Temel Göstergeler
Resmi AdıHong Kong Özel İdari Bölgesi
Yönetim BiçimiÇin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı özerk idari yapılanma
Bağımsızlık Tarihi1 Temmuz 1997 (İngiltere’den Çin’e bağlanma)
BaşkentHong Kong
Yüzölçümü1.106 km2
Nüfusu7,5 milyon (2020)
Nüfusun Etnik Dağılımı%92 Çinli, %2 Filipinli, %2 Endonezyalı, %4 diğer
İklimiSubtropikal muson iklimi
Coğrafi KonumuÇin’in güneydoğusunda özerk bir bölge olan Hong Kong, Güney Çin Denizi kıyısında yer almaktadır.
KomşularıÇin (33 km, bölgesel sınır), kıyı şeridi (733 km)
DilKantonca (resmî), İngilizce (resmî), Çince
Din%28 Budist, %12 Hristiyan, %5 Müslüman, %1,5 Hindu, %53,5 dinsiz ve diğer
Ortalama Yaşam Süresi83,2 yıl (2020)
Okuma-Yazma Oranı%99 (2019)
Para BirimiHong Kong Doları
Millî Gelir372,989 milyar dolar (2019 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir49.334 dolar (2019 IMF)
İşsizlik Oranı%3,7 (2020)
Enflasyon Oranı%2,2 (2020)
Reel Büyüme Hızı%2,7 (2019)
Yoksulluk Oranı%19,9 (2016)
İhracat ÜrünleriElektronik cihazlar, tekstil ürünleri, hazır giyim, saat, oyuncak, mücevherat
İthalat ÜrünleriHam madde ve yarı mamuller, temel tüketim malları, temel gıda ürünleri, petrol yağları
Başlıca Ticaret OrtaklarıÇin, ABD, Güney Kore, Singapur, Japonya

Ülke Tarihi

Hong Kong bölgesinin tarihi 19. yüzyıl ortalarına kadar Çin tarihi içerisinde değerlendirilebilir. 1839-1942 yılları arasında İngiltere ile Çing İmparatorluğu arasında yaşanan Birinci Afyon Savaşı’nın İngiltere’nin zaferiyle sonuçlanması üzerine 29 Ağustos 1842 tarihinde imzalanan Nanking Anlaşması’yla bölge İngilizlere bırakılmıştır. Çinli tüccarlar yüzyıl ortalarında bölgeye yerleştikten sonra, 1856-1860 yılları arasında Çing İmparatorluğu ile bu kez İngiltere-Fransa ittifakı arasında İkinci Afyon Savaşı yaşanmış ve bu savaşta da yine İngilizler galip gelmiştir. Yüzyılın ikinci yarısında bölgedeki ekonomik koşullar iyileştirilmiş ve dış yatırımlar artmıştır.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında 1941’den itibaren Japon işgali altında kalan bölge, savaşın ardından 1945’te yeniden İngiliz hâkimiyetine bırakılmıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısında ekonomik açıdan giderek güçlenen ve hızla sanayileşen Hong Kong, 1990’lara gelindiğinde hizmet sektörü odaklı bir ekonomiye doğru evrilmiş ve uluslararası ölçekte ticaret, ekonomi ve denizcilik merkezlerinden biri hâline gelmiştir.

19 Aralık 1984 tarihinde iki devlet arasında imzalanan Çin-Britanya Ortak Bildirisi ile bölgenin idaresinin Çin’e devredilmesi sürecinin önü açılmıştır. Bu anlaşmaya göre İngiltere Hong Kong’un idaresini 1997 yılında, 50 yıl boyunca ekonomik ve siyasi sistemin korunmasının garanti edilmesi şartıyla Çin’e devretmeyi kabul etmiştir. Çin yönetiminin “Tek Ülke İki Sistem” politikası doğrultusunda hareket ettiği bu süreç, 1980’lerin ortalarından itibaren bölgede büyük bir göç dalgasına sebebiyet vermiş ve Çin’e devrine kadar yaklaşık yarım milyon insan Hong Kong’u terk etmiştir. 1 Temmuz 1997 tarihinde bölgenin idaresi Çin’e devredilmiş ve böylece Hong Kong’da bir buçuk asır devam eden İngiliz hâkimiyeti sona ermiştir. Aynı yıl başlayan Asya mali krizi diğer bölge ülkeleri gibi Hong Kong’u da ciddi biçimde etkilemiş, 2002-2003 yıllarındaki SARS salgınından da Çin’le birlikte en fazla zararı Hong Kong görmüştür.

Hong Kong, Çin idaresi altında çeyrek yüzyılı geride bırakmanın eşiğindeyken, 2019 yılı Haziran ayında “suçluların Çin’e iadesi” yasa tasarısı üzerinden başlayan ve giderek kitleselleşerek ülke sathına yayılan protesto gösterileri, merkezî yönetimle Hong Kong arasındaki gerilimin had safhaya ulaşmasına yol açmıştır. 1 milyondan fazla kişinin katıldığı ve aylarca devam eden gösterilerin bölgedeki sonuçları önümüzdeki süreçte daha net anlaşılacaktır.

Siyasi Yapı

Bir buçuk asırlık İngiliz hâkimiyetinden sonra, iki ülke arasında imzalanan sözleşmeyle 1997 yılında Çin’e devredilen Hong Kong, özel idari bölge olarak yönetilmektedir ve bağımsız bir devlet statüsünde değildir. Bununla birlikte bölgenin ayrı bir yasama, yürütme ve yargı sistemi bulunmaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti bu idare şeklini “Tek Ülke İki Sistem” politikasıyla formüle etmektedir. Bu anlayışa göre bölgeye “yüksek düzeyde otonomi” ve “kendi kendini yönetme hakkı” verildiği ifade edilmektedir. Çin ana karasındaki vatandaşların Hong Kong’da ikamet hakkı bulunmamakta, kamu maliyesi ve vergiler de merkezî hükümetten ayrı değerlendirilmektedir. Diplomatik ve siyasi konular merkezî hükümete bağlı iken ekonomik ve kültürel ilişkiler Hong Kong bölgesel idaresi üzerinden sürdürülmektedir. Bu kapsamda Hong Kong, finansal, kültürel, sportif birçok uluslararası kuruluş ve ajansa üyedir.

Bölgenin devlet başkanı Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Xi Jinping’dir. Yasama organı 70 sandalyeli yasama konseyidir. Üyelerin yarısı dört yılda bir yapılan seçimlerle, 30’u dolaylı ve daha sınırlı bir seçmen grubuyla, kalan 5’i de bölge meclisi üyeleri içinden aday gösterilerek belirlenmektedir. 2020 yılı Ekim ayı içerisinde yasama seçimlerinin yapılması planlanmaktadır. İcra kurulu başkanı beş yıllık bir görev süresi için sınırlı bir komite tarafından seçilmektedir. Hâlihazırda bu görevi 2017 yılı Temmuz ayından bu yana Carrie Lam yürütmektedir.

Ekonomik Durum

Hong Kong, serbest kapitalist ekonomiye dayanan uluslararası ölçekte önemli bir pazar, küresel bir finans merkezidir. GSYİH’sinin dört katı kadar mal ve hizmet üreten Hong Kong, bu özelliğinden dolayı uluslararası piyasalardaki hareketliliğe aşırı duyarlıdır. Yarım trilyon dolara yaklaşan millî geliri ve 50.000 dolar seviyelerindeki kişi başı ortalama yıllık geliriyle Hong Kong, dünyanın önemli ekonomileri arasındadır.

20. yüzyılın ikinci yarısında hızla sanayileşen Hong Kong, yüzyılın sonlarına doğru hizmet odaklı bir ekonomiye evrilmiştir. 2000’li yıllarda imalat sanayiinin Çin ana karasına taşınmasıyla hizmet sektörü daha da büyümüştür. Hâlihazırda istihdamın yarısından fazlası ve GSYİH’nin %90’ı hizmet sektöründen sağlanmaktadır. Öne çıkan sahalar; ticaret, lojistik, finans, denizcilik, turizm, tekstil, nakliye, elektronik, saat ve oyuncak, profesyonel hizmetler, eğlence ve kültür-sanat hizmetleridir. Dağlık ve oldukça küçük alanı nedeniyle bölge tarımsal üretime elverişsiz ve ham madde bakımından fakirdir.

Hong Kong turizm yönünden de oldukça gelişmiştir. 2018 verilerine göre 29,3 milyon turisti ağırlayan ve 36,7 milyar dolar gelir elde eden ülke, bu verileri yalnızca 1.000 kilometrekarelik yüzölçümüyle sağlamış ve her iki kategoride de dünyada ilk 10 ülke arasına girmeye yaklaşmıştır.

Dış ticaret ve ekonomide en önemli paydaş Çin Halk Cumhuriyeti’dir. Özellikle 2003 yılında imzalanan ve bir çeşit Serbest Ticaret Anlaşması işlevi gören CEPA Anlaşması ile iş birliği daha da güçlenmiş ve çeşitlenmiştir. 2018 verilerine göre Hong Kong’un dış ticaret hacmi 569 milyar doları ihracat, 627 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 1,196 trilyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu verilere göre Hong Kong, dünya ithalat ve ihracat sıralamasında sekizinci, toplam dış ticaret hacmi bakımından yedinci sırada yer almaktadır. Toplam dış ticaretin yarısından fazlasını karşılayan Çin, Hong Kong’un en önemli partneri pozisyonundadır. Bu alanda öne çıkan diğer ülkeler, ABD, Japonya, Güney Kore ve Singapur’dur.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile Hong Kong Özel İdari Bölgesi arasındaki ilişkiler, ülkemizin Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkileriyle doğrudan bağlantılı şekilde sürdürülmektedir. Bu kapsamda Hong Kong’da bir başkonsolosluğumuz görev yapmaktadır. Bölgenin İngiltere’ye bağlı olduğu 1974 yılında, Londra Büyükelçiliği’ne bağlı olarak hizmete açılan konsolosluk, 1979-1991 yılları arasında ekonomik nedenlerle kapalı kalmış, 1997 yılından itibaren de Pekin Büyükelçiliği’ne bağlanarak yeniden hizmete girmiştir.

Karşılıklı ticari ilişkiler gelişme eğilimindedir. 2018 yılı ticaret hacmi, 797 milyon doları Türkiye’den Hong Kong’a ihracat, 131 milyon doları ithalat olmak üzere toplamda 928 milyon dolar olarak gerçekleşmiş ve 1 milyar dolar seviyesine yaklaşmıştır. Bu, aynı zamanda karşılıklı ticaret hacminde ulaşılan en yüksek seviye olmuştur. Ancak Hong Kong’un 1 trilyon doları aşan ticaret hacmi düşünüldüğünde, karşılıklı ticaret hacminin potansiyelin oldukça altında seyrettiği görülmektedir.

Türkiye’den Hong Kong’a ihraç edilen başlıca ürünler; mücevherat, kümes hayvanı eti, pamuk, telefon cihazları, izole edilmiş kablo ve teller, saat ve büyükbaş hayvan derisidir. Hong Kong’dan ithal edilen başlıca ürünlerse; altın, gümüş, elmas, mücevherat ve kâğıt ürünleridir.

Müslümanların Durumu

Müslümanların Çin ana karasıyla henüz 7. yüzyıldan itibaren kurduğu tarihî ilişkiler bir kenara bırakılacak olursa modern dönemde Hong Kong’a ayak basan ilk Müslümanlar, İngilizlerin 19. yüzyıl ortalarında Afyon Savaşları’nda kullanmak için bölgeye getirdiği Hintli Müslümanlardır. Yüzyılın sonlarına doğru bölgedeki Müslüman varlığı giderek artmaya başlamıştır. Çinli Müslümanlar ise 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyılın başlarından itibaren bölgeye yönelmiştir.

Günümüzde Hong Kong’da 350.000 civarında Müslüman’ın yaşadığı tahmin edilmektedir ki, bu da genel nüfusun yaklaşık %5’ine tekabül etmektedir. 50.000’den fazla Çinli Müslüman’ın yaşadığı Hong Kong’da en kalabalık Müslüman topluluğu 150.000’i aşan mevcuduyla Endonezyalılar oluşturmaktadır. Bölgede ayrıca 50.000’e yakın Pakistanlı yaşamakta, geri kalanları da dünyanın hemen her bölgesinden gelen farklı milliyetlere mensup Müslümanlar oluşturmaktadır. Ülkedeki Müslümanların büyük çoğunluğu Sünni’dir. Başta Endonezyalılar olmak üzere bölgedeki Müslüman nüfusun büyük kısmı düşük ücretli emek yoğun işlerde çalışmak üzere bölgeye gelenlerden oluşmaktadır.

Hong Kong’da Müslümanlar dinî tercih ve uygulamalarında sistematik bir zorlukla karşılaşmamaktadır. Genel itibarıyla Müslümanların inançlarının gereklerini ve ibadetlerini yerine getirme noktasında makul şartlara sahip oldukları söylenebilir. Hong Kong’da günümüzde toplam altı cami bulunmaktadır. Bölgede 350.000 civarında Müslüman’ın yaşadığı düşünüldüğünde bu sayının oldukça yetersiz olduğu açıktır. Hong Kong’da yapılan ilk cami 1890 yılında ibadete açılan Camia Camii’dir (Jamia Mosque). Müslümanlar özellikle çalışma hayatının sıkı şartları içerisinde ibadet ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına daireler kiralayarak mescide dönüştürmek gibi çözümler üretmek durumunda kalmaktadır. Hong Kong’da bu şekilde mescide dönüştürülen onlarca daire bulunmaktadır.

Önemli bir turizm merkezi olan Hong Kong’a Müslüman turistlerin ilgisini arttırabilmek adına bölgede helal sertifikalı restoranların sayısı her yıl hızla artmakta, Müslümanların tercih ettiği acentelerle iş birlikleri yapılmaktadır.

Küresel bir finans merkezi olan Hong Kong, İslami finans çalışmaları açısından da önemli bir potansiyeli barındırmaktadır. Özellikle HSBC gibi küresel bankalar, trilyon doları aşan potansiyeliyle İslami finans sahasına yönelik uzun vadeli projelerinde Hong Kong’u önemli bir merkez olarak konumlandırmaktadır.