Temel Göstergeler | |
Resmi Adı | Kongo Cumhuriyeti |
Yönetim Biçimi | Parlamenter Demokrasi |
Bağımsızlık Tarihi | 15 Ağustos 1960 (Fransa’dan) |
Başkent | Brazavil (1.3 milyon) |
Yüzölçümü | 342.000 km2 |
Nüfusu | 5.4 milyon (2018) |
Nüfusun Etnik Dağılımı | %48 Kongolar, %20 Sanghalar, %17 Tekeler, %12 M’Bochiler, %3 diğer |
İklimi | Ülke genelinde tropikal iklim hakim olup, Mart-Haziran yağmurlu, Haziran-Ekim kuraktır. Sıcaklık ve nem oldukça yüksek düzeydedir. |
Coğrafi Konumu | Orta Afrika’nın batısında yer alan Kongo, doğudan Demokratik Kongo Cumhuriyeti, batıdan Gabon ve Atlantik Okyanusu, kuzeyden Kamerun ve Orta Afrika Cumhuriyeti, güneyden Angola ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile çevrilidir. |
Komşuları | Gabon (2.567 km), Demokratik Kongo Cumhuriyeti (1.229 km), Kamerun (494 km), Orta Afrika Cumhuriyeti (487 km), Angola (231 km), kıyı şeridi (169 km) |
Dil | Fransızca, Kituba, Lingala ve diğer yerel diller |
Din | %75 Hristiyan, %10 Ateist, %2 Müslüman, %13 yerel inançlar ve diğer dinler |
Ortalama Yaşam Süresi | 58.1 yıl (2018) |
Okuma-Yazma Oranı | %79.3 (2015) |
Para Birimi | CFA Frangı |
Millî Gelir | 7.779 milyar dolar (2017 IMF) |
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir | 1.958 dolar (2017 IMF) |
İşsizlik Oranı | %36 (2014) |
Enflasyon Oranı | %0.5 (2017) |
Reel Büyüme Hızı | %-3.1 (2017) |
Yoksulluk Oranı | %46.5 (2011) |
İhracat Ürünleri | Ham petrol, rafine edilmiş bakır, kereste, petrol yağları, kalay, kobalt, elmas, kahve, çinko, şeker, kakao |
İthalat Ürünleri | İnşaat malzemeleri, temel gıda ürünleri, kümes hayvanı eti, ilaç, palm yağı, pirinç, tekstil ürünleri, elektronik cihazlar |
Başlıca Ticaret Ortakları | Çin, Fransa, Norveç, Belçika, İtalya, Avustralya, İspanya, Angola, Gabon, Hindistan |
Ülke Tarihi
Kongo toprakları, binlerce yıl boyunca Afrikalı yerli kabile yönetimleri ve bölgesel krallıllar tarafından yönetilmiştir. Uluslararası deniz ticaretindeki stratejik konumu sebebiyle 16. yüzyılın başlarında sömürge güçlerinin ilgisini çeken Kongo topraklarında, Portekiz, Fransa ve ilerleyen dönemlerde Belçika’nın bölge üzerindeki hakimiyet mücadeleleri söz konusu olmuştur.
Kongo topraklarındaki sömürge mücadelesi 19. yüzyılın sonlarında Belçika ve Fransa arasındaantlaşmazlığa neden olmuş, 1884-85 yıllarında gerçekleştirilen Berlin Konferansı neticesinde, bugünkü Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin bulunduğu coğrafya Belçika Kralı III. Leopold’un kişisel mülkü sayılmış, Kongo ise Fransa’nın kontrolüne bırakılmıştır.
1910 yılında Fransa, Kongo’yu bölgedeki diğer sömürgelerinden Gabon, Çad ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ni de içine alacak şekilde Fransız Ekvatoral Afrikası adı altında yeni bir sömürge yönetimi oluşturmuş ve bu yeni oluşumun başkenti olarak da bugünkü Kongo’nun başkenti Brazavil belirlenmiştir.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Fransa’nın Afrika’daki sömürgelerinde başlayan bağımsızlık hareketleri neticesinde, önce 1958 yılında Fransız Ekvatoral Afrikası dağılmış ve birliği oluşturan ülkeler Fransa’ya bağlı özerk devletler haline getirilmiştir. Ardından 15 Ağustos 1960 tarihinde Kongo tam bağımsızlığını kazanmıştır.
Bağımsızlığın kazanılmasının ardından ülkede sömürge sonrasının sancılı süreçleri yaşanmıştır. Ekonomik sıkıntılar, siyasî kaos ve iç karışıklıkların baş gösterdiği ülkede, ilk devlet başkanı Foulbert Youlou üç yıllık iktidarının ardından darbe ile görevinden uzaklaştırılmıştır. 1960’lı yılların ortalarından itibaren Çin ve Sovyetler Birliği ile ilişkiler güçlendirilirken, 31 Aralık 1969 tarihinde yapılan değişiklikle ülkenin ismi Kongo Halk Cumhuriyeti olarak değiştirilirken, ülke bayrağı da bu anlayışla yenilenmiştir. Böylece Doğu Bloku’na katılan Kongo’da Marien Nguabi iktidarında Marksist-Leninist bir yönetim anlayışı hakim olmuştur. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından 10 Haziran 1991 tarihinde ülkenin ismi yeniden bugün kullanılmakta olan Kongo Cumhuriyeti şekline dönüştürülmüş, bayrak ve arması da tekrar değiştirilmiştir.
90’ların başlarından itibaren demokratik sisteme geçilmişse de, 1992 yılında gerçekleştirilen seçimlerin ardından başlayan çatışmalar, aralıklarla 1997 yılına kadar devam etmiş ve bir iç savaş sürecinin yaşandığı bu dönem ülkeye büyük zararlar vermiştir. 1979 yılında iktidara gelen Denis Sassou Nguesso, iç savaş süreci sonucunda iktidarını korumayı başarmıştır ve hali hazırda yaklaşık 40 yıldır devlet başkanlığı görevini sürdürmektedir.
Siyasî Yapı
Bağımsızlığını 1960 yılında Fransa’dan kazanan Kongo Cumhuriyeti, çeşitli yönetimsel değişiklikler ve siyasî kaoslara rağmen, halihazırda başkanlık tipi demokrasi ile yönetilmektedir. Devlet yönetiminin başında bulunan cumhurbaşkanı aynı zamanda hükümetin ve silahlı kuvvetlerin de başıdır. 2002 yılında kaldırılan başbakanlık, 2005 yılında yeniden tesis edilip 2009 yılında kaldırıldıktan sonra, 2016 yılında bir kez daha tesis edilmiştir. İlk olarak 1979 yılında iktidara gelen Denis Sassou Nguesso, 1992 yılındaki seçimlerin ilk turunda ilk ikiye girememişse de, sonrasında yaşanan süreç bir iç savaşa dönüşmüş ve bu sürecin sonunda Nguesso 1997 yılında bir kez daha yönetimi ele geçirerek anayasayı lağvetmiştir. 2002 yılında kabul edilen anayasada başkanın 7+7 yıl olmak üzere en fazla iki dönem görev yapabilmesi maddesi, Nguesso’nun tekrar başkan seçilebilmesinin yolunu açmak üzere 2015 yılında gerçekleştirilen referandumla değiştirilmiş ve başkanın görev süresi 7 yıldan 5 yıla düşürülmüştür. Bu değişikliğin ardından 2016 yılındaki seçimlerin ilk turunda %60 oy alan Nguesso iktidarını korumuş ve Clément Mouamba da başbakanlığa getirilmiştir. Böylece hükümete başkanlık etme görevi de cumhurbaşkanından başbakana geçmiştir.
Yasama erki 151 sandalyeli ulusal meclis ve 72 sandalyeli senatodan oluşan parlamentodur. Her iki kanadın üyeleri de seçimle belirlenmekte olup görev süreleri 5 yıldır. Ülkedeki son senato, meclis ve yerel yönetim seçimleri 2017 yılında yapılmış olup seçimlerde Başkan Nguesso’nun partisi zaferle ayrılmıştır.
Yargı sisteminde büyük oranda eski sömürgeci Fransa örnek alınmış olup, yüksek yargı organları yüce divan, anayasa mahkemesi, sayıştay ve temyiz mahkemesidir. Ülke idarî olarak 10 bölgeye ayrılmış olup, bu bölgelerden biri olan başkent Brazavil diğerlerinden farklı bir statüye sahiptir.
Ekonomik Durum
Afrika kıtasının ve dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Kongo, BM En Az Gelişmiş Ülkeler listesinde yer alan bir ülkedir. Ülke nüfusunun yaklaşık yarısı yoksulluk sınırının altında yaşarken, işsizlik oranı da %40’a yakındır. 2000’li yılların sonlarından itibaren belirli bir toparlanma sürecine girilmiş ve yüksek büyüme oranları yakalanmışsa da, son iki yılda büyüme rakamları negatif yönde seyretmektedir.
Ülke ekonomisi büyük oranda petrol üretimi ve ihracatına dayanmaktadır. Bu durum 2000’li yılların başlarından itibaren ülke gelirlerine önemli katkı sağlamışsa da, 2014 yılından itibaren petrol fiyatlarında yaşanan düşüşle birlikte mali açığa ve hükümet harcamalarında daralmaya, aynı zamanda petrol gelirlerine bağlı proje ve yatırımların da kesintiye uğramasına yol açmıştır. Bununla birlikte ham petrol ihracatın üçte ikisini, millî gelirin de yarısından fazlasını karşılamaktadır.
Ülke ekonomisinin bir diğer önemli sahası geçimlik tarımdır. Başlıca tarım ürünleri şeker, pirinç, mısır, manyok, yer fıstığı, kahve ve kakaodur. Ormancılık faaliyetleri de gelişmiş olup orman ürünleri ve kereste ihracatta önemli paya sahiptir.
Petrol dışında ülkede başka pek çok yeraltı kaynağı da bulunmaktadır. Bunların başlıcaları bakır, demir, potasyum, altın, elmas, fosfat, magnezyum ve boksit olup, rafine edilmiş bakırın ihracattaki payı %15 civarındadır.
Kongo’nun yıllık dış ticaret hacmi petrol fiyatlarının yüksek seyretmesi sayesinde 2014 yılında 16 milyar dolara kadar yükselmişse de, daha sonra uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarının düşmesi ihracat gelirlerinin azalması sonucunda 2017 yılında 5.8 milyar doları ihracat, 2.2 milyar doları ithalat olmak üzere 8 milyar dolara kadar düşmüştür. Ham petrolün ihracattaki payı %60’ın üzerinde olup, diğer başlıca ihracat kalemleri bakır, kereste, petrol yağları, kalay, kobalt, çinko, altın, elmas, kahve ve şekerdir. İhracatta başlıca kalemler ise inşaat malzemeleri, temel gıda ürünleri, ilaç, palm yağı, tekstil ürünleri ve elektronik cihazlardır. Kongo’nun dış ticaretteki en önemli partneri ihracatın yarısından fazlasını, ithalatın da %20’sini tek başına karşılayan Çin’dir. Diğer önemli partnerler ise Fransa, Norveç, Belçika, İtalya, Avustralya, İspanya, Hindistan, Angola ve Gabon’dur.
Kongo, sömürge döneminin sancıları, iç savaş ve siyasî istikrarsızlıklar, yetersiz altyapı, eğitimsizlik, kronikleşen yoksulluk ve işsizlik sorunları, enerji yetersizliği, çeşitlendirilmemiş ekonomik yapı, ağır dış borçlar ve küresel finans kuruluşlarının müdahalesi ile karşı karşıyadır. Bu durum henüz kendi ayakları üzerinde durmayı başaramamış bir Afrika ülkesi için oldukça zordur. Ancak bununla birlikte zengin yeraltı kaynakları ve taşıdığı yüksek potansiyel ile Kongo, diğer pek çok Afrika ülkesi ile benzer bir pozisyona sahiptir.
Türkiye ile İlişkiler
Türkiye ile Kongo arasındaki ilişkiler son yıllarda yükselen bir ivme ile olumlu yönde devam etmektedir. 2013 yılında Kongo’nun Ankara Büyükelçiliği’ni, 2014 yılında da Türkiye’nin Brazavil Büyükelçiliği’ni hizmete açması, ilişkilerin güçlendirilmesi noktasında önemli rol oynamıştır. Benzer şekilde, 2017 yılında hizmete açılan Brazavil Uluslararası Konferans Merkezi de bu kapsamda zikredilebilir. İki ülke arasındaki en üst düzey ziyaret, 2012 yılında Kongo Cumhurbaşkanı Denis Sassou Nguesso’nun ülkemize gerçekleştirdiği resmî ziyarettir. Bunun dışında bakanlıklar düzeyinde ziyaret ve çalışma toplantıları gerçekleştirilmektedir.
Türkiye ile Kongo arasındaki ticarî ilişkiler, 2000’li yılların başlarından 2014 yılına kadar sürekli artan bir ivmeyle devam etmiş ve bu tarihte toplam ticaret hacmi en yüksek seviyesi olan 181 milyon dolara ulaşmıştır. Bu tarihten itibaren her yıl daha düşük seviyede gerçekleşen toplam ticaret hacmi, 2017 yılında 57.4 milyon doları Türkiye’den Kongo’ya ihracat, 8.4 milyon doları ithalat olmak üzere toplam 65.8 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’den Kongo’ya ihraç edilen başlıca ürünler tavuk eti, buğday unu, makarna ve maya gibi temel gıda ürünleri, tarım ve iş makineleri, plastik ambalajlar, kükürt, demir-çelik, izole kablo ve tellerle çimentodur. Kongo’dan ithal edilen ürünler ise hurda gemi, kereste, hububat kepeği ve kauçuktur.
Yoksulluğun oldukça yüksek olduğu Kongo’nun kalkınmasına katkı sağlamak amacıyla, Türk kamu kuruluşları ve bağımsız STK’lar tarafından yürütülen insanî yardım kampanyaları ve kalkınma projeleri de, iki ülkenin yakınlaşmasına katkı sağlamaktadır.
Müslümanların Durumu
Kongo topraklarının İslamiyet’le tanışması 19. yüzyılın ilk yarısında Kuzey Afrika bölgesinden buraya gelen Müslümanlar aracılığıyla olmuştur. Öte yandan 20. yüzyılın ortalarına kadar Fransa’nın bölgedeki diğer sömürgelerinden getirilen Müslüman göçmenler de bugün Kongo’daki Müslüman nüfusun oluşmasının en önemli kaynağıdır. Benin, Togo, Mali, Moritanya gibi ülkelerden gelen bu göçmen kökenli Müslümanların yanı sıra, az sayıda da olsa yerli Kongolu Müslüman bulunmaktadır.
Günümüzde Kongo’daki Müslümanların genel nüfus içindeki oranları %2 civarında olup bu da toplamda 100 bin civarında bir rakama tekabül etmektedir. Ülkedeki Müslümanların önemli bir bölümü başkent Brazavil ve Pointe Noire’de yaşamakta olup, büyük bir çoğunluğunu ticaretle uğraşan göçmen Müslümanlar oluşturmaktadır. 50 civarında caminin bulunduğu ülkede, camilerin idaresi, dinî eğitim, resmî makamlarla ilişkilerin sürdürülmesi gibi işler 1988 yılından bu yana faaliyette olan Kongo İslam Konseyi tarafından yürütülmektedir.
Bağımsızlığın kazanıldığı 1960 yılını takip eden ilk dönemde, sosyalist anlayışa sahip yönetim ile özellikle Libya ve Mısır’daki benzer anlayışa sahip yönetimler arasındaki ilişkiler, ülke Müslümanları açısından olumlu bir hava oluşturmuşsa da, ülkede dine karşı takınılan genel olumsuz tavır Müslümanların resmî hüviyette tanınmasını engellemiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girmesi ile birlikte sosyalist anlayıştan uzaklaşılmasından sonra ülkedeki diğer inançlar gibi İslamiyet’in ve dolayısıyla Müslümanların da resmî olarak tanınması mümkün olabilmiştir. Yine de özellikle 11 Eylül sonrası süreçte küresel çapta sürdürülen “terörist İslam” algısı, ülkedeki Müslüman azınlığa olumsuz yansımaktadır.