Temel Göstergeler
Resmi AdıKatar Devleti
Yönetim BiçimiMonarşi
Bağımsızlık Tarihi3 Eylül 1971
BaşkentDoha
Yüzölçümü11.586 km2
Nüfusu2.7 milyon (2018)
Nüfusun Etnik Dağılımı%13 Katarlı Arap, %87 Çoğu Güney Asyalı Göçmenler
İklimiÇöl iklimi hakimdir. Yazlar çok sıcak ve kurak, kışlar ılık geçer. Bitki örtüsü yok denecek kadar azdır.
Coğrafi KonumuArap Yarımadası’nın kuzeydoğusu ve Basra Körfezi’nin güneybatısında bulunan bir yarımadadır.
KomşularıSuudî Arabistan (87 km), kıyı şeridi (563 km)
DilArapça, İngilizce
Din%68 Müslümanlık, %13 Hinduizm, %13 Hristiyanlık, %3 Budizm, %3 diğerleri
Ortalama Yaşam Süresi78.5 yıl
Okuma-Yazma Oranı%97.3
Para BirimiKatar Riyali
Millî Gelir166.3 milyar dolar (2017 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir60.804 dolar (2017 IMF)
İşsizlik Oranı%0.6 (2017)
Enflasyon Oranı%0.4 (2017)
Reel Büyüme Hızı%2.1 (2017)
Yoksulluk OranıBilinmiyor
İhracat ÜrünleriPetrol ve petrole bağlı ürünler, doğalgaz, alüminyum ve mamülleri, plastik ve mamülleri, azotlu minaraller ve kimyasal gübreler
İthalat ÜrünleriHava araçları, binek otomobiller, telefon ve diğer elektronik cihazlar, turbojetler, mücevherat, yat ve tekneler
Başlıca Ticaret OrtaklarıKore, Japonya, Çin, Hindistan, Singapur, Tayland, Tayvan, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Çin, Japonya, İtalya

Ülke Tarihi

Katar toprakları eski çağlardan beri yerleşim birimi olarak varlığını sürdürmekle birlikte, 16. yüzyıl ortalarında yaşanan Osmanlı-Portekiz rekabetine kadar bölgenin tarihine ilişkin kayda değer bir bilgi bulunmamaktadır. Osmanlı Devleti’nin bu bölgede Portekiz’e karşı üstünlük kurması ile birlikte 1559 yılında Katar Sancağı kurulmuştur.

18. yüzyıl ortalarında Bahreyn bölgesinde yönetimi ele geçiren el-Halife ailesi, Katar üzerinde de hakimiyet kurmak üzere çaba göstermiş, öte yandan Âl-i Suud da hakimiyet alanın Körfez bölgesine doğru genişletmiştir. Bu dönemde Orta Arabistan’dan bölgeye göç eden e-Sânî ailesi zamanla buradaki nüfuzunu arttırmıştır ve o günden bu yana da Katar tarihindeki etkin varlığını sürdürmektedir. Nitekim günümüzde Katar’da devlet yönetimi halen bu ailede bulunmaktadır.

19. yüzyılın başlarından itibaren Körfez bölgesi üzerindeki etkinliğini arttıran İngiltere, yüzyıl ortalarından itibaren Osmanlı ile karşı karşıya gelmiştir. İki devletin bölgenin hakimiyetini ele almak üzere sürdürdükleri mücadele Birinci Dünya Savaşı’na kadar inişli çıkışlı bir süreç takip ederek devam etmiş ve savaşla birlikte Osmanlı Devleti bölgeden tamamen çekilmiştir. 3 Kasım 1916 tarihinde imzalanan antlaşma ile İngiliz himayesi altına giren Katar, İngiltere’nin bölgeden çekilmesi üzerine 3 Eylül 1971 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir.

Bağımsızlık ilanından kısa bir süre sonra, 22 Şubat 1972’de, 1960 yılından bu yana emirliğin başında bulunan Ahmed bin Ali el-Sânî, bir saray darbesi ile görevinden uzaklaştırılmış ve yerine Halife bin Hamad el-Sânî geçmiştir. Halife 1995 yılına kadar iktidarda kalırken, 27 Haziran 1995’te yerine babasını iktidardan uzaklaştıran Hamad bin Halife el-Sânî geçmiştir. Şeyh Hamad’ın 25 Haziran 2013 tarihinde yerini oğluna bırakarak görevden çekilmesi ile devlet yönetiminin başına geçen Tamim bin Hamad el-Sânî halihazırda Katar Emiri olarak devlet başkanlığına devam etmektedir.

Siyasî Yapı

Katar Devleti, anayasal monarşi ile yönetilen bir devlettir. Devlet başkanı “Emir” unvanını kullanmakta olup, bakanlar kurulu ve başbakanı atamak gibi geniş yetkilerle donatılmıştır. 2005 yılında kabul edilen yeni anayasaya göre, daha önce 35 üyesi bulunan “Danışma Meclisi”nin üye sayısının 45’e çıkartılması, bunlardan 30’unun seçimle, 15’ininse Emir tarafından belirlenmesi kararlaştırılmıştır. Danışma Meclisi, Bakanlar Kurulu ile birlikte ülkede yasama erkini oluşturmaktadır.

Devlet yönetimini elinde bulunduran El-Sânî Ailesi, 18. Yüzyılın ortalarından beri Katar siyasetinin ana aktörü konumundadır ve o zamandan bugüne kadar Osmanlı Devleti ve İngiltere hakimiyeti dönemlerindeki varlıklarını koruyagelmişlerdir. 1971 yılında ülkenin bağımsızlığını kazanması sonrasında da el-Sânî ailesi devlet yönetimini elinde bulundurmaya devam etmiştir.

Katar yönetimi, bugüne kadar dış politikada genel olarak dengeli ve tarafsız bir politika izlemeye özen göstermiş, pek çok uluslararası sorunun çözümünde arabuluculuk rolü üstlenmiştir. Bununla birlikte “Arap Baharı” sürecinde takınılan tavırla bu genel çizginin görece dışına çıkılmış ve Ortadoğu coğrafyasında önemli değişimleri tetikleyen bu süreçte aktif rol alınmıştır. Öte yandan 2013 yılında Emir Şeyh Hamad’ın görevden çekildiğini açıklayarak yerini oğluna bırakması da, bu coğrafyanın yakın tarihinde benzerine pek rastlanılmayan bir hamle olarak kayıtlara geçmiştir.

Katar’ın son yıllarda bölgesel ve küresel siyasette aldığı konum ve takip ettiği bağımsız politikayla, başta Suudî Arabistan olmak üzere bölge ülkeleri ile karşı karşıya gelmiştir. Özellikle 2017 yılında patlak veren kriz neticesinde ABD, Mısır, Suudî Arabistan, BAE, İsrail ve Bahreyn’in Katar’ı hedef alan politikaları bunun açık bir göstergesi olmuştur. Bu süreçte özellikle Türkiye ile ilişkilerini güçlendiren Katar’ın, önümüzdeki süreçte Ortadoğu’da dengeleri değiştirebilecek kritik önemini sürdürmesi öngörülmektedir.

Ekonomik Durum

Katar, Ortadoğu ve özelde Körfez bölgesindeki diğer pek çok ülke gibi, ekonomisi petrol ve doğalgaza bağlı bir ülke konumundadır. 25.3 trilyon m3’lük doğalgaz rezervi ile bu alanda dünyada üçüncü sırada bulunan Katar, dünyadaki kanıtlanmış doğalgazın tek başına yaklaşık %15’ine sahiptir. Katar ayrıca 27 milyar varil civarında da petrol rezervine sahiptir ve bu alanda da dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almaktadır.

Katar, son on yılda yakaladığı %8’in üzerindeki ortalama büyüme oranı ile dünyanın en hızlı büyüyen devletlerinden biri konumuna yükselmiştir. Bunun yanı sıra ülkedeki yoksulluk, işsizlik ve enflasyon rakamları da son derece düşük düzeydedir. Kişi başı millî geliri 60 bin dolar civarında iken, satın alma paritesine göre bu rakam 120 bin doların üzerindedir. Bu bilgiler doğrultusunda Katar’ın son yıllarda yakaladığı ivme ile refah düzeyi bakımından dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girdiği rahatlıkla söylenebilir.

Katar’ın dış ticaret hacmi, 2010’lu yılların başlarında yıllık 150 milyar doların üzerine çıkmayı başarmışsa da, petrol fiyatlarındaki küresel düşüş ile birlikte bu rakam 2016 yılında 89, 2017 yılında ise 56 milyar doları ihracat, 26 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 82 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Petrol ve doğalgaz dışındaki ihracat ürünleri alüminyum, plastik mamüller, azotlu gübreler ve mineraller; başlıca ithalat kalemleri ise hava araçları, binek otomobiller, telefon cihazları ve diğer elektronik eşyalar, gıda ve tekstil ürünleridir. Katar ihracatının %65’ini Japonya, Güney Kore, Hindistan, Çin ve Singapur’a gerçekleştirirken, ithalatında en önemli aktörlerse Çin, ABD, BAE ve Almanya’dır.

Ülkenin sahip olduğu zengin doğalgaz ve petrol rezervleri, Katar ekonomisini daha uzun yıllar taşımaya elverişli gözükse de, küresel piyasalardaki dalgalanmaların ülke ekonomisi üzerindeki etkilerini azaltmak amacıyla, ekonomik çeşitliliği sağlamaya yönelik çalışmalar sürdürülmektedir. Zira ülke dış ticarette büyük oranda petrol ve doğalgaz gelirlerine endekslidir. Öyle ki ihracat gelirlerinin %49’unu petrol, %40’ını doğalgaz oluşturmaktadır. Bu kapsamda Bahreyn ve BAE örneklerinde olduğu gibi, özellikle teknoloji ve finans alanında bölgesel ve küresel bir merkez olma yolunda çalışmalar sürdürülmektedir.

Ülkede istihdam alanlarında genellikle göçmen işçiler çalışmakta, bu da Katarlı gençler açısından gelecekte yaşanması muhtemel bir işsizlik sorununu beraberinde getirmektedir. Katar yönetimi bu riskin önüne geçmek amacıyla Katarlı gençlere yönelik istihdam teşviklerini uygulamaya koymakta küresel şirketler aracılığıyla meslekî eğitim programları tertip etmektedir.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile Katar arasındaki ilişkiler, özellikle son birkaç yılda yakaladığı ivme ile tarihinin en iyi seviyelerine ulaşmış durumdadır. Köklü tarihî ve kültürel bağlarla birbirine bağlı olan iki ülke, son yıllarda siyaset, ticaret, güvenlik, turizm, kültür-sanat gibi alanlarda büyük bir dayanışma örneği sergilemektedir. Özellikle 2017 yılında Katar’a karşı ABD öncülüğünde başlatılan ve Suudî Arabistan, Mısır, BAE ve Bahreyn’in dahil olduğu yıpratma faaliyetleri karşısında Türkiye, Katar’a büyük destek vermiş, yaptırımlara gerekçe olarak sunulan teröre yardım suçlamalarının geçersizliğini dünya kamuoyunda sesli biçimde dile getirmiştir. Benzer şekilde Katar da, ABD’nin 2018 yılında Türkiye’de tutuklu bulunan ve Rahip olduğu iddia edilen Andrew Bronson’un geri verilmesi tehdidi başlattığı ekonomik manipülasyonları karşısında Türkiye’nin yanında yer almış ve iki ülke devlet başkanlarının görüşmeleri neticesinde Katar’ın Türkiye’ye 15 milyar dolarlık yeni yatırım paketini hayata geçirmesi noktasında mutabakata varıldığı açıklanmıştır.

İki ülke arasında 2014 yılında imzalanan Yüksek Düzey Stratejik İşbirliği Antlaşması, Türkiye-Katar ilişkilerini daha da önemli bir boyuta taşımış, bu kapsamda Türkiye, Katar’ın başkenti Doha’da El-Rayyan Askerî Üssü’nü 2017 yılında hizmete açmıştır.

Türkiye ile Katar arasındaki ticarî ilişkiler de, iki ülke ilişkilerinde yükselen ivmeye paralel olarak giderek güçlenmektedir. 2008 yılında 1.2 milyar dolarla tarihinin en yüksek seviyesine ulaşan ticaret hacmi, son olarak 2017 yılında 649 milyon doları Türkiye’den Katar’a ihracat, 26 milyon doları ithalat olmak üzere 913 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin Katar’a ihraç ettiği başlıca ürünler inşaat malzemeleri, ev tekstil ürünleri, gıda ürünleri, mücevherat, beyaz eşya ve oto yan sanayi ürünleridir. Katar’dan ithal edilen başlıca ürünlerse işlenmemiş alüminyum, kimyasal maddeler ve plastik ürünlerdir. Öte yandan Türk firmalarının Katar’da bugüne kadar üstlendiği projelerin maliyeti 15 milyar dolara ulaşmış durumdadır. Önümüzdeki yıllarda inşaat, altyapı, sağlık, eğitim gibi alanlarda Türk firmalarının yüksek bütçeli projeleri gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

Müslümanların Durumu

Katar tarihine ilişkin bilgilerin sınırlı oluşu sebebiyle, ülkede İslamiyet’in tarihine dair bilgiler de kısıtlıdır. Bununla birlikte, örneğin Bahreyn gibi yakın bölgelerin henüz asrısaadet devrinde İslam’la müşerref olmasından hareketle, Katar coğrafyasının da İslam’ın ilk çağlarından itibaren bir İslam beldesi olduğunu düşünmek mümkündür.

Bugün Katar’da Müslümanların genel nüfus içerisindeki oranları %70’ler civarındadır. Zira diğer Körfez ülkelerinde olduğu gibi Katar’da da, Güney Asya ülkelerinden gelen yüzbinlerce Hindu ve Budist göçmen işçi bulunmaktadır.

Katar, özellikle son çeyrek asırda petrol ve doğalgaz gelirleri sayesinde yüksek bir refah düzeyine ulaşmış, bu durum yerli halkta aşırı tüketimi ve lüks düşkünlüğünü beraberinde getirmiştir. Özellikle hizmet sektöründe beden gücüne dayalı işlerin Güney Asyalı göçmen işçilere, nitelikli işgücünün de Batı ülkelerinden yüksek meblağlarla temin edilmesi, dinamik olması ve üretim süreçlerine dahil olması gereken genç nüfusu tembelliğe sevk eden önemli etkenlerdir. Son yıllarda sancıları hissedilmeye başlanan bu sorunu çözmek adına devlet yönetimi çeşitli girişimlerde bulunmuştur.