Temel Göstergeler | |
Resmi Adı | Filipinler Cumhuriyeti |
Yönetim Biçimi | Başkanlık Tipi Demokrasi |
Bağımsızlık Tarihi | 4 Temmuz 1946 (ABD’den) |
Başkent | Manila (1.7 milyon) |
Yüzölçümü | 300.000 km2 |
Nüfusu | 107 milyon (2018) |
Nüfusun Etnik Dağılımı | Ülkede 100’den fazla etnik unsur bulunmakta olup başlıcaları; Tagallar, Visayalar, Bikoller ve İlokonlar ve Morolu Müslümanlardır. |
İklimi | Tropikal iklimin hakim olduğu ülke sıcak ve nemlidir. Ülkenin Büyük Okyanus’a bakan doğu kıyıları daha çok yağış alır, toprakların önemli bir bölümü tropikal ormanlarla kaplıdır. |
Coğrafi Konumu | Güneydoğu Asya’da bulunan Filipinler, Vietnam’ın doğusunda Filipin Denizi ve Güney Çin Denizi arasındaki takımadalardan oluşmaktadır. |
Komşuları | Yok. Kıyı şeridi: 36.289 km |
Dil | Filipino, İngilizce |
Din | %88 Hristiyan, %9 Müslüman, %3 Budistler ve diğerleri |
Ortalama Yaşam Süresi | 69.4 yıl (2017) |
Okuma-Yazma Oranı | %96.3 (2015) |
Para Birimi | Filipinler Pesosu |
Millî Gelir | 313.419 milyar dolar (2017 IMF) |
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir | 2.976 dolar (2017 IMF) |
İşsizlik Oranı | %5.7 (2017) |
Enflasyon Oranı | %3.2 (2017) |
Reel Büyüme Hızı | %6.7 (2017) |
Yoksulluk Oranı | %21.6 (2017) |
İhracat Ürünleri | Elektronik entegre devreler ve cihazlar, izole tel ve kablolar,kondansatörler, diyodlar, radyo ve televizyon vericileri, gemi, hindistancevizi, muz, altın, nikel, taşkömürü, ağaç ürünleri ve kereste, karayolu taşıtları için aksam ve aksesuarlar |
İthalat Ürünleri | Elektronik entegre devreler, petrol yağları, binek otomobiller ve motorlu taşıtlar, ham petrol, bakır cevheri, taşkömürü, hava araçları, radyo ve televizyon vericileri, ilaç, buğday, motosiklet, demir çelik, elektronik cihazlar |
Başlıca Ticaret Ortakları | Japonya, ABD, Hong Kong, Çin, Tayland, Singapur, Güney Kore, Endonezya, Tayvan |
Ülke Tarihi
Filipinler topraklarındaki bilinen en eski yerleşimcilerin tarihi M.Ö. 67 binli yıllara kadar gitmekle birlikte, bu antik döneme ilişkin bilgiler yalnızca arkeolojik kazılarda elde edilen buluntulara dayanmaktadır. M.Ö. 4. Bin yıldan itibaren ada dışından bölgeye göçler başlamış, bilinen ilk yönetim tecrübeleri ise M.S. ilk bin yılın başlarında ortaya çıkmıştır. Bu süreçte bölgesel yönetimlerin yanı sıra, küçük ada devletleri de kurulmuştur. Bu dönemde “Barangay” adı verilen yönetsel birimlerin, “Datu” adı verilen kabile yapısına benzer aile yönetimleri tarafından idare edildiği bilinmektedir.
10. yüzyılda Müslümanların ve Çinli tüccarların ilgi alanına giren Filipinler’de, 15. yüzyıldan itibaren İslamiyet hızla yayılmaya başlamış ve Müslümanlar kısa süre içerisinde Sulu’da (1450) ve Mindanao’da (1515) iki ayrı sultanlık kurmuştur.
16. yüzyılda İspanyol sömürgecilerin istilasına uğrayan adalar, yüzyılın ortalarından itibaren devam eden saldırılarla 1570’lerde kontrol altına alınmış, 1571’de bugünkü başkent Manila ele geçirilmiştir. 1542’de Macellan’ın ardından bölgeye gelen İspanyol denizci Ruy Lopez de Villalobos, buraya daha sonra İspanya Kralı olacak olan dönemin prensi II. Felipe’nin ismini vermiştir ki ülke halen bu isimle anılmaya devam etmektedir. Bu tarihten itibaren Filipinler toprakları 1898 yılına kadar yaklaşık üç buçuk asır süren İspanyol sömürgeciliği boyunca katı sömürge ve misyonerlik politikalarına maruz bırakılmıştır.
İspanya sömürge idaresine karşı farklı dönemlerde pek çok bağımsızlık hareketi sürdürülmüşse de bu çabalar başarıya ulaşamamıştır. Bağımsızlık hareketleri 19. yüzyılın ortalarından itibaren hız kazanırken ABD’nin de desteğini alan Emilio Aguinaldo liderliğinde ülkenin en büyük adası olan Luzon adasının Manila hariç tamamı ele geçirilmiş ve 1898 yılında bağımsızlık ilan edilmiştir. Ancak bu tarihte İspanya ile ABD arasında devam eden savaşın ardından imzalanan antlaşma ile İspanya bölgedeki hakimiyet hakkını ABD’ye devredince Filipinler için yeni bir dönem başlamıştır. 1898-1901 yılları arasında ABD güçleri ile Filipinler arasındaki savaşta katledilen sivillerin sayısı hakkında 200 bin ila 1.5 milyon arasında değişen rakamlar verilmekte ve Filipinler bu süreci bir ABD soykırımı olarak nitelemektedir.
1901 yılında ABD bölgede kontrolü tamamen ele geçirmiş ve bölgedeki başta Sulu Sultanlığı olmak üzere yerel devletleri baskı altına almıştır. ABD hakimiyeti altında devam eden bu geçiş dönemini takiben 1935 yılında Filipinler Topluluğu (Commonwealth of Philippines) oluşturulmuştur.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Japonya tarafından işgal edilen Filipinler, savaşın sonlarında yeniden ABD tarafından kontrol altına alınmışsa da, savaş boyunca yaklaşık 1 milyon Filipinli sivilin yaşamını yitirdiği tahmin edilmektedir. Savaş sonrasında birlik hükümeti yeniden kurulmuş ve hemen ardından 4 Temmuz 1946 tarihinde de Filipinler Cumhuriyeti adıyla bağımsızlık ilan edilmiştir.
Bağımsızlığı takip eden ilk dönem siyasî çalkantılara sahne olmuşsa da, özellikle 1980’li yıllardan itibaren ülke gerek ekonomik gerek siyasî açıdan ciddi bir toparlanma sürecine girmiştir. Buna karşın 1960’ların sonlarından günümüze kadar yaklaşık yarım yüzyıl devam eden Moro meselesi, Filipinler devletinin en önemli sorun alanlarından birini teşkil etmiştir. Ülkenin güneyindeki Mindanao ve çevresinde yaşayan Müslümanların özerklik talebi ve devlet yönetiminin merkeziyetçi anlayışı sebebiyle uzun yıllar devam eden sorun, nihayet 2018 yılında imzalanan barış antlaşması ile neticelenmiş ve bölgede özerk bir yapının teşkil edilmesi hususunda antlaşmaya varılmıştır. Bu antlaşma Filipinler ve Moro Müslümanları açısından olduğu kadar bölgesel ve küresel politikalar açısından yeni bir dönemin başlangıcı kabul edilmektedir. Önümüzdeki süreç bu açıdan önemli gelişmelere gebe görünmektedir.
Siyasî Yapı
Filipinler Cumhuriyeti, başkanlık tipi demokrasi ile yönetilen bir devlettir. Altı yılda bir ülke genelinde yapılan seçimlerle belirlenen devlet başkanı, yürütmenin ve ordunun da başıdır. Ülkede son seçimler 2016 yılı Mayıs ayında gerçekleştirilmiş olup, oyların %39’unu alarak seçimi kazanan Rodrigo Duterte, ülkenin 16. Başkanı olarak Haziran 2016’dan bu yana görev yapmaktadır. Yasama organı 292 üyeli ulusal meclis ve 24 üyeli senatodan oluşan parlamento olup, temsilciler meclisi üyeleri üç yılda bir yapılan seçimlerle belirlenmektedir. Yürütme organı olan bakanlar kurulu ise başkan tarafından belirlenip temsilciler meclisi tarafından onaylanmakta ve kurul üyeleri temsilciler meclisi üyesi olamamaktadır. Yargı erki ise bağımsız mahkemelerce yürütülmekte olup medeni hukukta İspanya ve genel hukukta Anglo-Amerikan sistemi kabul edilmektedir.
Filipinler bir takımada devleti olup, kuzeyde bulunan Luzon ülkenin en büyük adasını teşkil etmekte, güneydeki Mindanao ise ikinci büyük ada konumunda olup nüfusunun önemli bir bölümünü Müslümanlar oluşturmaktadır. Ülke Mindanao’daki özerk yönetim hariç merkezî yönetimle idare edilmektedir. Yarım yüzyıldır Moro Müslümanları ile Filipinler merkezî yönetimi arasında devam eden Mindanao sorunu yüzbinlerce insanın ölümüne neden olurken, 27 Mart 2014 tarihinde Filipinler Hükümeti ile Moro İslami Kurtuluş Cephesi arasında imzalanan Bangsamoro Kapsamlı Barış Antlaşması ile kalıcı barışın sağlanması noktasında önemli bir eşik aşılmış, Duterte’nin başkanlık görevine gelmesi ile ivme kazanan görüşmelerde Temmuz 2018’de sona gelinmiş ve Mindanao eyaleti ve çevresindeki adalara kapsamlı özerklik getirecek olan yasa Duterte tarafından onaylanmıştır. Önümüzdeki süreçte yapılması planlanan referandumla birlikte Moro Müslümanları ve Filipinler için yeni bir dönemin başlaması öngörülmektedir.
Ekonomik Durum
Gelişen ve güçlenen bir ekonomiye sahip olan Filipinler, son on yılda yakaladığı %5’in üzerindeki ortalama büyüme oranının yanı sıra düşük enflasyon ve işsizlik oranlarına da sahiptir. Bununla birlikte 100 milyonu aşan nüfus içindeki yoksulluk oranı hala %20’lerin üzerinde seyretmektedir.
Ülkedeki yoğun nüfus iş gücü potansiyelini ve iç tüketimi canlı tutmakta, bu da ekonominin ana taşıyıcısı olarak hizmet sektörünü öne çıkarmaktadır. Öte yandan yurtdışındaki 10 milyon civarındaki Filipinler vatandaşının ülkeye sağladığı döviz girdisi de önemli katkılar sağlamaktadır. Millî gelirin yaklaşık %60’ı hizmet sektöründen, %30’u sanayiden, %10’u ise tarım sektöründen elde edilmektedir. Tarım sektörü hava şartlarına bağımlılık göstermekle birlikte, istihdamın %25’ini karşılayan önemli geçim kaynaklarından biridir. Başlıca tarım ürünleri pirinç, muz, hindistancevizi, mısır, şeker kamışı, mango ve ananastır. Ayrıca balıkçılık ve kümes hayvanı yetiştiriciliği de gelişmiştir. Sanayi sektörü daha ziyade elektrik/elektronik alanında yoğunlaşmış olup Filipinler bu alanda önemli bir üretim merkezi kabul edilmektedir.
Filipinler dış ticaret hacmindeki artışa karşın, cari açık veren bir ülkedir. Özellikle petrolün dışarıdan temin edilmesi sebebiyle oluşan bu açık, yurtdışındaki işçilerin döviz girdileriyle süspanse edilmektedir. 2017 yılında dış ticaret hacmi, 63.2 milyar doları ihracat, 98.4 milyar doları ithalat olmak üzere toplam 161.7 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Başlıca ithalat kalemlerini elektik-elektronik sektörüne ait ürünler teşkil etmekte olup ihracat gelirlerinin üçte ikisi bu alandan elde edilmektedir. İhracatta öne çıkan diğer kalemler ise muz, hindistancevizi, bakır, altın, nikel, taşkömürü, ağaç ürünleri ve kerestedir. Başlıca ithalat kalemleri ise petrol yağları, elektronik cihazlar, motorlu taşıtlar ve binek araçlar, ilaç, buğday, hava araçları, bakır, demir-çelik ve taşkömürüdür.
Filipinler doğal madenler açısından dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer almaktadır. Başta altın, bakır, nikel ve krom olmak üzere, gümüş, kömür, alçıtaşı, sülfür, kil, kireçtaşı, mermer, silikat, fosfat ve linyit gibi çok çeşitli maden yataklarına sahip olmakla birlikte, bu zenginliklerden henüz yeterli verimlilikte yararlanılamamaktadır. Yüksek üretim maliyetleri, nitelikli işgücü azlığı, altyapı yetersizliği ve dış etkenler bu noktada zikredilebilecek başlıca unsurlardır. Ancak son yıllarda eğitim, sağlık, sosyal hizmetler ve ulaşım alanlarında yapılan hamleler, önümüzdeki yıllarda Filipinler’de hareketli bir dönemin yaşanacağına işaret etmektedir.
Türkiye ile İlişkiler
Türkiye ile Filipinler arasındaki ilişkiler son yıllarda giderek artan bir ivme ile olumlu yönde devam etmektedir. İki ülke arasındaki ilk diplomatik ilişkiler 1949 yılında tesis edilmiş olup, Ankara ve Manila Büyükelçilikleri karşılıklı olarak 1990 ve 1991 yıllarında peş peşe hizmete açılmıştır. 2014 yılında Ahmet Davutoğlu’nun başbakan sıfatı ile Filipinler’e gerçekleştirdiği ziyaret, iki ülke arasındaki en üst düzey ziyaret olarak kayıtlara geçmiştir.
İki ülke arasındaki ticarî ilişkiler de son yıllarda güçlenmektedir. 2002 yılında 60 milyon dolar olan yıllık ticaret hacmi, 2010 yılında 178, 2013 yılında da en yüksek seviyesi olan 316 milyon dolara kadar çıkmıştır. Sonraki yıllarda da sürekli 200 milyon doların üzerinde seyreden yıllık ticaret hacmi 2017 yılında 133 milyon doları Türkiye’den Filipinler’e ihracat, 145 milyon doları ithalat olmak üzere toplam 278 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin Filipinler’e ihraç ettiği başlıca ürünler; buğday, tütün, motorlu taşıtlar, optik teleskop ve dürbünler, ilaç, bakır sac ve levhalar, dokunmuş mensucat ve plastik ürünlerdir. Başlıca ithalat kalemlerimiz ise elektronik entegre devreler, Hindistan cevizi, baskı ve fotokopi makinaları, diyodlar ve transistörler, otomatik bilgi işlem makinaları, manyetik ve optik okuyucular, akıllı kartlar ve depolama aygıtları, transformatörler, büro makinaları, sentetik iplik, monitörler ve tv alıcı cihazlarıdır.
Türkiye ile Moro Müslümanları arasında siyasi, kültürel ve insani alanları kapsayan ilişkiler her geçen gün artarak sürmektedir. Resmi düzeyli ilişkilerin konjonktürel inişli çıkışlı seyrine rağmen, Türkiye halkının Moro’daki Müslümanlar ile olan sivil dayanışması hep varlığını korumuştur. Bugün bölgede büyük insani projelerde Türkiye’nin resmi ve sivil kuruluşları adeta Moro’yu kendi ayakları üzerine kaldırmak için çaba sarf etmektedir. Bölgenin özerkliğe kavuşması sürecinde aktif rol oynayan İHH İnsani Yardım Vakfı, halen barış gözlem misyonu çerçevesinde barış çabalarına destek olurken, insani alanda da birçok projenin gerçekleşmesinde diğer STK’lara öncülük etmektedir. 2015 yılından itibaren bu ülkeye doğrudan seferlere başlayan THY ve Filipinli gençlerin Türkiye’de eğitim görmesine katkı sağlayan Türkiye Bursları da iki ülke ve halk arasındaki ilişkilerin güçlenmesinde önemli katkı sağlamaktadır.
Müslümanların Durumu ve Mindanao Özerk Bölgesi
İslamiyet’in Filipinler topraklarındaki tarihi 9-10. yüzyıllara kadar dayanmaktadır. Bölgenin uluslararası deniz ticaretine dahil olması ile birlikte Müslüman tüccarlar bölge ile ilişki kurmaya başlamışlardır. Takip eden yüzyıllarda bölgede hızlı bir İslamlaşma süreci yaşanmış, 15. yüzyılın ortalarında da Müslüman idareciler tarafından kurulan ilk devlet tecrübesi gerçekleşmiştir. 1450 yılında kurulan Sulu Sultanlığı ve daha sonra 1515’te kurulan Maguindanao Sultanlığı, bölgedeki ilk İslam yönetimleridir. Bu süreçte Müslümanlar, siyasî evlilikler, diplomatik ve ticarî ilişkiler ve fetihlerle bölgedeki etkinliklerini arttırmışlardır. İslamiyet Filipinler’de büyük oranda barış ortamında yayılmış ve 16. yüzyılın ortalarına doğru tüm Filipinler’de etkin hale gelmeye başlamışsa da, İspanyol sömürge kuvvetlerinin Filipinler’i ele geçirmesi ve sonrasında uygulanan katı misyonerlik faaliyetleri ile İslamiyet yalnızca adanın güney kısmında varlığını muhafaza edebilmiştir. İspanyolların Müslümanlara karşı giriştiği yok etme faaliyetleri bölge Müslümanlarının büyük direnci ile karşılaşmış ve İspanyol hakimiyeti boyunca da bu direnç devam etmiştir. Bugünkü Filipinler topraklarında üç asrı aşkın bir süre devam eden İspanyol sömürgeciliği boyunca güney kesimindeki Müslümanlar direnişini sürdürmüş, İspanya-Moro Savaşları sömürge yönetimlerine karşı sürdürülen en uzun mücadelelerden biri olarak tarihe geçmiştir. Böylece Müslümanların bölgedeki varlıklarını ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetler başarıya ulaşamamıştır.
19. yüzyılın sonlarında Filipinler topraklarında hakimiyetin ABD’ye geçmesinin ardından, benzer bir direnci ABD’ye karşı da sergileyen Moro Müslümanları, ilerleyen yıllardaki nispî iyileştirmeler sebebiyle ABD idaresini kabul etmişlerdir. Bu süreçte herhangi bir bağımsızlık durumunda ayrı bir yapılanma için girişimlerde bulunulmuşsa da, 2. Dünya Savaşı sonrasında ilan edilen bağımsızlıkla bu talep kabul görmemiştir. Filipinler’in 1946 yılında bağımsızlığını ilan etmesini takip eden ilk çeyrek yüzyılda ortaya çıkan iskan ve mülkiyet sorunları, Müslümanların yaşadığı bölgelerin yatırımlardan yeterli pay alamaması, eğitim başta olmak üzere temel ihtiyaçlara erişimdeki yetersizlikler ve tarihsel süreçte ortaya çıkan tavırların beslediği gerilim ortamı, 1960’ların sonlarında merkezî yönetimle Moro Müslümanlarını karşı karşıya getirmiştir.
1968’de otuz Müslüman askerin üstlerine itaatsizlik ettikleri gerekçesiyle öldürülmeleri, ardından 1971 yılında gerçekleştirilen cami kundaklama eyleminde 70 Müslümanın diri diri yakılması gibi olaylar, iki taraf arasındaki gerginliği çatışma zeminine ve silahlı mücadeleye taşımıştır. Böylece 1960’ların sonlarından itibaren Moro Müslümanlarının bağımsızlık yolundaki silahlı mücadelesi başlamıştır.
Moro Müslümanları tarafından Filipinler merkezî yönetimine karşı girişilen bağımsızlık mücadelesi kapsamında ilk olarak 1968 yılında Mindanao Bağımsızlık Hareketi (MIM) kurulmuştur. Uzun ömürlü ve kalıcı olmayan MIM’in ardından 1969 yılında Nur Misuari öncülüğünde kurulan Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi (MNLF), gerek siyasî gerek askerî alanda verdiği mücadele ile, Moro mücadelesinin belirli bir tabana ulaşması, ulusal ve uluslararası alanda bilinirlik kazanması noktasında önemli katkılar vermiştir. 1976 ve 1996 yıllarında merkezî hükümetle iki barış antlaşması imzalayan MNLF, mücadelenin seyrinin tam bağımsızlıktan özerk yönetime doğru evrilmesi sürecinde önemli bir aktör olarak yer almıştır.
1977 yılında MNLF’den ayrılan bir fraksiyon olarak Selamet Haşimi’nin liderliğinde kurulan Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) ise, mücadelesini dini referansları önceleyen İslamî bir hareket olarak öne çıkmıştır. Zamanla Moro Müslümanlarının ve Moro mücadelesinin asıl ve gerçek temsilcisi haline gelen MILF, merkezî hükümete karşı sürdürülen müzakerelerin tarafı olarak yer almış ve özerkliğin kazanılması ile sonuçlanan süreçte önemli rol oynamıştır. Selamet Haşimi’nin 2003 yılında vefat etmesinden bu yana MILF’in liderliğini Hacı Murad İbrahim sürdürmektedir.
Filipinler merkezî hükümetinin Moro Müslümanlarını hedef alan ve yaklaşık yarım yüzyıl devam eden baskı ve şiddet politikalarının bilançosunu kesin olarak tespit etmek mümkün değildir. Ancak bağımsız sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları, 120 bini aşkın kişinin hayatını kaybettiğini, 2 milyondan fazla Müslümanın mülteci durumunda düştüğünü, 200 binden fazla evin tahrip edildiğini, yüzlerce cami ve okulun yıkıldığını ortaya koymaktadır. Müslümanlar bu uzun dönem boyunca temel insan hakları özgürlüklerinden mahrum bırakılmış, sivil yerleşim alanları silahlı operasyonlarla tahrip edilmiş, siyasi tutuklama ve infazlar gerçekleştirilmiştir. Ülkedeki Müslüman çocuk ve gençler temel eğitim imkanlarına erişememiş, binlerce kadın ve kız çocuğu tecavüze uğramış, Müslümanların ticaret yapmaları engellenmiş, bölge sağlık, ulaşım gibi temel alanlarda devlet yatırımlarından gerektiği şekilde katkı alamamıştır. Öte yandan bu sancılı süreç sebebiyle bölgede insan, organ, fuhuş ve uyuşturucu ticareti alabildiğine yayılmıştır.
Filipinler merkezî hükümetiyle Moro Müslümanları arasındaki barış görüşmeleri 1996 yılında başlamış, 2012 yılında imzalanan çerçeve antlaşma ile Mindanao adasında Bangsamoro adı verilecek özerk bir bölge kurulması kararlaştırılmış, 28 Mart 2014 tarihinde ise Bangsamoro Kapsamlı Antlaşması imzalanmıştır. Böylece Moro Müslümanlarının bağımsızlığına giden süreç resmiyet kazanmıştır.
2016 yılında mevcut başkan Rodrigo Duterte’nin işbaşına gelmesinin ardından süreç ivme kazanmıştır. Duterte, bölgedeki ABD varlığının gerginliği arttırdığına ve barış sürecini baltaladığına dikkat çekerek, Amerikan askerlerinin Mindanao adasından çekilmesini istemiştir. Öte yandan 90’ların başlarından beri bölgede faaliyet gösteren ve eylemleri MILF tarafından da kınanan Ebu Seyyaf örgütü, 2014 yılında Isnilon Hapilon liderliğinde kendisini DAEŞ’in Güneydoğu Asya kolu olarak ilan etmiş, DAEŞ’in Ortadoğu’daki yöntemlerine benzer uygulamalarıyla da sürece zarar veren bir diğer unsur olmuştur. Nitekim örgütün liderleri Isnilon Hapilon ve Omar Maute’nin yakalanması için 2017 yılında sürdürülen operasyonda, ülkenin en yoğun Müslüman nüfusuna sahip Marawi hedef alınmış ve operasyonlar sırasında 300 binden fazla Müslüman şehri terk etmek zorunda kalmıştır. Barış sürecinin zarar görmemesi adına MILF’in de destek verdiği operasyonlar sebebiyle şehir yerle bir edilmiş fakat nihayet Ekim 2017’de Hapilon ve Maute ölü olarak ele geçirilmiştir. Operasyonların tamamlanmasının ardından Sultan Kudarat’ta düzenlenen mitinge yaklaşık 1.5 milyon kişi katılmış ve taraflar barış sürecinin nihayete erdirilmesi noktasındaki kararlılıklarını ortaya koymuştur.
Yaklaşık yarım yüzyıl devam eden ve çeşitli evrelerden geçen mücadele neticesinde, Mindanao adası ve çevresindeki Müslümanlara kapsamlı bir özerklik getirilmesini kabul eden Bangsamoro Organik Yasası 23-24 Temmuz 2018’de Temsilciler Meclisinde onaylanmış, 26 Temmuz’da da Başkan Duterte tarafından imzalanmıştır. Bangsamoro Özerk Yönetiminin kurulması için düzenlenen referandumun ilk aşaması 21 Ocak, ikinci aşaması ise 6 Şubat 2019’da gerçekleştirilmiş ve referandumda 2 milyona yakın kişi oy kullanmıştır. Referandum sonuçlarının ardından Mindanao’da Müslümanların yönetiminde Bangsamoro Özerk Bölgesi’nin kurulması yolundaki tüm süreçler tamamlanmıştır. Yakın bir gelecekte özerk yönetimin kuruluş aşamalarının tamamlanması beklenmektedir. Yeni kurulacak Bangsamoro Müslüman Özerk Bölgesi’nde çoğu Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) temsilcisinin oluşturacağı 80 kişilik bir meclis teşekkül etmesi ve başbakanın da bu meclis içerisinden seçilmesi öngörülmektedir. Bölgeyi üç yıl yönetecek olan hükümetin, Devlet Başkanı Duterte tarafından kısa süre içinde açıklanması beklenmektedir. Yeni yönetimin hayata geçmesiyle birlikte şeri hükümlerin uygulanacağı şeriat mahkemeleri kurulacak, idarî yetkiler özerk yönetime bırakılacak ve bölge ekonomik kalkınmada devlet imkanlarından daha fazla istifade etmeye başlayacaktır. Önümüzdeki sürecin Moro Müslümanları açısından, geride kalan acılı ve sancılı sürece göre çok daha olumlu seyretmesi beklenmektedir.