Temel Göstergeler
Resmi adıBosna Hersek
Yönetim biçimiFederal Demokratik Cumhuriyet
BaşkentSaraybosna (275.000)
Bağımsızlık tarihi1 Mart 1992 (Yugoslavya’dan)
Yüzölçümü51.197 km²
Coğrafi konumuGüneydoğu Avrupa’da, Balkan yarımadasında yer alan Bosna-Hersek; Sırbistan, Karadağ ve Hırvatistan arasındadır.
İklimiÜlkenin genelinde karasal iklim hâkimken, güneybatı kesiminde Akdeniz ikilime görülmektedir.
Doğal kaynaklarıDemir, boksit, bakır, kurşun, kromit, kobalt, manganez, nikel, tuz, kum, tarım ve orman ürünleri
Nüfusu3,3 milyon (2022)
Nüfusun etnik dağılımı%50 Boşnak, %31 Sırp, %15 Hırvat, %4 diğer
Din%52 Müslüman, %45 Hristiyan, %3 diğer (2013 verileri)
DillerBoşnakça, Hırvatça ve Sırpça
Nüfus artış oranı-0,54 (Dünya Bankası 2016 Tahmini)
Ortalama yaşam süresi77,9 yıl (2022)
Milli Gelir21,6 milyar dolar (2021 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir6.648 dolar (2021 IMF)
Para BirimiKonvertibil Mark (Değiştirilebilir Mark KM – 1 Euro = 1.95 KM)
Okuryazar Oranı:%98,5 (2015)
Reel büyüme oranı%2,8 (2021)
GSYİH - Sektörel Bileşim%7,8 tarım, %27,9 endüstri, %64,3 hizmet 
Enflasyon oranı%1,8 (2022)
İşsizlik oranı%15,7 (2022)
Yoksulluk Oranı%16,9 (2015)
EndüstriÇelik, kömür, demir, motorlu araç montajı, tütün ürünleri, petrol arıtma
Tarım ürünleriÜzüm, buğday, mısır, patates

Ülke Tarihi

500 yıl boyunca Osmanlı hâkimiyetinde varlığını sürdüren Bosna-Hersek, 1878 yılında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun kontrolüne geçmiştir. Ülke, Birinci Dünya Savaşı sonunda daha sonra Yugoslavya adını alacak olan Sırp, Sloven ve Hırvatlardan oluşan imparatorluğa katılmıştır. 1945 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın sonra ermesinin ardından Doğu Bloğu’na katılan ve komünizmle yönetilmeye başlayan Yugoslavya, Josip Broz Tito’nun 1980 yılında ölünden sonra ekonomik ve siyasi açıdan zayıflamaya başlamış ve 1990’larla birlikte de dağılmıştır. Bu süreçte Bosna-Hersek de Şubat 1992’de bağımsızlığını ilan etmiştir. 7 Nisan 1992’de ABD ve diğer Batılı ülkelerce tanınan Bosna-Hersek’in 22 Mayıs 1992’de de Birleşmiş Milletler’e (BM) yaptığı üyelik başvurusu kabul edilmiştir.

Bu bağımsızlık kararını tanımayan Sırplar, 1992-1995 yılları arasında sürecek kanlı bir savaş başlatmıştır. Aşırı milliyetçi Slobodan Miloşeviç ve onun desteklediği militanlarca büyük Sırbistan’ı kurma hayalleriyle hareket eden Sırbistan, bu süreçte, 20. yüzyılın en büyük soykırımlarından birini gerçekleştirmiştir. Yaşanan savaşta 100.000’in üzerinde Boşnak hayatını kaybetmiştir. Batılı ülkeler, etnik temizlik yürüten Sırpların başta Saraybosna olmak üzere kuşatma altındaki şehirleri bombalamasına, masum sivilleri öldürmesine, başta aydınlar olmak üzere seçilmiş kişilerin toplama kamplarında öldürülmesine uzun süre gereken tepkiyi göstermeyerek seyirci kalmıştır.

Savaşın ilk aylarında askerî gücü olmayan doğudaki pek çok Boşnak şehri Sırpların saldırıları sonucu düşmüştür. Ancak Srebrenitsa halkı, şehri çeviren tepelerin de yardımıyla saldırılara karşı kendisini başarıyla savunmuştur. 1993’te BM Srebrenitsa’nın da aralarında bulunduğu altı yerleşim birimini “güvenli bölge” ilan etmiştir. Böylece sınırları korunabilir hâle getirerek barış için görüşülebilir bir zemin yaratmanın amaçlandığı iddia edilmiştir.

Mayıs 1995’te Saraybosna’daki kuşatmayı şiddetlendiren Sırplara karşı NATO hava saldırısı düzenlemiştir. Bu saldırıya misilleme olarak Sırplar da altı güvenli bölgeyi bombalayarak 300 BM askerini rehin almıştır. Sırpların şehre yaklaşması üzerine, Srebrenitsa’daki Müslüman Boşnaklar, Hollandalı askerlerin şehri savunmasını istemiştir. Bu taleplerinin reddedilmesi üzerine, güvenli bölge olduğu için şehre girerlerken ellerinden alınan silahların teslimini ve şehri bizzat savunmak istediklerini bildirmişler, ancak bu talepleri de reddedilmiştir. Boşnaklar, Hollandalı barış gücü askerlerince silahsız ve yalnız bırakılmıştır. Temmuz 1995’te General Ratko Mladic komutasındaki Sırp güçleri Srebrenitsa’daki Hollandalı BM güçleriyle anlaşarak şehri hedef almıştır. Yaklaşık 25.000 Boşnak, Sırp tehdidi üzerine şehri terk ederek bir başka güvenli bölge olan Potoçari’ye gitmiştir. Sırplar Srebrenitsa’ya geldiklerinde Hollandalı barış gücü komutanı, Sırpları engellemek yerine onlara katliam konusunda yardımcı olmuş, hatta Hollandalı birliklerin komutanının Sırp General Mladic ile karşılıklı kadeh kaldırdığı belgelenmiştir. Kadın ve çocuklar ayrıldıktan sonra askerlik çağındaki erkekler otobüslere bindirilip kampın yakınında kurşuna dizilerek öldürülmüştür. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki bu en büyük soykırımda 10.000-15.000 Boşnak’ın katledildiği tahmin edilmektedir. Kızılhaç yetkilileri bu olaylar sırasında 7.500-8000 kişinin de kaybolduğunu bildirmiştir. Bu süreçte yaşanan en manidar olaylardan biri ise, bu katliamın en büyük sorumlularından olan Hollandalı birliklerin memleketlerine döndüklerinde Hollanda hükümeti tarafından “madalya” ile ödüllendirilmeleridir. Srebrenitsa Katliamı’nın ardından o güne kadar olaylara kayıtsız kalan Batı kamuoyunda Sırplara karşı baskılar artmış ve 1995 yılı sonlarında yapılan Dayton Anlaşması ile savaş sona ermiştir.

Siyasi Yapı

Bosna-Hersek’in siyasi sistemi 1995 yılında savaşın bitmesi için imzalanan Dayton Anlaşması ile kurulmuştur. Esas amacı savaşın bitirilmesi olan anlaşma, ülkedeki her etnik unsurun (Boşnaklar, Hırvatlar ve Sırplar) memnun kalacağı şartların oluşturulmasını hedefliyor görünse de dünyanın en karmaşık siyasi sistemlerinden birini ortaya çıkarmıştır. Temelde barış ortamında toplumlar arası normalleşmenin gerçekleşmesiyle anlaşmanın ülkenin siyasi yapısında yol açtığı kaosun düzene girebileceği ve sistemin daha işler hâle getirilebileceği öngörülmüş olsa da anlaşmanın imzalanması üzerinden 22 yıl geçmesine rağmen Bosna-Hersek siyasi sistemi hâlen dünyanın en karmaşık sistemi olma özelliğini korumakta ve reform çabaları da bu sistem içerisinde sonuçsuz kalmaktadır.

Dayton Anlaşması uyarınca Bosna-Hersek Cumhuriyeti, hemen hemen eşit yüzölçümüne sahip iki birimden oluşmaktadır: Hırvat ve Müslümanlardan oluşan Bosna-Hersek Federasyonu (Bosna-Hersek Cumhuriyeti ile karıştırılmamalı) ile Sırplardan oluşan Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska). Bunlara ek olarak, uluslararası denetime tabi Brcko bölgesi ise tarafların müşterek hâkimiyeti altındadır. Devletin ve yürütme erkinin başı olan devlet başkanı, sekiz ayda bir ülkedeki üç toplumun temsilcileri arasında el değiştirir. Devlet başkanının yardımcılarının da diğer iki etnik unsurdan olması zorunluluğu vardır. Örneğin devlet başkanı Boşnak ise yardımcılarından biri Sırp diğeri Hırvat asıllı olmak zorundadır. Üçlü devlet başkanlığı sisteminin üyeleri, dört yılda bir her toplum için ayrı ayrı düzenlenen seçimler çerçevesinde halkoyu ile seçilir. Adaylar iki dönem aday olmalarının ardından dört yıl boyunca bir daha aday olamazlar. Devlet başkanının başlıca görev alanları dış ilişkilere ilişkindir. Hâlihazırda üç kişiden oluşan devlet başkanlığı makamını Boşnak tarafı adına Şefik Caferovic, Hırvat tarafı adına Zeljko Komsic, Sırp tarafı adına Milorad Dodik yürütmektedir. Bir sonraki seçimlerin 2022 yılı Ekim ayında yapılması planlanmaktadır.

Yasama organı 15 sandalyeli halk meclisi ve 42 sandalyeli temsilciler meclisinden oluşan iki kanatlı parlamentodur. Halk meclisinde her üç etnik gruba beşer sandalye ayrılırken, temsilciler meclisinde 28 sandalye Bosna-Hersek Federasyonu’na, 14 sandalye Sırp Federasyonu’na ayrılmıştır.

Böylesi karmaşık bir siyasi sistem hem ülkedeki mevcut sorunların aşılamamasına hem de yeni sorunların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Şöyle ki, Bosna-Hersek’in en büyük sorunlarından biri olan tüm etnik unsurların birlikte yaşaması bilinci hâlen oluşturulamamıştır. Ülkenin en güncel siyasi sorunlarından biri, Sırpların yoğun şekilde yaşadığı Sırp Cumhuriyeti’nde yükselen bağımsızlık talebidir. Bu amaçla referanduma dahi gideceklerini belirten Sırpların bu talebi, gelecekte ülkenin parçalanmasına yol açma potansiyeli taşımaktadır.

Sırpların bağımsızlık talebi yanı sıra Hırvatlar arasında da -henüz açıkça tartışılmasa da- bir üçünü entitenin kurulması fikri yaygındır. Bu görüş, Hırvatların yoğun olduğu bölgeleri içine alacak Mostar merkezli bir Hırvat entitesinin kurulması düşüncesine dayandırılmaktadır.

Diğer taraftan ülkede siyasi açıdan istikrarsız bir ortamın olması, siyasi kararların güçlü bir şekilde alınamaması gibi sorunlar, yerli yabancı tüm yatırımcıların gözünü korkutmakta, bu da ülkenin ekonomik açıdan kalkınmasına engel teşkil etmektedir.

Ekonomik Durum

Bosna-Hersek, 1990’lı yıllarda vuku bulan işgal, savaş ve soykırımın yıpratıcı etkilerini yaşamaya devam eden, görece küçük ama gelişmekte olan bir ekonomiye sahiptir. Ekonomik gelişmenin önündeki başlıca engeller; siyasi sistemin sebep olduğu yolsuzluk, organize suçlar, yüksek maliyetli hükümet harcamalarıdır. Devlet kurumlarındaki yıllık harcamanın gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYİH) oranı bakımından Bosna-Hersek Avrupa’da birinci sıradadır. Hükümet içindeki anlaşmazlıklar nedeniyle özelleştirmelerin yapılamaması, yabancı yatırımların ülkeye gelmesine de engel olmaktadır. Özel sektörün rekabetçi olmaktan uzak yapısı, siyasi belirsizlikler, savaş sonrası altyapı eksikliği gibi sorunlar ülke ekonomisini ciddi biçimde zorlamaktadır.

Savaş öncesi dönemde ağır sanayi altyapısına sahip olan Bosna-Hersek’te, ülkenin en büyük 10 sanayi kuruluşu toplam istihdamın ve üretimin yarısını karşılayacak büyüklükteyken yaşanan savaşla birlikte sanayi tesisleri zarar görmüş, tesislerdeki makine ve teçhizat çalınmış ve ülkenin sanayie dayalı ekonomik yapısı bozulmuştur. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Bosna-Hersek’in millî geliri savaş sonrası dönemde sürekli artmış ve 2021 yılı itibarıyla 21,6 milyar dolara ulaşmıştır. Ülkede kişi başı ortalama yıllık gelir de 6.000 doların üzerindedir.

Bosna-Hersek her ne kadar ekonomik açıdan büyüme sağladıysa da işsizlik hâlen önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Genel işsizlik oranlarının %15’ler seviyesinde seyrettiği ülkede, gençler arasında işsizlik daha yüksek oranlardadır. Bu durum özellikle eğitimli gençlerin yurt dışına göç etmesine neden olmaktadır.

Ülke ekonomisinin taşıyıcı gücü olan hizmet sektörü, istihdamın yarıdan, millî gelirin %60’tan fazlasını sağlamaktadır. Sanayinin istihdam ve millî gelirdeki payı %30’lar seviyesinde olup, öne çıkan sahalar; maden, mobilya, tekstil ve demir-çeliktir. Tarım halkın önemli geçim kaynaklarından biri olmasına karşın millî gelirdeki payı %10’un altındadır. Yetiştirilen başlıca ürünler; mısır, patates, sebze-meyve, süt ürünleri ve tahıldır. Ayrıca kümes hayvanı yetiştiriciliği de yaygındır.

Dış ticarette yıllık toplam hacim son yıllarda 15 milyar doların biraz üzerindedir. 2020 yılı dış ticaret hacmi 6,1 milyar doları ihracat, 9,9 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 16 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile Bosna-Hersek arasında yüzyıllara dayanan güçlü tarihî, kültürel ve toplumsal bağlar bulunmaktadır. Dört asırdan uzun devam eden Osmanlı yönetimi boyunca Türklerle Boşnaklar arasında tesis edilen güçlü dostluk ve kardeşlik ilişkileri, Boşnak toplumunun barış ve huzur ortamı içerisindeki Osmanlı yönetiminde tedrici olarak İslamiyet’i kabul etmesiyle daha da perçinlenmiştir. Takip eden yüzyıllarda Osmanlı Devlet yönetiminde çok sayıda Boşnak idareci üst düzey görevler almıştır. Bu tarihî miras üzerinde tesis edilen ilişkiler, modern dönemde de devam etmiş, Yugoslavya’nın dağılmasının ardından Bosna-Hersek’in bağımsızlığını ilan ettiği ve ardından Sırpların işgal ve soykırımlarına maruz kaldıkları 1990’lı yılların ilk yarısında da Boşnak halkının en büyük destekçisi Türkiye ve Türk halkı olmuştur.

Dayton Anlaşması’ndan sonra barış sürecini kontrol etmek ve muhafazasını sağlamak amacıyla Aralık 1995’te “Barışı Uygulama Konferansı” oluşturulmuştur. Konferansın yürütme kurulu; ABD, Fransa, Almanya, İtalya, Kanada, Rusya, Japonya, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği Başkanlığı ve İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan (İİT) meydana getirilmiştir. Türkiye, İİT’nin Barışı Uygulama Konferansı Yürütme Kurulu içindeki temsilcisi konumundadır. Bosna-Hersek’te etnik unsurlar arasında yaşanan anlaşmazlıklarda her zaman Müslüman olan Boşnakların yanında yer alan Türkiye, sorunların uzlaşı yoluyla çözülmesi yönünde politikalar izlemektedir.

Türkiye, Bosna-Hersek’in önemli ticari ortaklarından biridir. İki ülke arasında 3 Temmuz 2002 tarihinde imzalanan ve 1 Temmuz 2003 tarihinde yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması ile sanayi mallarına uygulanan gümrük vergisi oranları sıfırlanmıştır. Yapılan bu anlaşma neticesinde iki ülke arasındaki ticari ilişkiler her geçen gün daha da güçlenmektedir. Karşılıklı ticaret hacmi 2020 yılında 443 milyon doları Türkiye’den Bosna-Hersek’e ihracat, 203 milyon doları ithalat olmak üzere toplamda 646 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’den Bosna-Hersek’e ihraç edilen başlıca ürünler; örme giyim, makine, plastik mamuller, elektrikli cihazlar, alüminyum ve demirdir. Bosna-Hersek’ten ithal edilen ürünlerse; hayvansal ve bitkisel yağ, demir-çelik, et ve sakatat, kumaş ve giyim eşyasıdır.

Bosna-Hersek’te 100 kadar Türk şirketi faaliyet göstermekte olup, bu ülkedeki Türk yatırımlarının toplam tutarı 250 milyon doların üzerindedir. Türkiye, Bosna-Hersek’teki doğrudan yabancı yatırımlarda dokuzuncu sırada yer almaktadır. Türk müteahhitlerince Bosna-Hersek’te üstlenilen projelerin bedeli yaklaşık 600 milyon dolar civarındadır.

Müslümanların Durumu

Boşnak toplumu içerisinde İslamiyet’in yayılması Osmanlı Devleti’nin 13. yüzyılın sonlarından itibaren bölgeye yönelik fetih ve iskân politikalarıyla gerçekleşmiştir. Fatih Sultan Mehmet devrinde tam olarak fethedilen bölgede 1463’te Bosna Sancağı, 1470 yılında da Hersek Sancağı teşkil edilmiş, takip eden yıllarda bölgedeki fetihler devam etmiş ve daha sonra 1580’de Bosna Eyaleti ile çok daha geniş bir yönetim merkezi oluşturulmuştur. Bölgeye Anadolu’dan yerleştirilen Müslüman Türk nüfus, Boşnak halkla kaynaşmış, oluşan huzur ve güven ortamı içerisinde Boşnak toplumu da zamanla İslamiyet’i benimsemiştir. Öyle ki takip eden yüzyıllarda Müslüman Boşnaklar kendilerini Türk olarak da tanımlamışlardır. Osmanlı yönetimiyle birlikte bölge her bakımdan hızlı bir kalkınma ve gelişme dönemine girmiştir.

Osmanlı Devleti’nin parçalanma sürecinde önce Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından da Yugoslavya’nın hâkimiyeti altında varlığını sürdüren Boşnak Müslümanları, Yugoslavya’nın dağılmasıyla 1991 yılında bağımsızlıklarını ilan etmiş ancak bu karara karşı çıkan Sırpların başlattığı işgal ve soykırıma maruz kalmışlardır. 1992-1995 yılları arasında 100.000’den fazla Müslüman Boşnak katledilmiş, yüz binlerce insan savaş nedeniyle ülkesini terk etmek durumunda kalmıştır.

 Günümüzde Bosna-Hersek’te Boşnak nüfus %50 civarında olup, Müslümanların ülke içindeki oranı da bunun biraz üzerindedir; dolayısıyla Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Kosova ile birlikte Avrupa’da Müslümanların çoğunluğu teşkil ettiği üç ülkeden biridir. Ülkenin asli unsuru olan Boşnak Müslümanları dışında, Bosna-Hersek’te sınırlı sayıda Türk, Arnavut, Arap vd. Müslüman unsurlar da bulunmaktadır.