Temel Göstergeler
Resmi AdıKore Demokratik Halk Cumhuriyeti
Yönetim BiçimiTek parti tipi dikta rejimi
Bağımsızlık Tarihi15 Ağustos 1945 (Japonya’dan) - 9 Eylül 1948 (KDHC’nin kuruluşu)
BaşkentPyongyang (3,5 milyon)
Yüzölçümü120.538 km2
Nüfusu25,5 milyon (2020)
Nüfusun Etnik DağılımıÜlkenin tamamına yakını Korelidir.
İklimiKıyı kesimlerde okyanus iklimi, iç kesimlerde ve kuzeyde nemli karasal iklim hâkimdir.
Coğrafi KonumuAsya’nın doğusunda Kore Yarımadası’nın kuzey yarısında yer alan ülkenin doğusunda Japon Denizi, batısında Sarı Deniz, kuzeyinde Çin ve güneyinde Güney Kore yer almaktadır.
KomşularıÇin (1.352 km), Güney Kore (237 km), Rusya (18 km), kıyı şeridi (2.495 km)
DilKorece
Din%71 Ateist, %13 Çendoist, %13 Şamanist, %2 Hristiyan, %1 Budist
Ortalama Yaşam Süresi71,6 yıl (2020)
Okuma-Yazma Oranı%99 (2020)
Para BirimiWon
Millî Gelir17,364 milyar dolar (2017 BM)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir685 dolar (2017 BM)
İşsizlik Oranı%3,3 (2019)
Enflasyon OranıBilinmiyor
Reel Büyüme Hızı%-1 (2015)
Yoksulluk OranıBilinmiyor
İhracat ÜrünleriTaş kömürü, tekstil ürünleri, deniz mahsulleri, demir, gümüş, metalürji ürünleri
İthalat ÜrünleriPetrol yağları, mensucat ürünleri, motorlu taşıtlar, soya yağı, telefon cihazları, bilgisayar ve monitörler, kauçuk lastik, taş kömürü, balık
Başlıca Ticaret OrtaklarıÇin, Hindistan, Pakistan, Rusya, Tayland, Filipinler, Tayvan, Meksika

 

Ülke Tarihi

Kore Yarımadası’nın bilinen tarihi MÖ 2333 yılında Kral Dangun tarafından kurulan Gojoseon Krallığı ile başlatılmaktadır. MÖ 2. yüzyılda parçalanan bu devletin yerine Üç Krallık Dönemi olarak bilinen süreç başlamış ve MS 7. yüzyıla kadar Kore Yarımadası Goguryeo, Baakje ve Silla hanedanları bölgenin hâkimiyetini ele geçirmiştir. Bu üç krallık 676 yılında Silla’nın hâkimiyeti altında birleşmiştir. 10. yüzyılın başlarında yarımadanın hâkimiyetini ele geçiren Goryeo Hanedanı, 13. yüzyıldaki Moğol istilalarına rağmen kurulan siyasi ilişkiler ve ödenen vergiler sayesinde 1388 yılındaki yıkılışına kadar varlığını sürdürmüştür. Bu tarihte kurulan Joseon Krallığı ile ülkenin başkenti Seul’e taşınmış, önceki döneme etki eden Budizm yerine Konfüçyüsçülük öne çıkmaya başlamıştır.

20. yüzyılın başlarına kadar bağımsızlığını koruyan Kore, 1910 yılında Japonya tarafından işgal edilmiş ve 1945 yılına kadar Japonya’nın hâkimiyeti altında kalmıştır. Bu dönemde Korece yasaklanarak büyük çaplı bir asimilasyon politikası uygulanmıştır. Kore Yarımadası’nda 1910-1945 yılları arasında devam eden Japon işgali, Japonya’nın savaşı kaybetmesiyle sona ermiş, savaş sonrasında 38. paralelin güneyinde ABD, kuzeyinde SSCB kontrolünde iki farklı yönetim ortaya çıkmıştır. 1948 yılında her iki yönetim de devlet ilanıyla yarımadanın tamamında egemenlik iddia etmiş, bunun üzerine Kore Savaşı patlak vermiştir. ABD, İngiltere ve Birleşmiş Milletler (BM) birliklerinin Güney yönetimini, SSCB ve Çin’inse Kuzey yönetimini desteklediği savaş, 1950-1953 yılları arasında üç yıl devam etmiş, bu süreçte 2,5 milyonu sivil olmak üzere 3 milyondan fazla insan hayatını kaybetmiştir. Savaş sonunda Güney Kore ve Kuzey Kore olmak üzere iki farklı devlet ortaya çıkmış, savaşsa resmî olarak ancak 2018 yılında sona ermiştir.

Savaş sonrasında Kim Il Sung yönetimi ele geçirmiş ve ülkeyi uzun yıllar dikta rejimi ile yönetmiştir. Soğuk Savaş yıllarında Kuzey Kore yönetimi pek çok alanda büyük oranda SSCB ve Çin’e bağımlı bir görünüm arz etmiştir. 1990’ların başlarında SSCB ve Doğu Bloğu’nun dağılması Kuzey Kore’yi ciddi bir ekonomik krize sürüklemiştir.

Kim Il Sung’un 1994’te ölümü üzerine yerine oğlu Kim Jong-il geçmiş ve ülkeyi benzer bir anlayışla yönetmeyi sürdürmüştür. Onun döneminde 1990’ların sonlarından başlayarak Güney Kore ile ilişkiler yeniden tesis edilmiştir. 1990’ların ortalarında baş gösteren kıtlığın 250.000 ila 400.000 insanın yaşamına mal olduğu tahmin edilmektedir.

11 Eylül sonrası süreçte G. Bush başkanlığındaki ABD yönetimi Kuzey Kore’yi “Haydut Devlet” ilan etmiş, bu gelişme üzerine Kuzey Kore, 1994’te askıya aldığı nükleer faaliyetlerini yeniden başlatmış ve 2006’da ilk nükleer denemesini gerçekleştirmiştir. Kim Jong-il’in 2011’deki ölümü üzerine hâlen bu makamda olan oğlu Kim Jong-un ülkenin yeni devlet başkanı olmuştur. Kim Jong-un döneminde ABD ile yaşanan politik gerginlik had safhaya çıkmış, 2017 yılında ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore yönetimi arasında karşılıklı tehditleşmeler yaşanmıştır. Bu gerilim 2018 yılında devlet başkanlarının ABD’de görüşmelerinden sonra azaltılmışsa da iki ülkenin dünya siyasetini de yakından ilgilendiren ilişkilerinin nasıl devam edeceği belirsizliğini korumaktadır.

Siyasi Yapı

Kuzey Kore, tek parti tipi komünist dikta rejimi ile yönetilen dışa kapalı ve merkeziyetçi bir yönetim anlayışına sahiptir. Adında yer alan cumhuriyet ifadesine rağmen geride kalan 70 yılı aşkın sürede başkanlık babadan oğula geçmiştir. Devlet yönetiminde “Önce ordu” anlamına gelen “Songun” fikri ve 1980’li yıllarda kurucu devlet başkanı Kim Il Song tarafından üretilen sosyalist “Juche” ideali belirleyicidir. Bu ideale göre siyasi, askerî ve ekonomik bağımsızlık devletin üç temel prensibidir. Ülke hâlen bu prensiplere göre yönetilmekte olup, devlet başkanı “Suryong” yönetimin tek ve mutlak hâkimidir. Devleti ilgilendiren hayati kararlar lider tarafından alınmakta, ordu ve siyaset mercilerince uygulanmaktadır. Yönetim yapılanmasında ordu en üst kademede etkindir ve devlet başkanı aynı zamanda “Ulusal Güvenlik Konseyi”nin de başındadır. Devlet yönetiminin siyasi kanadını İşçi Partisi oluşturmaktadır. Partinin başkanlığını yine devlet başkanı üstlenmektedir.

İcrai görevleri olan hükümetin birinci dalı Kuzey Kore Devlet İşleri Komisyonu olup başında devlet başkanı bulunmaktadır. Yasama organı 687 sandalyeli yüksek halk meclisidir. Üyeler beş yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenmektedir. Ülkedeki son seçimler Mart 2019’da yapılmıştır. Hükümet ise lider ve ordu tarafından alınan kararların uygulanması, politikaların halka ulaştırılması, devlet siyasetinin benimsetilmesi noktasında misyon yüklenmektedir. Hükümet; başbakan, 2 başbakan yardımcısı, 30 bakan, 2 kabine komisyon başkanı ve kabine baş sekreterinin yanı sıra merkez bankası başkanı, merkez istatistik bürosu müdürü ve bilimler akademisi başkanından oluşmaktadır. 31. bakanlık olan halk silahlı kuvvetleri bakanlığı ise devlet işleri komisyonuna bağlıdır. Ülke idari olarak dokuz bölgeye ayrılmıştır.

Ekonomik Durum

Kuzey Kore dünyanın dışa kapalı ve merkezî ekonomilerinden biridir. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Doğu Bloğu’nun çöküşü, ülke ekonomisini derinden etkilemiştir. 1990’lı yılların ortalarında başlayan ve yaklaşık 10 yıl devam eden kıtlık ve buna bağlı açlık sorunu nedeniyle ülke dış yardımlara bağımlı hâle gelmiştir. Öte yandan ülkenin nükleer bir güç olma yolunda attığı adımlar, başta ABD olmak üzere küresel aktörler tarafından yalnızlaştırılmasına ve uluslararası yaptırımlara tabi tutulmasına yol açmış, bu da ülkeyi kronikleşen ekonomik sorunlarla karşı karşıya getirmiştir. 2010’lu yılların ortalarından itibaren Güney Kore ve ABD ile kurulan diyalog süreci ve ekonomik kalkınma yolunda atılan adımlarla bir kıpırdanma gerçekleşmişse de henüz halkın kronik yoksulluk sorununun çözümüne ilişkin belirgin bir iyileşme sağlanabilmiş değildir.

Ülkede başlıca geçim kaynağı tarımdır. İstihdamın %40’a yakını ve GSYİH’nin dörtte biri bu sektörden sağlanmaktadır; ancak olumsuz hava koşulları, tarıma elverişli arazinin azlığı, gübre, traktör ve yakıt eksikliği gibi nedenlerle tarımsal verimlilik oldukça düşüktür. Yetiştirilen başlıca ürünler; pirinç, mısır, patates, soya fasulyesi, fındık, bakliyat ve meyve çeşitleridir. Ayrıca hayvancılık da yaygındır.

Ekonominin taşıyıcı ayağı sanayi sektörüdür. Devlet tekelinde olan endüstri, istihdamın ve GSYİH’nin yarıdan fazlasını karşılamaktadır. Öne çıkan başlıca endüstriyel sahalar; madencilik, elektrik, silah ve askerî malzemeler, metalürji, makine-kimya, tekstil ve gıda işlemedir.

Dışa kapalı bir ülke olduğundan Kuzey Kore’nin dış ticaret verilerine ilişkin bilgiler sınırlıdır. Bununla birlikte ülkenin dış ticaret hacminin 2010’lu yıllarda, büyük çoğunluğu ithalat olmak üzere 5 milyar dolar seviyelerinde seyrettiği görülmektedir. Kuzey Kore ithalatının ve ihracatının %80-90’ını Çin ile gerçekleştirmektedir. Bu alanda zikredilebilecek diğer ortaklarsa Hindistan, Pakistan, Rusya, Tayland, Filipinler, Tayvan ve Meksika’dır.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile Kuzey Kore arasındaki ilişkiler, Kuzey Kore’nin dışa kapalı bir devlet modeline sahip olması sebebiyle sınırlıdır. İlk diplomatik temaslar 2001 yılında Çin’in başkenti Pekin’de imzalanan mutabakat zaptı ile tesis edilmiştir. Hâlihazırda Türkiye’nin Seul (Güney Kore) Büyükelçiliği Kuzey Kore’ye, Kuzey Kore’nin Sofya (Bulgaristan) Büyükelçiliği de Türkiye’ye akreditedir. Devletler arasında üst düzey bir ziyaret henüz gerçekleştirilmemiştir.

İki ülke arasındaki ticari ilişkiler de son derece sınırlı olup, karşılıklı ticaret hacmi 2008 yılında istisnai olarak gerçekleşen 52 milyon dolarlık ithalat dışında, yılda birkaç milyon doları aşmamaktadır. Türkiye’den Kuzey Kore’ye ihraç edilen başlıca ürünler; petrol yağları, çimento, deniz ve hava taşıtları için eşya, kuvars, temel gıda ürünleri ve tekstil ürünleridir. Kuzey Kore’den ithal edilen başlıca ürünlerse; petrol yağları, suni devamsız lifler, ferro alyajlar, sıvılar için pompalar, radar cihazları ve telsizler ile inşaat malzemeleridir.

Müslümanların Durumu

Kore Yarımadası’nın İslamiyet’le ilk teması henüz MS 7. yüzyılın ortalarında Arap ve İranlı tüccarlar aracılığıyla gerçekleşmiştir. O dönemde Çin’de hüküm süren Tang Hanedanı ile irtibatı olan Müslümanların buradan Kore’ye geçtikleri tahmin edilmektedir. Aynı dönemde Kore’de hüküm süren Silla Hanedanı, sonraki dönemlerde Müslüman ilim adamları ve coğrafyacılarının eserlerinde de yer almıştır. 13. yüzyılda Moğolların Kore’yi hâkimiyeti altına almasının ardından, ordu ve siyasette önemli görevler üstlenen Müslüman yöneticiler aracılığıyla İslam’ın bölgedeki varlığı güçlenmiştir. Bu durum 15. yüzyıl ortalarına kadar sürmüş, bu dönemden itibaren uygulanan asimilasyon politikalarıyla bölgede yaşayan az sayıdaki Müslüman ya başka bölgelere göç etmiş ya da yerli halk içinde erimiştir. İslam dünyasının Kore coğrafyasıyla yeniden irtibat kurması, bundan yüzyıllar sonra Sultan İkinci Abdülhamid döneminde bölgeye gönderilen Müslüman ilim adamlarıyla mümkün olmuş, ancak bu girişimde de kalıcı bir başarı sağlanamamıştır. 1920’lerin başlarında Rusya’daki Bolşevik rejiminden kaçarak gelen Tatar Müslümanları, bugünkü Kuzey ve Güney Kore’de çeşitli şehirlere dağılmış, ancak İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan savaş ortamı nedeniyle ülkeyi terk etmek zorunda kalmışlardır. Savaş sürecinde BM Güvenlik Konseyi kararı uyarınca bölgeye gelen Türk birliği imamlarının yerli halka yönelik bilgilendirme faaliyetleri, savaş sonrası süreçte Güney Kore’de İslamiyet’e olan ilginin hızla artmasını sağlamış, ülke Müslümanları 1960’lı yıllardan itibaren faaliyetlerini kurumsallaştırmaya başlamıştır. Günümüzde Güney Kore’deki Müslümanların sayısının 150.000’e ulaştığı tahmin edilmektedir. Ancak benzer bir süreç Kuzey Kore için mümkün olmamış, komünist rejimin dinsiz bir toplum inşasını benimseyen politika ve uygulamaları ile dışa kapalı siyasi tutumunun da etkisiyle ülkede İslamiyet’in varlığı son derece sınırlı düzeyde kalmıştır. Günümüzde Kuzey Kore’de 3.000 kadar Müslüman’ın yaşadığı tahmin edilmektedir.