Temel Göstergeler | |
Resmi Adı | Bahreyn Krallığı |
Yönetim Biçimi | Anayasal Monarşi |
Bağımsızlık Tarihi | 15 Ağustos 1971 (İngiltere’den) |
Başkent | Manama (330 bin) |
Yüzölçümü | 760 km2 |
Nüfusu | 1.5 milyon (2018) |
Nüfusun Etnik Dağılımı | %46 Bahreynli Araplar, %45 Asyalılar (Hintliler, Filipinliler, Bangladeşliler, Sri Lankalılar, Nepalliler, Pakistatnlılar), %5 Bahreynli olmayan Araplar, %5 diğerleri |
İklimi | Kurak bir iklime sahiptir. Yazlar oldukça sıcak, kışlar az yağışlı ve ılık geçer. |
Coğrafi Konumu | Suudî Arabistan’ın doğusunda, Basra Körfezi’nde yer alan takımadalardan oluşmaktadır. |
Dil | Arapça, İngilizce, Farsça, Urduca, Hintçe |
Din | %70 Müslüman, %14 Hristiyan, %10 Hindu, %2.5 Budist, %3.5 diğerleri |
Ortalama Yaşam Süresi | 78.7 yıl |
Okuma-Yazma Oranı | %95.7 |
Para Birimi | Bahreyn Dinarı |
Millî Gelir | 34.8 milyar dolar (2017 IMF) |
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir | 24.029 dolar (2017 IMF) |
İşsizlik Oranı | %3.8 (2017) |
Enflasyon Oranı | %1.4 (2017) |
Reel Büyüme Hızı | %3.2 (2017) |
Yoksulluk Oranı | Bilinmiyor |
İhracat Ürünleri | Petrol yağları, ham petrol, demir ve demir ürünleri, alüminyum ve mamülleri, kimyasal gübre |
İthalat Ürünleri | Ham petrol, otomobil, telefon cihazları, alüminyum oksit ve hidroksit, gemi ve vinçler, ilaç, altın ve mücevherat |
Başlıca Ticaret Ortakları | Suudî Arabistan, BAE, ABD, Çin, Japonya, Katar, Avustralya, İngiltere, Hindistan |
Ülke Tarihi
Bahreyn, insanlık tarihinin en önemli deniz ticaret yollarından biri üzerinde bulunması bakımından bugüne kadar stratejik önemi son derece yüksek bir bölge olma özelliğini muhafaza etmiştir. Bölgede yapılan arkeolojik çalışmalar neticesinde bölgedeki yerleşimlerin M.Ö. 3. bin yıla dek uzandığı tespit edilmiştir. Bölgede İslam öncesi devirlere ait bilgiler son derece sınırlı olmakla birlikte, Asur, Babil, Yunan ve Perslerin bölgede hüküm sürdükleri bilinmektedir.
Henüz asrısaadet döneminde barış yoluyla İslamiyet’i kabul eden bölge İslam topraklarına dahil olmuş, bu bağlılık dört halife, Emevî ve Abbasî dönemlerinde de büyük oranda devam etmiştir. Bölgede daha sonra Uyûnîler, Salgurlular, Tabîler ve Cebrîler hüküm sürmüştür.
16. yüzyılın başlarında Aden ve Kızıldeniz’i ele geçiren Portekiz, daha sonra Bahreyn’e yönelmiş ve burada da hakimiyet kurmuştur. Bu dönemde bölgenin önemli unsurlarından olan Osmanlı Devleti, Portekiz ile karşı karşıya gelmiş ve hatta Bahreyn’in hakimiyetini bir süreliğine ele geçirmişse de, Portekiz adaya tekrar hakim olmuştur. 1602 yılında İran’a bağlı kuvvetler tarafından ele geçirilen Bahreyn uzun süre İranlı ve Arap kabileler arasında hakimiyet mücadelesine konu olmuş ve nihayet 1783 yılında Utub kabilesine bağlı Sünnî bir aile olan Âl-i Halife tarafından ele geçirilmiştir. Halife ailesi o günden bu yana Bahreyn’in yönetimindeki varlığını sürdürmektedir.
Halife ailesini kontrolü ele geçirmesinin ardından barış ve huzur ortamının sağlanması, Umman Sultanlığı’nın bölgeye olan ilgisini arttırmışsa da, bu dönemde Vehhabiler’den alınan destekle saldırılar bertaraf edilmiştir. 19. yüzyılda Bahreyn, Osmanlı Devleti ve İngiltere arasında karşılıklı hakimiyet iddialarına sahne olmuş, zaman zaman bu sürece İran ve Vehhabiler de dahil olmuştur. Osmanlı Devleti’nin Bahreyn’in kendi sınırları içerisinde kaldığı iddiasını taşıdığı bu dönemde, devletler bölge üzerindeki hakimiyetlerini sağlamak adına çeşitli girişimlerde bulunmuş, birbirlerine notalar vermiş, stratejik öneme sahip bölgelere bayraklar asılmış, antlaşmalar ve sözleşmeler imzalanmışsa da, bu dönemde uzun süreli mutlak bir hakimiyet tesis edilememiştir. Nihayet 29 Temmuz 1913 tarihinde imzalanan antlaşma ile Osmanlı Devleti Bahreyn’den tamamen çekilmiş, bunun üzerine Bahreyn İngiltere’nin hakimiyeti altına girmiştir.
Bahreyn’deki İngiliz himayesi 1968 yılına kadar devam etmiş, bu tarihte bölgedeki diğer emirliklerle birlikte bir “Arap Emirlikleri Federasyonu” kurulmasına karar verilmişse de, görüşmeler kalıcı bir birlikteliğe dönüşmemiş, İngiltere’nin de bölgeden çekilmesi üzerine, 1971’de önce Bahreyn, ardından da Katar bağımsızlığını ilan etmiş, geri kalan emirliklerse Birleşim Arap Emirlikleri olarak ayrı bir devlet haline gelmiştir.
15 Ağustos 1971 tarihinde kazanılan bağımsızlığın ardından, ilk devlet başkanı, 1961 yılından itibaren emir olan İsa bin Selman el-Halife olmuştur. Onun 1999 tarihinde ölümü üzerine yerine geçen oğlu Hamad bin İsa el-Halife, 2002 yılında Bahreyn Kralı unvanını almıştır ve halen bu görevini sürdürmektedir.
Siyasî Yapı
Anayasal monarşi ile yönetilen Bahreyn Krallığı bağımsızlığını 1971 yılında kazanmış, ülkede ilk anayasa 1973 yılında kabul edilmiştir. Ülke yönetimini elinde bulunduran el-Halife ailesi 18. yüzyılın sonlarından bu yana Bahreyn’in yönetiminde söz sahibi konumdadır. Devlet yönetiminin başında bulunan kişi 2002 yılına kadar “Emir” unvanına sahipken, yapılan değişiklikle o tarihten bu yana “Kral” unvanı kullanılmaktadır. Kral başbakanı ve bakanları atama, hükümeti kabul etme ve görevden alma, anayasayı değiştirme gibi geniş yetkilere sahiptir.
2002 Anayasası ile ülkede kurulan “Ulusal Meclis”, her ikisi de 40 üyeli “Şura Meclisi” ve “Temsilciler Meclisi” adlı iki kanattan oluşmaktadır. Şura Meclisi üyeleri kral tarafından seçilirken, Temsilciler Meclisi üyeleri halk tarafından seçilmektedir. İdarî olarak beş valiliğe ayrılan Bahreyn’de bu iller Manama, Merkez Valiliği, Muharrek Valiliği, Kuzey Valiliği ve Güney Valiliği’dir.
Ülkede Müslüman nüfusun yaklaşık üçte ikisi Şiî olmakla birlikte, devlet yönetiminde Sünnîler hakim pozisyondadır. Bu durum siyasî ve toplumsal açıdan Bahreyn’i kırılgan bir zemine taşımaktadır. Ülkede yaşayan Şiîler, yeterli siyasî temsile sahip olmadıkları, iş imkanlarından eşit yararlanamadıkları gibi gerekçelerle devlet yönetimine karşı zaman zaman ayaklanmaktadır. 70’li yıllardan bu yana süregelen gerilim, 1979, 1994 ve 1997 yılında gerçekleşen olaylarda ülkede çatışma ortamına zemin hazırlamıştır. Yakın geçmişte özellikle 2011 yılında patlak veren “Arap Baharı” sürecindebu gerilim en tehlikeli noktasına ulaşmış, ülkede ciddi bir kaos ortamı hakim olmuş, Şiî unsurlar tarafından sürdürülen protestolar yönetim tarafından güç kullanılarak bastırılmıştır. Ancak Bahreyn’deki mevcut toplumsal yapıdaki bu kırılganlık, önümüzdeki süreçte ülkenin siyasî açıdan benzer kaoslar yaşama ihtimalini güçlendirmektedir. Ülkedeki Şiî unsurlar İran tarafından desteklenirken, yönetim ise Suudî Arabistan ile kurduğu yakın temas ile İran’ın ülke üzerindeki etkinliğini dengelemeye çalışmaktadır.
Ekonomik Durum
Ortadoğu coğrafyasındaki diğer ülkeler gibi Bahreyn de, ekonomisi büyük oranda petrol gelirlerine bağlı bir ülke konumundadır. Buna karşın, 1970’li yıllardan bu yana ülkede sürdürülen çalışmalar neticesinde, ekonomide petrole olan bağımlılığın azaltılması noktasında önemli adımlar atılmıştır. Özellikle finans sektörü ve katılım bankacılığı (İslamî finans) alanında hayata geçirilen projeler ve kurulan sağlam altyapı, Bahreyn’in bölge ülkeleri açısından bir finans merkezine dönüşmesini sağlamıştır. Öte yandan alüminyum, demir-çelik vepetro-kimya endüstrilerinde küresel ölçekli yatırımlarla dünyanın önde gelen tesisleri oluşturulmuştur. ALBA (Aluminium Bahrain), GARMCO (Gulf Aluminium Rolling Mill), Banagas (Bahrain National Gas), ASRY (Arab Ship Building and Repair Yard Bahrain), GPIC (Gulf Petrochemical Industries) gibi küresel tesis ve şirketler bu kapsamda zikredilebilir. Ayrıca inci yetiştiriciliği de Bahreyn için çok uzun süredir devam eden geleneksel bir geçim kaynağıdır.
İlk olarak 1936 yılında başlayan ham petrol ihracatı ile Bahreyn, bölge ülkeleri arasında bunu gerçekleştiren ilk ülke olma özelliğine sahiptir. Tarım faaliyetlerinin %1’in altında olduğu ülkede ekonomideki çeşitliliği arttırmaya dönük hamlelere rağmen petrol gelirleri ihracat gelirlerinin %60’tan fazlasını teşkil etmektedir. Sanayinin millî gelir içindeki payı %40 civarında iken, hizmet sektörünün payı %60 seviyesindedir.
İstikrarlı büyüyen bir ekonomiye sahip olan Bahreyn’de, yoksulluk, işsizlik ve enflasyon rakamları düşük yüzdelerde seyretmektedir. Buna karşın özellikle Asya ülkelerinden gelen göçmen işçilerin ucuz işgücü olarak değerlendirilmesi, son yıllarda Bahreynli gençler arasında işsizliğin artmasına yol açmıştır.Son yıllarda petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki uluslararası düşüşde, ekonomisi petrole bağlı diğer ülkeler gibi Bahreyn açısından da sıkıntılı bir sürecin doğuşuna sebebiyet vermiştir.
Dış ticarette dengeli bir seyir izleyen Bahreyn’de yıllık dış ticaret hacmi 2010’lu yılların başlarında 40 milyar doları aşmışsa da, petrol fiyatlarındaki düşüş sebebiyle son yıllarda bu rakam 30 milyar dolar seviyelerinde gerçekleşmektedir. Petrol ve petrol ürünleri dışındaki başlıca ihracat kalemleri alüminyum, demir-çelik ve bunlardan elde edilen çeşitli mamullerdir. Başlıca ithalat kalemleri ise, ham petrol, otomobil, telefon cihazları ve çeşitli makinelerdir. Ülkenin başlıca ticaret ortakları arasında ilk sırada, ihracatta %19, ithalatta %7’lik payı ile Birleşik Arap Emirlikleri gelmektedir. Diğer önemli ortaklar ise Çin, ABD, Suudî Arabistan, Japonya, Katar, Avustralya, Hindistan ve İngiltere’dir.
Türkiye ile İlişkiler
Bahreyn, Türkiye ile derin tarihî ve kültürel bağlara sahiptir. İki ülke arasında kökleri sağlam bir geçmişe dayanan ilişkiler, Bahreyn’in bağımsızlığını kazandığı dönemden bu yana da genel itibariyle olumlu seyretmiştir. Son dönemde ikili ilişkilerde yükselen bir ivme yakalanmış, Türkiye 1990’da, Bahreyn ise 2008 yılında büyükelçiliklerini hizmete açmıştır. İki ülke arasındaki üst düzey ziyaretler de son dönemde hız kazanmış, Bahreyn Kralı Hamad bin İsa el Halifa’nın 2016 yılında ülkemize gerçekleştirdiği ziyarete mukabil, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan da 2017 yılında Bahreyn’i ziyaret etmiştir.
İki ülke arasındaki ticarî ilişkiler de son yıllarda giderek güçlenmektedir. 2003 yılında 44 milyon dolar olan toplam ticaret hacmi, dalgalı bir seyir izlemekle birlikte sürekli artma eğiliminde olmuş ve 2014 yılında tarihinin en yüksek seviyesini yakalayarak 498 milyon dolara ulaşmıştır. Son olarak 2017 yılında ise 227 milyon doları Türkiye’den Bahreyn’e ihracat, 186 milyon doları ithalat olmak üzere toplam 414 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’den Bahreyn’e ihraç edilen başlıca ürünler tütün ve tütün mamülleri, demir-çelik, motorlu kara taşıt ve aksesuarları, başlıca ithal ürünler ise alüminyum ve mamülleri, gübre, pamuk ve pamuklu kumaşlardır.
Müslümanların Durumu
Bahreyn toprakları İslamiyet’le daha asrısaadet devrinde tanışmış olması bakımından, ilk İslam beldeleri arasında kabul edilebilir. Medine’ye gelerek Hz. Peygamber ile görüşen heyetin İslamiyet’i kabul etmesinin ardından kısa süre içinde bölge halkı da Müslüman olmuş, böylece İslam Bahreyn’de kolayca yayılmıştır. Hz. Peygamber’in vefatından sonra başlayan ridde (dinden dönme) hareketleri sebebiyle Hz. Ebu Bekir bölgeye İslam ordularını göndererek isyanı bertaraf etmiştir.
Bahreyn bölgesi ilerleyen yüzyıllarda da İslam devletlerinin hakimiyeti altında kalmaya devam etmiş, ancak bir dönem Portekiz’in 19. yüzyılın ortalarından itibaren de İngiltere’nin sömürge politikalarına maruz kalmıştır. Günümüzde de Bahreyn halkı, ülkeye göçmen olarak gelen yoğun yabancı nüfusa karşın halen %70 oranında Müslümandır ve bu oran Bahreynli yerli halk arasında %99 civarındadır.
Ülkede Müslüman nüfusun yaklaşık üçte ikisi Şiî olmasına karşın devlet yönetiminin Sünnî el-Halife ailesinde olması, ülkede siyasî ve toplumsal açıdan kırılmalara sebep olmakta, bu durum küresel aktörler tarafından da sürekli olarak kullanılmaktadır. Bugün Bahreyn’de Müslümanlar açısından görülen en önemli sorun, önümüzdeki süreçte mezhep farklılığı üzerinden fitili ateşlenecek bir ayrışma ve çatışma ortamının oluşmasıdır.