemektedir.
Ekonomik Durum
Dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Nepal, BM tarafından da “En Az Gelişmiş Ülkeler” kategorisinde değerlendirilmektedir. Ülkede nüfusun yaklaşık üçte biri yoksulluk sınırının altında yaşarken, 834 dolarlık kişi başı millî gelir de dünyadaki en düşük seviyelerden biridir.
Ancak ülke son on yıllarda düzenli bir büyüme trendi yakalamayı başarmıştır. Büyüme oranı 2017 yılında %5.5 olarak gerçekleşirken, son on yılda %4.2’lik büyüme ortalaması yakalanmıştır. Ekonomik gelişmenin önündeki en büyük engeller altyapının zayıf olması, ülkenin uluslararası limanlara olan uzaklığı, eğitim olanaklarının kısıtlı oluşu ve buna bağlı olarak nitelikli işgücünün azlığıdır.
Ülke ekonomisi büyük oranda tarıma dayalı olup istihdamın %69’u, millî gelirin %27’si sektöründen karşılanmaktadır. Tarım dışında ülkede öne çıkan sektörler hizmet ve sanayidir. Hizmet sektörü istihdamın %19’u ve millî gelirin %51’ini karşılarken, sanayi sektörü istihdamın %12’si ve millî gelirin %13’ünü karşılamaktadır. Farklı etnik, dinî ve kültürel unsurlara sahip olması ve başta Everest olmak üzere sahip olduğu coğrafî güzellikler, Nepal’i turizm açısından cazip bir alternatif haline getirmekte, bu da son yıllarda turizmi ülke ekonomisi açısından önemli bir sektör olarak düşünmeye sevk etmektedir. Önümüzdeki yıllarda turizm sektörünün ülke ekonomisine önemli katkılar yapması beklenmektedir.
Ülke dış ticaret açısından da yetersiz durumdadır. 1 milyar doların altındaki yıllık ihracat rakamları sebebiyle ülke dış ticarette her yıl büyük miktarda açık vermektedir. Son olarak 2017 yılında ihracat 818 milyon dolar, ithalat ise 11 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.Öte yandan ülke dış ticarette büyük oranda Hindistan’a bağımlı durumdadır. Öyle ki Hindistan’ın Nepal’in ihracatındaki payı %56, ithalatındaki payı ise %70 seviyesindedir.
Türkiye ile İlişkiler
Türkiye ile Nepal arasındaki ilişkiler genel anlamda olumlu seyretmekle birlikte zayıf düzeydedir. Bunda Nepal’deki siyasî istikrarsızlığın yanı sıra, iki ülke arasındaki coğrafî ve kültürel uzaklık da etkili olmuştur. Her iki ülkenin bir diğerinde büyükelçiliği henüz bulunmamakta, Türkiye’nin Yeni Delhi Büyükelçiliği Nepal’e, Nepal’in İslamabad Büyükelçiliği de Türkiye’ye akreditedir.
İki ülke arasındaki en üst düzey ziyaretler, 2011 yılında gerçekleşmiş, Şubat 2011’de dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu Nepal’e, Mayıs 2011’de de dönemin Nepal Başbakanı JhalaNathKhanal İstanbul’a bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Bunun dışında zaman zaman bakanlıklar düzeyinde ikili ziyaretler gerçekleştirilmektedir.
Türkiye, Nepal’de yaşanan doğal afetler sonrasında yardım elini uzatmaktan geri durmamıştır. Bu kapsamda 2009 yılında gerçekleşen ve 250 bin kişinin etkilendiği sel felaketi ile 2015 yılında gerçekleşen ve 8 binden fazla insanın yaşamını yitirdiği deprem felaketi sonrasında Türkiye insanî yardım ve kurtarma çalışmalarına destek vermiştir. Türkiye ayrıca deprem sonrası süreçte Nepal’e 2 milyon dolarlık kalkınma yardımında bulunmuştur.
Türkiye ile Nepal arasındaki ticarî ilişkiler gelişen bir seyir izlemektedir. İki ülke arasında 2000’li yılların başlarında 5 milyon dolar civarında olan ticaret hacmi, 2010 yılında 18 milyon dolara, 2015 yılında 63 milyon dolara çıkmıştır. Son olarak 2017’nin ilk 10 aylık diliminde iki ülke arasındaki ticaret hacmi 83 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin Nepal’e ihraç ettiği başlıca ürünler altın, gümüş, dokuma halılar, tekstil ürünler ve gıda mamulleridir. Nepal’in Türkiye’ye ihraç ettiği başlıca ürün ise ipliktir.
Müslümanların Durumu
Nepal Hinduizm ve Budizm’in dünyadaki merkezlerinden biri konumundadır. Öyle ki, Budizm’in kurucusu Buda Nepal’de doğmuş olması sebebiyle millî kahraman olarak görülmekte, yüzyıllar boyunca devam eden Hindu krallıklar da Hinduizm’i Nepal’deki etkinliğini kanıtlamaktadır. Son döneme kadar farklı inançlara mensup insanlar büyük baskılara maruz kalmış, Müslümanlar da bu yaklaşımdan doğrudan etkilenmişlerdir.
İslamiyet Nepal topraklarına ilk olarak 15. yüzyıl sonlarında girmiştir. Bu yüzyılın sonlarında Katmandu’ya gelen ilk Müslümanlardan sonra bölgeye gelip yerleşen sufîlerİsamiyet’in bölgede yayılmasına zemin hazırlamış, ilerleyen dönemlerde Babürlülerin de gelişiyle Müslümanlar Nepal topraklarındaki konumunu güçlendirmiştir. Ancak Hindu kast sistemi içerisinde Müslümanlara yer verilmeyişi sebebiyle Müslüman topluluk siyasî ve toplumsal süreçlerin dışında bırakılmıştır.
Bugün kesin olarak bilinmemekle birlikte Nepal nüfusunun yaklaşık %5’inin Müslüman olduğu tahmin edilmektedir. Bu da ülkede yaklaşık 1.5 milyon Müslüman bulunduğu anlamına gelmektedir. Ülkedeki Müslümanların büyük çoğunluğu Sünnîdir ve Hanefî mezhebine mensuptur. Müslümanlar ülkedeki bu nüfuslarına oranla ticaret, siyaset ve eğitimde yeterli temsiliyete sahip değillerdir. Buna karşın son yıllarda ülkede Müslümanlar tarafından kurulan sivil toplum kuruluşlarının ve camilerin sayısı hızla artmaktadır. Bu noktada özellikle Hindistan’daki İslamî yapılanmaların etkisi yüksektir.