Temel Göstergeler
Resmi AdıBirleşik Krallık (Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Krallığı)
Yönetim BiçimiParlamenter anayasal monarşi
Bağımsızlık TarihiResmî bağımsızlık tarihi yok
BaşkentLondra (9 milyon)
Yüzölçümü243.610 km2
Nüfusu68 milyon (2022)
Nüfusun Etnik Dağılımı%86,9 Britanya ve İrlandalılar, %5,3 diğer Avrupa asıllılar, %2 Afrika asıllılar, %1,8 Hintli, %1,6 Pakistanlı, %1,2 melez, %0,5 Bengalli, %0,4 Çinli, %0,3 diğer
İklimiIlıman iklim hâkimdir. Yağış oranı yıl boyunca yüksektir.
Coğrafi KonumuBatı Avrupa’da, ana karadan ayrı olarak Fransa’nın kuzeybatısında, Kuzey Atlantik Okyanusu ile Kuzey Denizi arasında kalan Birleşik Krallık, Britanya Adası ve İrlanda Adası’nın kuzey kısmından oluşur.
Komşularıİrlanda (499 km), kıyı şeridi (12.429 km)
Dilİngilizce (resmî), Galce, İrlandaca, İskoçça, Kernevek dili
Din%59 Hristiyan, %26 dinsiz, %5 Müslüman, %1,3 Hindu, %0,7 Sih, %0,5 Yahudi, %0,5 Budist, %7 diğer ve inancını belirtmeyenler
Ortalama Yaşam Süresi81,3 yıl (2021)
Okuma-Yazma Oranı%99 (2020)
Para Birimiİngiliz Sterlini (Pound)
Millî Gelir3,1 trilyon dolar (2021 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir41.030 dolar (2019 IMF)
İşsizlik Oranı%4,9 (2021)
Enflasyon Oranı%2,1 (2021)
Reel Büyüme Hızı%0,5 (2021)
Yoksulluk Oranı%18,6 (2017)
İhracat ÜrünleriMakine ve cihazlar, motorlu kara taşıtları, petrol yağları, elektronik cihazlar, eczacılık ürünleri, optik ve tıbbi cihazları, hava taşıtları, sanat eserleri, kimyasallar
İthalat ÜrünleriMücevherat, motorlu kara taşıtları, makine ve cihazlar, petrol yağları, eczacılık ürünleri, plastik mamuller, optik ve tıbbi cihazlar, örme mensucat, tekstil ürünleri
Başlıca Ticaret OrtaklarıAlmanya, ABD, Çin, Hollanda, Fransa, Belçika, İtalya, İrlanda


Ülke Tarihi

Ülkenin resmî adı Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı’dır. Krallık İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’dan oluşmakta olup, yaygın olarak İngiltere adıyla bilinmektedir. Ülke toprakları Britanya Adası’nın tamamı ile İrlanda Adası’nın kuzeyinden oluşmaktadır. Britanya Adası’ndaki İngiltere, Galler ve İskoçya “Büyük Britanya” (Great Britain) olarak da bilinmektedir. İngiltere, krallığın hâkim gücü konumundadır. Adaların Avrupa ana karasından MÖ 6.000’li yıllarda koptuğu ve daha önce bölgenin buzullarla kaplı olduğu tahmin edilmektedir. Adadaki yerleşimler MÖ 4.000’li yıllarda gerçekleşmiş, MÖ 1.000’li yıllarda bölge Keltlerin istilasına uğramıştır. MÖ 1. yüzyılda başlayan Roma akınları neticesinde MS 43 yılında bölgede Roma idaresi kurulmuş ve eyalet sistemiyle yönetilen Britanya’da yıkılışına kadar yaklaşık dört asır Roma hâkimiyeti devam etmiştir.

5. yüzyıldan itibaren bölgeye Germen kabilelerinin göçü başlamıştır. Bu kabileler arasından öne çıkan Angıllar ve Saksonlar zamanla Anglo-Sakson kültürünün doğuşunu hazırlamıştır. Bölge 7. yüzyıldan itibaren de Hristiyanlaşmaya başlamıştır. Adanın kuzeyinde 843 yılında İskoç Krallığı kurulmuş, güneydeki daha geniş bölgede de Anglo-Saksonların kurduğu küçük krallıklar birleşerek 927 yılında İngiltere Krallığı’nı meydana getirmiştir. Bugünkü Birleşik Krallık’ı oluşturan ülkelerden İngiltere’nin Germen kabilelerin; İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’nın ise Keltlerin devamı olduğu kabul edilmektedir.

11. yüzyılın başlarında ülke önce Vikinglerin hâkimiyetine girmiş ve Büyük Knud ülkeyi ele geçirerek İngiltere, Danimarka ve Norveç Kralı olmuştur. Ardından ülke yine bir Germen kabilesi olan Normanların hâkimiyeti altına girmiştir. 1154 yılında tahta çıkan II. Henry döneminde ise İngilizler bölgede yeniden hâkimiyeti ele geçirmiştir. 1215’te imzalanan Magna Carta Sözleşmesi, İngiltere tarihindeki dönüm noktalarından biridir. Yüzyılın sonlarına doğru, 1285’te, I. Edward Galler’i de İngiltere’nin hâkimiyeti altına almıştır.

Normanların hâkimiyetiyle birlikte İngiltere’nin kıta Avrupası ile ilişkileri hareketlenmiş ve özellikle Fransa ile güç mücadelesi hızlanmıştır. Bu sürecin bir neticesi olarak III. Edward’ın Fransa tahtında hak iddia etmesiyle 1337 yılında başlayan Yüzyıl Savaşları, ancak 116 yıl sonra 1453’te sona ermiştir. Öte yandan 1349 yılında başlayan ve “Kara Ölüm” olarak bilinen büyük veba salgını, tüm Avrupa’da olduğu gibi İngiltere’de de büyük yıkıma yol açmış ve milyonlarca insan hastalık sebebiyle yaşamını yitirmiştir. Salgın sonrasında İngiltere’nin sosyal, siyasi ve ekonomik yapısı büyük oranda değişmiştir.

Yüzyıl Savaşları sonrasında York ve Lancaster hanedanlarını karşı karşıya getiren ve her iki tarafın da ambleminde gül sembolü olması nedeniyle Güller Savaşı olarak bilinen savaş başlamıştır. 1455-1487 yılları arasında devam eden savaşın son dönemlerinde Lancaster Hanedanı’nda erkek üye kalmadığından krallık için desteklenen Tudor Hanedanı savaşı kazanmış ve İngiltere tarihinin en parlak dönemlerinden kabul edilen Tudor Hanedanı dönemi (1485-1603) başlamıştır. Bu dönemde krallık otoritesi tesis edilmiş, deniz gücü kurulmuş, kilise reformları yapılmış ve I. Elizabeth döneminde Anglikanizm devletin resmî dini kabul edilerek Katolik dünyanın etkisi kırılmıştır. Yine I. Elizabeth döneminde, 1588’de, dönemin en güçlü donanmasına sahip olan İspanya’nın yenilgiye uğratılması, yalnızca İngiltere tarihi açısından değil, dünya tarihi açısından da önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. Bu süreçle birlikte İngiltere, sömürgecilik faaliyetlerini hızlandırmış ve küresel bir sömürge imparatorluğu olan Britanya İmparatorluğu’nun kurulmasına zemin hazırlanmıştır.

İlk sömürgecilik faaliyetlerinde öne çıkan İspanya ve Portekiz’in ardından, 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İngiltere, Fransa ve Hollanda da bu güç mücadelesine dâhil olmuştur. Bu süreçte İngiltere önce Amerika kıtası ve Karayipler’e yönelmiş, Bağımsızlık Savaşları sonrasında Amerika’daki 13 koloninin bağımsızlığını ilan etmesi ve ABD’nin kurulmasının ardından da yoğun biçimde Afrika, Atlas Okyanusu ve Hint alt kıtasına seferlere başlamıştır.

17. yüzyılın sonlarında parlamenter monarşiye geçilmiş, 1707 yılında İskoçya Krallığı ile İngiltere Krallığı’nın birleşmesiyle Büyük Britanya Krallığı kurulmuştur. 1801 yılında İrlanda Krallığı’nın da dâhil edilmesiyle Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı tesis edilmiştir. İrlanda 1922 yılındaki bağımsızlığına kadar Birleşik Krallık’ın bir parçası olarak varlığını sürdürmüştür.

Sanayi Devrimi ile birlikte İngiltere, dünya siyasetindeki etkinliğini devam ettirmiş, 19. yüzyıla gelindiğinde, özellikle I. Victoria döneminde, “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” unvanını alacak ölçüde küresel bir sömürge imparatorluğuna dönüşmüştür. Dünyanın dört bir yanında, milyonlarca kilometrekare üzerinde onlarca devleti işgal eden İngiltere, bu süreçte milyonlarca sivili katlederken, çok daha fazlasını köleleştirmek suretiyle kurduğu bu büyük sömürge imparatorluğuyla insanlık tarihinin belki de en vahşi devlet tecrübelerinden birini ortaya koymuştur.

İki dünya savaşından da galip ayrılan imparatorluk, İrlanda’nın 1922 yılında bağımsızlığını kazanmasının ardından Kuzey İrlanda’yı da içeren Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Krallığı’na dönüşmüştür. Birinci Dünya Savaşı’nda özellikle Osmanlı coğrafyası üzerinde Fransa ile gerçekleştirilen paylaşımla bugün küresel ölçekte hâlen devam eden siyasi ve ekonomik yapı tesis edilmiş, Ortadoğu coğrafyasındaki enerji havzaları kontrol altına alınmıştır. Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve hilafet kurumunun ortadan kaldırılmasıyla İslam dünyasının siyasi olarak parçalanması, İngiltere’nin modern dönemdeki en büyük hamlelerinden biri olmuştur.

İngiltere’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında sömürgelerinin bir kısmından çekilmesiyle başta Hindistan ve Pakistan olmak üzere (1947), yüzyıl ortalarından itibaren Asya ve Afrika’da pek çok ülke bağımsızlığına kavuşmuştur. Ancak yüzlerce yıl devam eden sömürge yönetimi sırasında uygulanan politikalar sebebiyle bu ülkelerin hemen hepsinde İngiliz ektisi günümüzde hâlen devam etmektedir.

20. yüzyılın ikinci yarısında Birleşmiş Milletler (BM), NATO ve Avrupa Birliği’nin (AB) hâkim ülkelerinden biri konumunda olan Birleşik Krallık, 2016 yılındaki referandumun ardından AB’den ayrılma kararı almış ve ayrılık Ocak 2020 itibarıyla gerçekleştirilmiştir.

Siyasi Yapı

Birleşik Krallık, anayasal monarşiyle yönetilen ve İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda olmak üzere dört kurucu devletten oluşan bir yapıdır. Kuzey İrlanda dışındaki üç ülke Büyük Britanya’yı oluşturmaktadır. Birleşik Krallık ifadesi ise Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı’na tekabül etmektedir. Ülkede yazılı bir anayasa bulunmayıp, bu işlevi yazılı mevzuatlar, örfi hukuk, içtihatlar ve uluslararası sözleşmeler yerine getirmektedir.

Devlet başkanı kral/kraliçedir. Monarşi cinsiyet fark etmeksizin kalıtsal yolla devam etmektedir. Hâlihazırda görevde olan Kraliçe II. Elizabeth, 1952 yılından bu yana tahttadır ve ülke tarihinde bu görevi en uzun süre yürüten kişi olmuştur. Devlet başkanı aynı zamanda Kanada ve Avustralya da dâhil olmak üzere İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) üyesi pek çok ülkenin de resmen devlet başkanı statüsündedir.

Krallığın yasama organı Westminister adı verilen Lordlar Kamarası ve Avam Kamarası olmak üzere iki kanatlı parlamentodur. Lordlar Kamarası yaklaşık 800 üyeden oluşmakta ve üyelerin çoğu devlet başkanı tarafından ömür boyu görev yapmak üzere atama yoluyla belirlenmektedir. Avam Kamarası ise 650 sandalyeden oluşmakta ve üyeler beş yılda bir düzenlenen seçimlerle belirlenmektedir. 2019 yılı Aralık ayında yapılan son seçimlerde Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakâr Parti %43,6 oy oranı ve 365 sandalye ile seçimlerden galip ayrılmış, Jeremy Corbin liderliğindeki İşçi Partisi ise %32,2 oy oranı ve 202 sandalye ile ikinci sırada kalmıştır. Bir önceki mevkidaşı Teresa May’in istifası üzerine Temmuz 2019’da göreve gelen Başbakan Johnson, 2008-2016 yılları arasında Londra Belediye Başkanı ve 2015-2018 yılları arasında ise Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı olarak görev yapmıştır.

Birleşik Krallık’ta yasama ve yürütme erkeleri büyük oranda Westminister’a ait olup, krallığın savunma, güvenlik, anayasa, dış politika gibi temel meseleleriyle ilgili kararlar burada alınmaktadır. İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’daki parlamenter yapılar ise, bu temel meseleler dışında kalan ikincil konulara ilişkin yasama faaliyetlerini yürütmektedir.

Ülkenin AB’den çekilmesi hususunda gerçekleştirilen ve halkın %52 oranında çekilme yönünde tercih belirttiği 2016 tarihli “Brexit” referandumunun ardından, Ocak 2020 itibarıyla Birleşik Krallık’ın 47 yıllık AB üyeliği son bulmuştur.

Ekonomik Durum

Dünyanın siyasi ve ekonomik alanda önde gelen devletleri arasında yer alan Birleşik Krallık, küresel bir ticaret ve finans merkezi konumundadır. 3 trilyon doları aşan gayrisafi yurt içi hasılası (GSYİH) ile dünyanın beşinci, Avrupa’nın ikinci büyük ekonomisi konumundaki Birleşik Krallık’ta kişi başı ortalama yıllık gelir 46.000 dolar seviyelerindedir. Ülkede AB üyeliği sürecinde dahi para birimi sterlin olarak kalmıştır. Sterlin, günümüzde dolar ve avrodan sonra dünyadaki üçüncü en büyük rezerv para birimidir. 2008 yılındaki küresel ekonomik kriz ülkeyi ciddi biçimde etkilemiştir. Son 10 yılda ortalama büyüme %1,5 civarında olup, işsizlik %4-5 seviyelerindedir. Ülke genelinde %20’ler seviyesinde olan yoksulluk oranı, göçmen kesimler arasında daha yüksektir. Nüfusun yaşlanması, kamu açıklarının ve bireysel borçlanmanın artması, Brexit sürecinde yaşanan zorluklar, enerjide dışa bağımlılık gibi faktörler, bir süredir ekonomiyi zorlayan ve önümüzdeki yıllarda daha ağır sonuçlar doğurması beklenen alanlardır. Pek çok “gelişmiş ülke”de olduğu gibi Birleşik Krallık’ta da gelir eşitsizliği ve toplumsal tabakalar arasında giderek artan yaşam standardı farkı, ülkenin sadece ekonomik değil aynı zamanda toplumsal alandaki en ciddi sorunlarından biridir. İngiltere’nin 10 trilyon dolar civarındaki dış borcu da ABD’den sonra dünyadaki en yüksek ikinci dış borç seviyesidir.

Ülke ekonomisi büyük oranda hizmet sektörüne dayalıdır. Sektör, istihdamın ve GSYİH’nin dörtte üçten fazlasını karşılamaktadır. Sanayinin ekonomideki payı %20 civarındadır. Öne çıkan başlıca sahalar; makine, gemi, uçak, otomotiv, yedek parça, elektronik, telekomünikasyon, metal, kimya, kömür, petrol, tekstil, gıda işleme ve kâğıttır. Tarım sektörünün ülke ekonomisindeki payı az, ancak önemlidir. Tarımsal faaliyetlerdeki verimlilik yüksek olup, ülke ihtiyacının yarısından fazlasını karşılamaya yetmektedir. Başlıca ürünler; tahıl, patates, meyve ve sebze çeşitleri, yağlı tohumdur. Ayrıca hayvancılık da yaygındır.

Ülke küresel ölçekli pek çok markaya sahiptir. Bunların başlıcaları; ilaç ve kozmetik devleri GlaxoSmithKline, Unilever ve AstraZeneca, telekomünikasyon sahasında Vodafone, enerjide British Petroleum (BP), havacılık ve otomotivde Rolls-Royce ve Bentley, metal ve madencilikte BHP Billiton ve Rio Tinto, medyada BBC, finans ve bankacılıkta HSBC ve Aviva’dır. Ayrıca İngiliz futbol ligi olan Premiere League de dünyanın en çok ilgi duyulan, marka ve piyasa değeri en yüksek spor organizasyonlarından biridir.

Birleşik Krallık dış ticaret alanında dünyanın önde gelen ülkeleri arasındadır. 2020 yılı verilerine göre dış ticaret hacmi 741 milyar doları ihracat, 752 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 1,49 trilyon dolar olarak gerçekleşmiştir. İngiltere’nin dış ticaretteki en önemli partnerleri Almanya, ABD ve Çin’dir. Bu alanda öne çıkan diğer ortaklar Hollanda, Fransa, Belçika ve İrlanda’dır.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile İngiltere arasındaki ilişkilerin temeli Osmanlı Devleti zamanında atılmıştır. İlk diplomatik ilişkiler 16. yüzyılın ikinci yarısında atanan İngiliz Büyükelçisi William Harborne ile tesis edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin ilk temsilcisi Yusuf Agâh Efendi ise bu tarihten iki asır sonra 1793’te Londra Büyükelçisi olarak görevlendirmiştir. İngiltere özellikle 19. yüzyıldan sonra başta Ortadoğu coğrafyası olmak üzere çok geniş bir bölgede Osmanlı Devleti’nin en önemli rakibi ve düşmanlarından biri olmuştur. Nitekim Osmanlı’nın çöküşüne giden sürecin baş aktörü de uluslararası arenada İngiltere olmuştur.

İki ülke ilişkileri, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşik Krallık arasında tesis edilen diplomasi ile sürdürülmüştür. İki devlet NATO’da müttefik olmasına ve diplomatik ilişkiler 2007 yılından bu yana “stratejik ortaklık” seviyesine yükseltilmesine karşın, dünya siyasetinin önde gelen bu iki aktörünün hâlen küresel ölçekte iki rakip olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim 20. yüzyıl siyasi tarihi içerisinde Filistin’den Kıbrıs’a, AB ile ilişkilerden Irak işgaline, Türkiye’ye yönelik taşeron terör yapılanmalarından ülkemizde gerçekleşen darbe ve darbe girişimlerine kadar pek çok kritik süreç, iki devleti açık ya da örtülü biçimde karşı karşıya getirmiştir. Bu bakımdan Türkiye ile İngiltere arasında, siyasi ilişkilerin kontrollü biçimde olumlu seviyede sürdürülmesi çabası öne çıkmaktadır. Savunma sanayiinde başta millî muharip uçak TF-X olmak üzere yürütülen iş birliği projeleri, giderek artan karşılıklı ticaret hacmi, eğitim ve kültür alanında atılan adımlar ve turizmdeki yüksek ilgi, ikili ilişkileri güçlü tutan temel alanlar olarak öne çıkmaktadır.

Türkiye’nin hâlihazırda Birleşik Krallık’ta Londra Büyükelçiliği yanı sıra yine Londra ve Edinbrough’da başkonsoloslukları bulunmaktadır. İngiltere’nin ise Ankara Büyükelçiliği dışında İstanbul ve İzmir konsoloslukları ile Antalya ve Muğla’da fahri konsoloslukları vardır. İngiltere’de 400.000 civarında Türk kökenli yaşamakta olup bunların yaklaşık üçte birini Kıbrıs Türkleri oluşturmaktadır.

İki ülke arasında ciddi bir turizm potansiyeli vardır. 2019 verilerine göre Birleşik Krallık’tan ülkemizi ziyarete gelenlerin sayısı bir önceki yıla kıyasla %14 artışla 2,5 milyona ulaşmıştır. Covid-19 küresel salgını sebebiyle 2020 ve 2021’de yaşanan düşüşün ardından 2022 itibarıyla yeniden bu sayılara ulaşılması beklenmektedir.

Türkiye ile Birleşik Krallık arasındaki ticari ilişkiler özellikle 2000’li yıllarda ciddi bir ivme kazanmıştır. 2001 yılında 4 milyar dolar olan karşılıklı ticaret hacmi, 2005 yılında 10, 2015’te 16 milyar dolara ulaşmıştır. 2021 yılında karşılıklı dış ticaret hacmi, 13,7 milyar doları Türkiye’den Birleşik Krallık’a ihracat, 5,5 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 19,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’den Birleşik Krallık’a ihraç edilen başlıca ürünler; motorlu kara taşıtları, örme mensucat, elektrikli makine ve cihazlar, mücevherat, makine, tekstil ürünleri, demir-çelik ürünler, plastik mamuller ve kabuklu yemişlerdir. Birleşik Krallık’tan ülkemize ithal edilen başlıca ürünlerse; makine, demir-çelik, mücevherat, motorlu kara taşıtları, eczacılık ürünleri, plastik mamuller, optik cihazlar ve tıbbi aletler, hava taşıtları ve kimyasallardır.

Müslümanların Durumu

İngilizlerin Müslümanlarla ilk teması haçlı seferlerine kadar uzanmakta olup, devletler arası ilişkiler, İngiltere’nin uluslararası alanda güç sahibi olarak sömürge faaliyetlerine giriştiği 16. yüzyılda başlamıştır. Özellikle Osmanlı Devleti ile 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yakın ilişki içerisinde olan İngiltere, aynı zamanda sömürdüğü coğrafyalarda farklı dinî ve etnik yapılarla olduğu gibi Müslümanlarla da karşı karşıya gelmiştir. İngilizler sömürgecilik faaliyetleri boyunca gerek Asya’da gerekse Afrika’da milyonlarca Müslüman’ı katletmiş, çok daha fazlasını da köleleştirilerek başta Amerika kıtası olmak üzere diğer sömürgelerinde çalıştırmak üzere vatanlarından koparmıştır. 20. yüzyılın başlarında Büyük Britanya İmparatorluğu’nun sömürgelerinde yaşayan yaklaşık 100 milyon Müslüman’la o dönemde dünyadaki Müslüman nüfusunun yaklaşık yarısını barındırdığı belirtilmektedir.

İngiltere’deki düzenli Müslüman yerleşimleri ise ancak 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren söz konusu olmuş, başta Hint alt kıtası olmak üzere, İngiliz sömürgelerinden ve diğer coğrafyalardan savaş sonrası sürecin doğurduğu krizler nedeniyle göç eden Müslümanlar, yıllar içerisinde ülkede kalabalık bir topluluğa dönüşmüştür.

Günümüzde İslamiyet, Hristiyanlıktan sonra ülkedeki en yaygın ikinci din konumundadır. Ülkedeki Müslümanların sayısının 3,5 milyona yakın olduğu tahmin edilmektedir ki, bu da ülke nüfusunun %5’ine tekabül etmektedir. Bunların yarısına yakınını da Pakistanlılar oluşturmaktadır. Yine Hindistan ve Bangladeşliler de oldukça kalabalık gruplardır. Öne çıkan diğer unsurlar Araplar, Afganlar, Somalililer, Nijeryalılar, Malezyalılar ve Türklerdir. Ülkedeki Müslümanların yaklaşık yarısı İngiltere doğumludur. Başkent Londra’da nüfusun %15’ine yakınını Müslümanlar oluşturmaktadır. Müslümanların dörtte üçünün yaşadığı Londra dışında öne çıkan diğer şehirler Manchester, Batı Midlands, Liverpool, Cardiff ve Hull’dür.

Sosyoekonomik açıdan değerlendirildiğinde Müslümanların ülkedeki en dezavantajlı gruplardan biri olduğu söylenebilir. İşsizlik ve yoksulluğun en yaygın olduğu grupların başında Müslümanlar, özellikle de yakın zamanda göç eden mülteciler gelmektedir. Yüksek gelirli işlerde çalışan Müslümanların oranı %5-6 seviyesinde olup, kişi başı yıllık gelirleri de ülke ortalamasının oldukça altındadır. Bu dezavantajlı durum siyahi Müslümanlar arasında daha da belirgindir.

Müslümanlara yönelik ayrımcı ve ırkçı politikaların her geçen yıl arttığı ülkede, eğitim imkânlarına erişebilme, iş hayatında tutunabilme, siyasi yaşama katılabilme gibi hususlarda Müslümanlar diğer dinî ve etnik gruplara kıyasla oldukça olumsuz koşullara sahiptir. 11 Eylül olayları ve son yıllarda taşeron terör yapılanmaları üzerinden oluşturulan algıyla İslam düşmanlığı tırmandırılmış ve Müslümanlar günlük hayatın her safhasında potansiyel terörist muamelesi görmeye başlamıştır. Bu durum başta can ve mal güvenliği olmak üzere her alanında büyük zorluklara/sorunlara sebep olmaktadır. Müslümanlara yönelik pek çok hadise nefret suçu olarak değerlendirilmeyip adi suç kapsamında işlem gördüğü için de İslam karşıtlığında gelinen noktanın vahameti resmî istatistiklere tam olarak yansımamaktadır. Ancak ülkedeki bağımsız sivil toplum kuruluşları tarafından hazırlanan raporlar, diğer pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi İngiltere’de de İslam düşmanlığının korkutucu boyutlara geldiğini göstermektedir.

Ülke Müslümanları 1970’lerden itibaren kurumsal faaliyetlere başlamıştır. Günümüzde İngiltere’de Müslümanlar tarafından tesis edilmiş irili ufaklı 2.000’e yakın kuruluş bulunmaktadır. Bunların önemli bir bölümü, camiler ve onların etrafında oluşan küçük çaplı dernek faaliyetleri gerçekleştiren lokal yapılardır. Sadece Londra’daki cami sayısı 500’ün üzerindedir.

Müslümanların din eğitimi alanındaki talepleri ancak 1998 yılında karşılık bulmuş, o tarihten itibaren resmî müfredata uygun 30 civarında okul açılmıştır. Bunlar dışında devlet tarafından fonlanmayan, Müslümanlarca kurulmuş 150 kadar bağımsız okul vardır. Ayrıca camilerde medrese usulü ile işleyen ve yalnızca din eğitimi veren irili ufaklı 2.000 kadar yapı bulunmaktadır.