Temel Göstergeler
Resmi AdıCibuti Cumhuriyeti
Yönetim BiçimiBaşkanlık tipi demokrasi
Bağımsızlık Tarihi27 Haziran 1977 (Fransa’dan)
BaşkentCibuti (300.000)
Yüzölçümü23.200 km2
Nüfusu950.000 (2017)
Nüfusun Etnik Dağılımı%65 Somali, %35 Afar, %5 diğer
İklimiÇöl ikliminin hâkim olduğu ülkede sıcaklıklar yüksek, yağışlar son derece azdır.
Coğrafi KonumuBir Doğu Afrika ülkesi olan Cibuti, karadan kuzey güney düzleminde Eritre, Etiyopya ve Somali ile çevrilidir. Batı kıyıları ise Kızıldeniz’in bitip Yemen Denizi’nin başladığı bölgeyi oluşturmaktadır.
KomşularıEtiyopya (342 km), Eritre (125 km), Somali (61 km), kıyı şeridi (314 km)
DilFransızca, Arapça, Somali ve Afar dilleri
Din%95 Müslüman, %5 Hristiyan ve diğer inançlar
Ortalama Yaşam Süresi64 yıl (2018)
Okuma-Yazma Oranı%68 (2003 verileri)
Para BirimiCibuti frangı
Millî Gelir2,187 milyar dolar (2018 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir2.085 dolar (2018 IMF)
İşsizlik Oranı%40 (2017)
Enflasyon Oranı%0,7 (2017)
Reel Büyüme Hızı%6,7 (2017)
Yoksulluk Oranı%23 (2015)
İhracat ÜrünleriCanlı küçükbaş hayvan, odun kömürü, kahve, kuru baklagiller, ham deri, çay.
İthalat ÜrünleriPalm yağı, akaryakıt, motorlu taşıtlar ve binek otomobiller, pirinç, şeker, ayakkabı, iş makineleri, hazır giyim ürünleri, taşkömürü, mobilya, buğday, sebze-meyve.
Başlıca Ticaret OrtaklarıÇin, Etiyopya, Hindistan, Endonezya, ABD, Malezya, Türkiye, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri.

Ülke Tarihi

İnsanlık tarihinin en kadim medeniyet havzalarından olan Doğu Afrika bölgesinde yer alan Cibuti’deki insan yerleşiminin geçmişi binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Bölgenin ilk yerleşimcilerinin Arabistan Yarımadası’ndan gelen Afarlar olduğu tahmin edilmektedir. Daha sonra Somalililerin gelmesi ile birlikte güney bölgesinde Somalililer (İsalar), kuzey bölgesinde ise Afarlar hâkimiyeti ele geçirmiştir. İlk çağlardan itibaren stratejik konumu nedeniyle deniz ticaretinin önemli noktalarından biri kabul edilen bölge, İslamiyet öncesi dönemde bir süre de Mısır toprakları arasında yer almıştır. Ancak bu döneme ait kesin veriler bulunmamaktadır.

16. yüzyılda Mısır’ın fethinin ardından Osmanlı topraklarına dâhil olan bölge, Süveyş Kanalı’nın açılmasından sonra 19. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere ve Fransa’nın sömürge faaliyetlerine maruz kalmıştır. Somali bölgesi İngiltere ve Fransa arasında paylaşılırken, bugünkü Cibuti toprakları da Fransız bölgesinde kalmıştır. 1859 yılında Unuk şehrini ele geçiren Fransızlar, bölgede Afarlar ve İsalarla anlaşmalar yaparak buradaki hâkimiyetlerini pekiştirmiştir. 1888 yılında İngiltere ve Fransa, aralarında imzaladıkları anlaşmayla bölgeyi paylaşmış ve Cibuti’yi de içine alan bölge Fransa’ya verilmiştir.

Cibuti topraklarındaki Fransız sömürge idaresi 20. yüzyılın üçüncü çeyreği sonuna kadar devam etmiştir. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Cibuti, Fransa’nın denizaşırı toprakları arasında sayılmış ve halka Fransız vatandaşlığı verilmiştir. Bu süreçte başlayan bağımsızlık mücadelelerinin ardından 1957 yılında Cibuti, yeni bir yönetim statüsü ile Fransız Somalisi adını almıştır. 1958 yılında bağımsızlık talepleri karşısında gerçekleştirilen şaibeli referandum neticesinde, Cibuti’nin Fransa toprağı olarak kalmaya devam etmesine karar verilmiş, ancak 1960’ta İngiliz Somalisi ve İtalyan Somalisi’nin birleşerek bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Cibuti’deki Somali asıllı İsalar da bu yeni devlete katılmak istemiş, bunun üzerine ülkede karışıklıklar çıkmıştır. Bu süreçte baskıcı politikalara başvuran Fransa, çok sayıda insanı sürgüne göndermiştir. 1967 yılında gerçekleştirilen ikinci referandumdan da bağımsızlık yolunda bir netice çıkmamış, devam eden olaylar Fransa tarafından kanlı bir şekilde bastırılmıştır. 1970 yılında ülkenin adı Afarlar ve İsalar Fransız Ülkesi (Territoire Français des Affars et des Issas) olarak değiştirilmiş, 27 Haziran 1977 tarihinde de Cibuti adıyla tam bağımsızlık ilan edilmiş ve Fransız yönetimi resmen sona ermiştir. Bununla birlikte bağımsızlığa rağmen Fransa’nın ülke üzerindeki siyasi ve askerî etkinliği devam etmektedir. 1992 yılına kadar tek parti ile yönetilen ülkede, bu tarihten itibaren çok partili sisteme geçilmiştir.

Siyasi Yapı

Bağımsızlığını kazandığı 1977 yılından 1992 yılına kadar tek parti rejimi ile yönetilen Cibuti, bu tarihte gerçekleştirilen halk oylaması ile çok partili hayata geçiş yapmış, ancak parti sayısı dört ile sınırlandırılmıştır. 2002 yılında yapılan anayasa değişikliği ile parti sayısındaki sınırlama kaldırılmıştır.

Başkanlık tipi demokratik sistemin uygulandığı Cibuti’de devlet başkanı beş yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenmektedir. İlk olarak 1999 seçimleri sonrasında bu göreve gelen Ismail Omar Guelleh, daha sonra 2005, 2011 ve 2016 yıllarında yapılan seçimlerden de zaferle ayrılmış ve iktidarını korumuştur. Ülkede bir sonraki başkanlık seçimlerinin 2021 yılında yapılması öngörülmektedir.

Hükümet devlet başkanı tarafından görevlendirilen başbakan, 22 bakan ve iki devlet sekreterinden oluşmaktadır. Ülkede başbakanlık görevini 2013 yılı Nisan ayından bu yana Abdoulkader Kamil Mohamed sürdürmektedir. Yasama organı 65 sandalyeli parlamento olup üyeler beş yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenmektedir. Ülkede son parlamento seçimleri 2018 yılı Şubat ayında gerçekleştirilmiştir.

Ekonomik Durum

Cibuti, gelişmekte olan bir ekonomiye sahiptir. Son 10 yılda ortalama %6’lık büyüme oranı yakalayan ülkede, yeni ulaşım ve altyapı yatırımlarının tamamlanması ile birlikte ekonominin daha hızlı bir büyüme sürecine girmesi beklenmektedir. Ancak yüksek düzeydeki yoksulluk ve işsizlik oranları ülkenin hâlâ en temel sorunlarının başında gelmektedir. Bununla birlikte kayıt dışı ekonominin yaygınlığı sebebiyle ülkedeki refah düzeyinin resmî rakamlara yansıyanın üzerinde olduğu ifade edilmektedir.

Cibuti, coğrafi konumu itibarıyla uluslararası deniz taşımacılığı açısından stratejik bir öneme sahiptir. Kızıldeniz’in bitip Aden Körfezi’nin başladığı yerde bulunan Cibuti, bu bakımdan açık denizler öncesi ticari gemiler için bir yakıt ikmal noktası vazifesi görmektedir. Hâlihazırda inşaatı devam eden havaalanı ve liman projelerinin tamamlanmasından sonra Cibuti’nin bölgedeki öneminin daha da artacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Böylece Cibuti limanları Doğu Afrika ticaretinin en önemli noktalarından biri hâline gelecektir. Ülkede liman varlığının gelişmesi ile birlikte re-exportun da hızla artacağı tahmin edilmektedir. Bu konumu sebebiyle Cibuti ekonomisi büyük oranda hizmet sektörüne dayalıdır ve millî gelirin %80’i buradan sağlanmaktadır.

Ülke, çok az yağış aldığından tarımsal faaliyetler son derece sınırlıdır ve halkın ihtiyaçlarının ancak %10’luk bir kısmı karşılanabilmektedir. Temel gıda ürünlerinin geri kalan kısmı ithalatla karşılanmaktadır. Buna karşın özellikle iç kesimlerde ve geleneksel yöntemlerle sürdürülen hayvancılık faaliyetleri halkın en önemli geçim kaynaklarından biridir ve millî gelirin yaklaşık üçte biri bu sektörden sağlanmaktadır. Canlı hayvan satışı da başlıca ihracat kalemlerinden birini teşkil etmektedir.

Ülke temel gıda ürünleri dışında enerji ve su alanında da kendisine yetebilen bir konumda değildir ve bu temel ihtiyaçlar ülkeyi ithalata bağımlı hâle getirmektedir. Bu bakımdan yabancı sermaye ve yatırımlar kalkınma için daha hayati öneme sahiptir. Son yıllarda Cibuti’deki en önemli yatırımcı ülke Çin’dir. Cibuti limanlarını denize açılan kapısı olarak gören Etiyopya’nın da deniz ticareti ile ilgili yatırımları giderek artmaktadır.

Ülke ekonomisi açısından önem taşıyan bir diğer alansa ilginç bir şekilde ülke topraklarında bulunan askerî üslerden elde edilen kira gelirleridir. Hâlihazırda Cibuti’de ABD, Japonya, Almanya ve Fransa’nın üsleri bulunmakta olup Çin, Suudi Arabistan ve İtalya’nın da bu yönde girişimleri vardır.

Cibuti dış ticarette büyük oranda ithalata bağımlıdır. İhracatın toplam dış ticaretteki payı %10’un altındadır. 2017 yılında toplam dış ticaret hacmi 158 milyon doları ihracat, 4,745 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 4,9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Cibuti’nin dış ticaretteki en önemli partnerleri Çin ve Etiyopya’dır.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile Cibuti arasında siyasi, ticari, diplomatik ve kültürel alanlarda, hızla gelişen iyi ilişkiler mevcuttur. Son yıllarda Türkiye’nin kıtaya ve özellikle Doğu Afrika bölgesine yönelik attığı somut adımlar neticesinde Cibuti ile sıkı dostluk ilişkileri kurulmuştur. 2012 ve 2013 yıllarında karşılıklı olarak peş peşe hizmete giren büyükelçilikler de bu durumun göstergesidir. Ayrıca son yıllarda hem devlet başkanlığı hem de bakanlıklar düzeyinde iki ülke arasında pek çok ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaretlerde çeşitli alanlarda dört anlaşma imzalanmıştır. THY’nin Cibuti’ye haftanın yedi günü doğrudan seferleri bulunmaktadır. “Türkiye Bursları” kapsamında her yıl onlarca Cibutili öğrenci öğrenim görmek için Türkiye’ye gelmektedir.

İki ülke arasındaki ticari ilişkiler de son yıllarda büyük ivme kazanmıştır. 2000’li yılların başlarında birkaç milyon dolar civarındaki toplam dış ticaret hacmi, karşılıklı atılan adımlar ve imzalanan anlaşmalarla 2017 yılında 102 milyon dolara, 2018 yılında da neredeyse iki kat artarak 196 milyon dolara yükselmiştir. İki ülke arasındaki dış ticaret ilişkisinin tamamına yakını Türkiye’den Cibuti’ye ihracat şeklinde gerçekleşmektedir. Bu kapsamda sayılabilecek başlıca ürünler; demir-çelik, bitkisel yağ, makarna, iş makineleri, buğday unu, inşaat malzemeleri ve elektrik transformatörleridir. Türkiye’nin Cibuti’den kayda değer tek ithalat maddesi ise mürekkeptir. İki ülke arasındaki ticari ilişkilerin önümüzdeki yıllarda daha stratejik bir noktaya ulaşması ve Türkiye’nin Doğu Afrika pazarı için Cibuti’yi bir merkez üssü olarak kullanması planlanmaktadır.

Dış politikada ABD ve Fransa ile iyi ilişkileri olan Cibuti, son yıllarda Çin ve Türkiye ile de siyaset ve ticaret alanlarında ikili ilişkilerini güçlendirmiştir. Komşuları Etiyopya ve Somali ile ilişkileri olumlu yönde seyreden Cibuti’nin bir diğer komşusu Eritre ile yaşanan sınır tartışmaları nedeniyle diplomatik ilişkileri gergindir.

Müslümanların Durumu

Cibuti İslamiyet’in ilk dönemlerinde, henüz 7. yüzyılda Medine’den göç ederek bölgeye gelen Müslümanlar aracılığıyla İslamiyet’le tanışmış, 7 ve 8. yüzyıllarda büyük oranda İslamlaşmış bir bölgedir. 16. yüzyılda kısa süreli Portekiz işgali dışında 19. yüzyılın ikinci yarısındaki Fransız sömürge dönemine kadar Cibuti toprakları yüzlerce yıl Müslümanlar tarafından yönetilmiştir. Fransız sömürge yönetimine karşı isyan eden Müslüman halk kan ve şiddetle bastırılmış, bu dönemde çok sayıda katliam gerçekleştirilmiştir. 1917 yılında Afar Müslümanlarının başlattığı isyan bunların en bilinenidir. Bu süreçte Fransız sömürge idaresi bir yandan dinî eğitimi yasaklamış bir yandan da misyonerlik faaliyetleriyle halkı Hristiyanlaştırmaya çalışmış ancak bunda başarılı olamamıştır. Hâlihazırda ülkede yerli halk arasında Hristiyan olanların sayısı yok denecek kadar azdır ve ülkedeki Hristiyan nüfusu Avrupalılar teşkil etmektedir. Fransa’nın Cibuti halkına yönelik zulümleri 2. Dünya Savaşı sonrasında başlayan bağımsızlık mücadelesi sırasında da devam etmiş; Afrika’daki pek çok sömürge bölgesi 1960’larda bağımsızlığını kazanırken, Cibuti’deki göstermelik referandumlarla bu süreç 1977 yılına kadar uzatılmıştır.

Günümüzde Cibuti nüfusunun tamamına yakını Müslüman olup halkın büyük bölümü Şafii mezhebine mensuptur.