Temel Göstergeler
Resmi AdıBelçika Krallığı
Yönetim BiçimiAnayasal monarşi
Bağımsızlık Tarihi4 Ekim 1830 (Hollanda’dan)
BaşkentBrüksel (1,2 milyon)
Yüzölçümü30.514 km2
Nüfusu11,7 milyon (2021)
Nüfusun Etnik Dağılımı%75 Belçikalı, %4 İtalyan, %4 Faslı, %3 Fransız, %2 Türk, %2 Hollandalı, %10 diğer
İklimiIlıman iklim hâkimdir. Kışlar ılık, yazlar serindir.
Coğrafi KonumuBir Batı Avrupa ülkesi olan Belçika’nın doğusunda Almanya, güney ve batısında Fransa, kuzeyinde Hollanda ve Kuzey Denizi, güneyinde Lüksemburg bulunmaktadır.
KomşularıFransa (556 km), Hollanda (478 km), Almanya (133 km), Lüksemburg (130), kıyı şeridi (66 km)
DilFlamanca, Fransızca, Almanca
Din%60 Hristiyan, %31 dinsiz, %7 Müslüman, %2 diğer
Ortalama Yaşam Süresi81,6 yıl (2021)
Okuma-Yazma Oranı%99 (2018)
Para BirimiAvro
Millî Gelir578,996 milyar dolar (2021 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir50.103 dolar (2021 IMF)
İşsizlik Oranı%7,6 (2021 tahmini)
Enflasyon Oranı%1,2 (2021)
Reel Büyüme Hızı%5,4 (2021 tahmini)
Yoksulluk Oranı%14,1 (2020)
İhracat ÜrünleriOtomobil, ilaç, mineral yakıtlar, elmas, azotlu bileşikler, tıbbi cihazlar, kara taşıtları için yedek parça ve aksesuar
İthalat ÜrünleriOtomobil, ilaç, ham petrol, mineral yakıtlar, elmas, motorlu taşıtlar, kara yolu taşıtları için yedek parça, telefon cihazları
Başlıca Ticaret OrtaklarıAlmanya, Fransa, Hollanda, İngiltere, ABD, İtalya, Çin

Ülke Tarihi

Belçika coğrafyasındaki bilinen en eski topluluklar Kelt ve Germen topluluklarıdır. MÖ 57 yılında Sezar döneminde Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altına giren bölge, bugünkü Belçika sınırlarından daha geniş bir coğrafyada Belçika Galyası’nı oluşturmuş ve 5. yüzyıla kadar Roma eyaleti olarak kalmıştır. Yüzyılın başlarından itibaren Frank kabilelerinin istilasına uğrayan bölgede 8. yüzyıl ortalarına kadar Merovenj Hanedanı, daha sonra da Karolenj İmparatorluğu hüküm sürmüştür.

8. yüzyılın sonları ve 9. yüzyılın başlarında hüküm süren Şarlman döneminde devlet, bugünkü Belçika, Almanya, Fransa, Hollanda, İsviçre ve İtalya’nın kuzeyini kapsayan çok geniş bir alana yayılmayı başarmıştır. Yüzyılın ikinci yarısında imparatorluğun üçe bölünmesiyle bugünkü Belçika toprakları Lotharingia (Orta Frank Krallığı) bölgesinde kalmıştır. Bu tarihten itibaren uzun yüzyıllar boyunca bu topraklarda bölgesel yönetimlerin hâkimiyeti söz konusu olmuştur.

15. yüzyıl başlarında bugünkü Belçika topraklarının büyük bir bölümü Burgonya Dükalığı sınırları içerisinde yer almıştır. 1648’de bağımsızlığını kazanan Hollanda -İspanya hâkimiyetinde kalan güney kesimler hariç- Belçika topraklarını da sınırlarına katmıştır. 1713’te Avusturya, aynı yüzyılın sonlarında da Fransa hâkimiyetine giren Belçika, I. Fransız İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından 1815’te bir kez daha Hollanda ile birleşmiştir.

Belçika 1830-1831 yılları arasında gerçekleşen Belçika Devrimi ile Hollanda’ya karşı bağımsızlığını ilan etmiş ve 1831’de I. Leopold Belçika Krallığı’nın ilk kralı olmuştur. Hollanda ise Belçika’nın bağımsızlığını 1839’da imzalanan Londra Anlaşması ile tanımıştır.

Belçika, 1870’li yıllarda Kongo’yu sömürgeleştirme yolunda önemli adımlar atarken, 1885 yılındaki Berlin Konferansı’nda Kongo’nun Kral II. Leopold’un özel mülkiyeti olarak tanınmasıyla birlikte, Kongo’daki sömürge yönetimi uluslararası düzeyde resmiyet kazanmıştır. Bu tarihten itibaren başta kauçuk, fildişi ve palmiye yağı olmak üzere bölgenin bütün zenginlikleri acımasız yöntemlerle sömürülmeye başlanmıştır. Yerli halk kendi vatanlarında köle olarak çalışmaya zorlanmış, toplaması gereken ürün miktarını toplayamayanların elleri kesilerek cezalandırılmış; insanlar açlık, yoksulluk, salgın hastalıklar ve ağır şartlarda çalıştırılmaları sebebiyle hayatlarını kaybetmiş; sömürge yönetimine karşı çıkanlarsa katledilmiştir. Uzun yıllar devam eden bu uygulamalar nedeniyle 1890’ların başlarında 30 milyon civarında olan Kongo nüfusu, 1920 yılında 8 milyona kadar düşmüştür. Bölge, 1908 yılında Belçika Kongosu adıyla devlete bağlı bir koloniye dönüştürülmüş ve 1960 yılında bağımsızlığını kazanana kadar Belçika tarafından sömürülmeye devam etmiştir.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanya tarafından işgal edilen Belçika, savaşın ardından yeniden bağımsızlığını kazanırken, Almanya’nın sömürge bölgesi olan Ruanda-Urundi’yi 1916’da ele geçirmiş ve bölge Milletler Cemiyeti manda bölgesi olarak Belçika’ya bağlanmış, 1925 yılında da bir koloni bölgesi olarak Belçika’nın yedinci ili statüsüne getirilmiştir. 1962 yılında iki ülkenin de ayrı ayrı bağımsızlığını kazanmasına kadar devam eden sömürge yönetimi, ortaya koyduğu politika ve uygulamalarla bölgedeki etnik sorunların zeminini hazırlamış ve bir anlamda 1994 yılında gerçekleşen ve yüzyılın en büyük soykırımlarından biri olan Ruanda Soykırımı’nın yaşanmasında önemli rol oynamıştır.

İkinci Dünya Savaşı sırasında bir kez daha Almanya tarafından işgal edilen Belçika, 1944 yılında işgalden kurtulmuştur. Savaş sonrası süreçte Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun kurucuları arasında yer alan Belçika, günümüzde Avrupa Birliği (AB) ve NATO’nun merkezi konumundadır.

Siyasi Yapı

Bağımsızlığında iki asrı geride bırakmaya hazırlanan Belçika, federal cumhuriyetlerden oluşan anayasal bir monarşidir. Ülkede bulunan altı federe yapı; Federal Hükümet, Flaman Hükümeti, Valonya Hükümeti, Brüksel-Başkent Bölgesi Hükümeti, Fransız Toplumu Hükümeti ve Alman Toplumu Hükümeti’dir. Federal hükümetle federe yapılar birbiri üzerinde denetim hakkına sahip değildir.

Devlet yönetiminin başında bulunan kral, ülkeyi uluslararası platformlarda temsil etme, başbakan ve bakanlar kurulunu atama yetkisine sahiptir. 2013 yılından bu yana tahtta Philippe (Leopold Ludwig Maria) oturmaktadır.

Yasama organı 60 sandalyeli senato ve 150 sandalyeli temsilciler meclisinden oluşmaktadır. Her ikisinin üyeleri de beş yılda bir düzenlenen seçimlerle belirlenmekte olup son seçimler Mayıs 2019’da yapılmıştır. Yürütme organı 15 bakandan müteşekkil hükümettir. Belçika, son yıllarda koalisyon hükümetleri ve hükümet krizleriyle gündeme gelmektedir. 2000’li yıllarda birçok kez yaşanan bu krizler sebebiyle ülkede hükümet kurulamamıştır. Özellikle Haziran 2010-Aralık 2011 arasındaki yaklaşık bir buçuk yıllık hükümetsiz dönem, parlamenter yönetimler arasındaki en uzun hükümetsiz dönemlerden biri olarak tarihe geçmiştir. Başbakanlık koltuğunda Ekim 2020’den bu yana Alexander de Croo oturmaktadır.

Ekonomik Durum

Merkezî konumu, gelişmiş ulaşım ve altyapı ağı, erken dönemden bu yana güçlü biçimde sürdürülen sanayisi ile Belçika, Avrupa’nın ve dünyanın önemli ekonomilerinden biridir. Millî geliri yarım trilyon doları aşan ülke, dünyanın en büyük 20 ekonomisinin hemen altında konumlanmaktadır. 50.000 doları aşan kişi başı ortalama yıllık geliriyle refah seviyesi bakımından da oldukça avantajlı bir pozisyondadır. Ancak gelir dağılımında özellikle göçmenler dezavantajlı konumdadır ve ülkede yoksulluk oranı %15 civarındadır. Nüfusun giderek yaşlanması ve gelir eşitsizliği, ülke için çözüm bekleyen en önemli sorun alanlarını oluşturmaktadır.

Avrupa’da sanayileşmenin en erken gerçekleştirildiği ülkelerden biri olan Belçika, kara, deniz ve demir yolu ağı bakımından oldukça gelişmiş bir ulaşım altyapısına sahiptir; ayrıca merkezî konumu da kıta içerisinde ülkeye avantaj sağlamaktadır. Enerjide dışa bağımlı olan Belçika’da nükleer santrallerin bir kısmının kapatılacak olması, bu bağımlılığı daha da arttırmaktadır. Kömür ve çelik sanayi uzun yıllar ülke ekonomisinin taşıyıcı ayağını oluşturmuş ve 1980’lerden itibaren hafif sanayi, ileri teknoloji ve hizmet sektörü gelişmiştir. Bu noktada tekstil, lojistik, kimya, uzay, gıda işleme, eczacılık, nakliye gibi sahalar öne çıkmaktadır. Hâlihazırda hizmet sektörünün millî gelir ve istihdamdaki payı %80, sanayinin payı ise %20 civarındadır. Tarım ise son derece sınırlı olup, yetiştirilen başlıca ürünler şeker pancarı, tahıl, tütün ve sebze-meyvedir.

Dış ticaret hacmi 2010’lu yıllarda ortalama 800 milyar dolar seviyelerinde seyretmiştir. 2020 yılı dış ticaret hacmi 420 milyar doları ihracat, 396 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 816 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Dış ticaretinin dörtte üçünü AB ülkeleriyle gerçekleştiren Belçika’nın toplam dış ticaret hacminin yarısını Almanya, Fransa ve Hollanda karşılamaktadır. Bu alamda öne çıkan diğer ülkeler İtalya, ABD, Çin ve İngiltere’dir.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile Belçika arasındaki siyasi ilişkilerin temeli Belçika Krallığı’nın bağımsızlığını kazanmasının ardından 1838 yılında Osmanlı Devleti zamanında atılmıştır. Geride kalan yaklaşık iki asırlık sürede ikili ilişkiler pek çok alanda olumlu düzeyde seyretmiştir. 2015 yılı Ekim ayında Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan tarafından gerçekleştirilen ziyaret, bağımsızlığını takip eden 177 yıllık süre içerisinde Türkiye’den Belçika’ya başkanlık düzeyindeki ilk resmî ziyaret olmuştur. Belçika Kralı Philippe de prensliği döneminde Ekim 2012’de Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Ayrıca Erdoğan ve hâlihazırda Avrupa Konseyi Başkanı olan dönemin Belçika Başbakanı Charles Michel, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için bulundukları ABD’de Eylül 2019’da bir görüşme yapmıştır. Karşılıklı olarak faaliyet gösteren büyükelçiliklerin yanı sıra, Belçika’nın İstanbul’da bir başkonsolosluğu ile Antalya, İzmir ve Gaziantep’te fahri konsoloslukları vardır.

İki ülke arasındaki ticari ilişkiler oldukça kuvvetlidir. En güçlü ticari partnerleri arasında yer almasa da her iki ülke de birbiri için önemli ticaret ortaklarındandır. Karşılıklı ticaret hacmi son 10 yılda ortalama 6 milyar dolar civarında seyrederken, 2020 yılında 3,6 milyar doları Türkiye’den Belçika’ya ihracat, 3,7 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 7,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’den Belçika’ya ihraç edilen başlıca ürünler; binek otomobil ve motorlu taşıtlar, kara yolu taşıtları için yedek parça ve aksesuar, çinko, mücevherat, sentetik iplik, demir-çelik ve tekstil ürünleridir. Belçika’dan ithal edilen başlıca ürünlerse; hurda demir, petrol yağları, polimerler, altın, dokuma tezgâhları, tıbbi ilaç ve demir-çelik ürünleridir.

İki ülke ilişkilerini yakından ilgilendiren bir diğer husus, Belçika’da yaşayan Türklerdir. 1960’lı yıllardan itibaren Belçika’ya göçmen işçi olarak giden Türklerin önemli bir bölümü burada kalmış ve bugün üçüncü nesle ulaşan oldukça kalabalık bir diaspora grubu oluşmuştur. Günümüzde Belçika’daki Türklerin sayısı 250.000 civarındadır ki, bu da Belçika nüfusunun %2’den fazlasına tekabül etmektedir. İlk yıllarda düşük ücretli işlerle geçimlerini sağlayan Türkler, ilerleyen yıllarda başta inşaat, otomotiv, lokantacılık, tekstil ve turizm olmak üzere pek çok iş kolunda önemli başarılar elde ederek işveren konumuna geçmeyi başarmıştır. Bugün Belçika’da 5.000 civarında Türk işveren bulunmakta ve Türk firmaları yaklaşık 20.000 kişiye istihdam sağlamaktadır.

Türkiye-Belçika ilişkilerinde turizm de önemli bir başlıktır. Belçika vatandaşlarının yurt dışı seyahatlerindeki öncelikli tercihlerinden biri olan Türkiye, son yıllarda senede yaklaşık yarım milyon Belçika vatandaşını ağırlamaktadır.

Müslümanların Durumu

20. yüzyılın ortalarına kadar ülkedeki Müslümanların sayısı birkaç yüz kişi ile sınırlıyken, İkinci Dünya Savaşı sonrası süreçte ülkede ortaya çıkan iş gücü ihtiyacı sebebiyle önce İtalya’dan işçi alımı yapılmış, fakat İtalyan göçmen işçilerden beklenen verim alınamayınca, 1960’larla birlikte başta Türkiye ve Fas olmak üzere halkı Müslüman olan ülkelerden göçmen işçi alımına başlanmıştır. 1980’li yıllara kadar süren bu durum, bundan sonra buraya yerleşen göçmen işçi ailelerinin yönlendirmesiyle devam etmiştir. Günümüzde Belçika’daki Müslümanların sayısı 800.000’i aşmıştır ki, bu sayı ülke nüfusunun %7’sine tekabül etmektedir. Bu oranla Müslümanlar, Hristiyanların ardından ülkedeki en kalabalık ikinci dinî topluluğu teşkil etmektedir. Ülkedeki en kalabalık Müslüman grubu 400.000’i aşan nüfuslarıyla Faslılar oluşturmaktadır; Türk nüfusu ise 250.000 civarındadır. Ülkede öne çıkan diğer Müslüman unsurlarsa Boşnaklar, Arnavutlar, Cezayirliler ve Tunuslulardır.

Belçika Müslümanları, diğer pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi çeşitli sorunlarla karşı karşıyadır. Ülkeye göçmen işçi olarak gelen ilk nesilden bu yana Müslümanlar kötü muameleye ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Özellikle 11 Eylül sonrasında tırmanışa geçen İslam düşmanlığı, Belçika’da Müslümanlara yönelik olumsuz yaklaşımları beslemekte, Müslümanlar hayatın her alanında fiziksel ve psikolojik şiddetle karşı karşıya kalmaktadır. Müslümanlar eğitim, sağlık ve istihdam olanaklarından eşit şekilde yararlanamamakta, gerektiği ölçüde siyasi temsil hakkı bulamamakta, gündelik hayatta çifte standarda maruz kalmakta, kültürel farklılıkları ve inanca dayalı tercihleri sebebiyle şiddet görmektedir. Yapılan araştırmalar bu ayrımcılığın sistematik olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin Müslümanlar iş başvurularında isimleri sebebiyle otomatik olarak elenmekte, ev kiralamakta zorluk yaşamakta, eğitim hayatında yanlı ve yanlış yönlendirmelerle akademik başarı elde etmeleri engellenmekte, kadınlar tesettürleri sebebiyle sözlü ve fiziksel tacize uğramaktadır.

İslam Belçika’da tanınan altı inançtan biri olmasına ve Belçika yasaları her türlü inanç hürriyetini garanti altına almasına rağmen Müslümanlar tesettürleri sebebiyle eğitim hayatında yasaklarla karşı karşıya kalmaktadır. Medya, siyaset ve kültür-sanat alanında ortaya konan yaklaşımlar da ülkede İslam düşmanlığının tırmanmasına zemin hazırlamaktadır.

Bu ayrımcı politikalar sebebiyle Müslümanlar sosyoekonomik olarak ülkenin dezavantajlı kesimini oluşturmaktadır. Belçika’da işsizlik oranı %7 iken, bu oran Müslümanlar arasında %20 civarındadır. Benzer şekilde Müslümanlar arasındaki gelir seviyesi de ülke ortalamasına göre oldukça düşük, yoksulluk oranı da ülke ortalamasından yüksektir.