Temel Göstergeler
Resmi AdıAngola Cumhuriyeti
Yönetim BiçimiBaşkanlık Tipi Demokrasi
Bağımsızlık Tarihi11 Kasım 1975 (Portekiz’den)
BaşkentLuanda (2,5 milyon)
Yüzölçümü1.246.700 km2
Nüfusu32,5 milyon (2020)
Nüfusun Etnik Dağılımı%36 Ovimbundu, %25 Kimbundu, %13 Bakongo, %22 diğer Afrikalı yerli unsurlar, %4 diğer
İklimiGüney kesimlerinde ve kıyı bölgelerinde yarı kurak iklim görülür. Kuzey kesimleri ve iç bölgeler mayıs-ekim arasında kuru ve serin, kasım-nisan arasında yağışlıdır.
Coğrafi KonumuGüney Afrika’nın batısında yer alan Angola, doğudan Zambiya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti, batıdan Atlantik Okyanusu, kuzeyden Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve güneyden Namibya ile çevrilidir.
KomşularıDemokratik Kongo Cumhuriyeti (2.646 km), Namibya (1.427 km), Zambiya (1.065 km), Kongo (231 km), kıyı şeridi (1.600 km)
DilPortekizce, Umbundu, Kimbundu ve diğer yerel diller
Din%80 Hristiyan, %12 dinsiz, %3 Müslüman, %5 yerel dinler ve diğerleri
Ortalama Yaşam Süresi%71,1 (2015)
Okuma-Yazma Oranı%71.1 (2015)
Para BirimiKwanza
Millî Gelir62,724 milyar dolar (2020 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir2.021 dolar (2020 IMF)
İşsizlik Oranı%6,7 (2020)
Enflasyon Oranı%11 (2020)
Reel Büyüme Hızı%-1,5 (2019)
Yoksulluk Oranı%36,6 (2008)
İhracat ÜrünleriHam petrol ve petrol ürünleri, elmas, kahve, balık ve diğer deniz ürünleri
İthalat ÜrünleriSu taşıtları, petrol yağları, demir-çelik, inşaat malzemeleri, mobilya, palm yağı, pirinç, ilaç, gıda ve tekstil ürünleri, ayakkabı
Başlıca Ticaret OrtaklarıÇin, Portekiz, Hindistan, ABD, İspanya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Brezilya

Ülke Tarihi

Angola topraklarında mevcudiyeti bilinen ilk topluluk göçebe Khoi ve San kabileleridir. Sonraları kuzeyden gelen Bantu halkları da bölgeye yerleşmiştir. Angola toprakları 15. yüzyılın sonlarından itibaren Portekiz güçleri tarafından ele geçirilmiş ve iç kesimlerdeki Portekiz hâkimiyeti sınırlı kalsa da bölge büyük oranda sömürgeleştirilmiştir. Özellikle kıyı kesimleri Atlantik Okyanusu’ndan Güney Amerika’daki diğer sömürge bölgelerine yapılan köle taşımacılığı için önemli bir merkez olarak kullanılmıştır.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Angola’da başlayan bağımsızlık hareketleri ilk dönemlerde yeterli karşılık bulmamış, ancak 1960’lardan sonra sömürge yönetimine karşı silahlı mücadeleye dönüşerek 1975 yılındaki bağımsızlığa kadar devam etmiştir. Portekiz’de 1974 yılında gerçekleştirilen ve “Kadife Devrim” olarak bilinen askerî darbenin ardından sömürgelerden çekilme kararının alınmasıyla birlikte Angola’nın bağımsızlık süreci hızlanmış ve 11 Kasım 1975’te -diğer Afrika ülkelerine kıyasla oldukça geç sayılabilecek bir tarihte- bağımsızlık ilan edilmiştir.

Bağımsızlık sürecinde öne çıkan oluşumlardan Angola’nın Bağımsızlığı İçin Halk Hareketi Partisi (MPLA), Angola’nın Tam Bağımsızlığı İçin Ulusal Birlik Partisi (UNITA) ve Angola Ulusal Kurtuluş Cephesi (FNLA), ülkede iktidar olmak için mücadeleye girerken, Amerika, UNITA ve FNLA’yı, Sovyetler Birliği ise MPLA’yı desteklemiştir. Çatışmalarda üstünlüğü ele geçiren MPLA bağımsızlık ilanını gerçekleştirmiş, FNLA ve UNITA da alternatif bir bağımsızlık ilanında bulunmuştur. Bağımsızlık sonrasında ülke, 2002 yılına kadar süren bir iç savaşa sürüklenmiş, FNLA kısa süre sonra tasfiye olurken, UNITA ve MPLA arasındaki mücadele 2002 yılına kadar aralıklarla devam etmiştir.

2002 yılında UNITA lideri Jonas Savimbi’nin öldürülmesinin ardından örgüt silah bırakma kararı almış ve siyasi bir hareket olarak varlığını sürdürmüştür. Böylece Angola’da çeyrek yüzyılı aşkın bir süre devam eden iç savaş sona ermiştir. Soğuk Savaş döneminin en büyük savaşlarından biri olan iç savaşta yaklaşık 800.000 kişi hayatını kaybetmiş, 4 milyon kişi yerinden edilmiştir. Savaş sürecinde yerleştirilen mayınlarsa 100.000’e yakın kişinin sakat kalmasına yol açmıştır.

 Son dönemde petrol üretiminin başlamasıyla önemli bir ekonomik fırsat yakalayan Angola, yüzyıllar boyu devam eden Portekiz sömürgeciliğinin ve ardından yaşanan iç savaşın yıkıcı etkilerini silmek için büyük bir imkâna kavuşmuştur.

Siyasi Yapı

Bağımsızlığını kazandığı 1975’ten 2002 yılına kadar uzun süreli ve yıpratıcı bir iç savaşla sarsılan Angola, 2002 yılında sağlanan barışın ardından demokratik bir yönetim benimsemiştir. Ülkede iç savaş yılları da dâhil olmak üzere bağımsızlığın kazanıldığı tarihten bu yana yönetim MPLA’nın elindedir. 1979-2017 yılları arasında devlet başkanlığı yapan Jose Eduardodos Santos’un 2017 yılındaki seçimlere katılmama kararı alması üzerine, seçimlere katılan yardımcısı Joao Lourenço yeni başkan seçilmiştir.

Başkanlık sistemini benimseyen ülkede devlet başkanlığı beş yılda bir düzenlenen seçimlerle belirlenmekte, seçimde en çok oyu alan partinin genel başkanı devlet başkanlığı vazifesini üstlenmektedir. 2010 yılında kabul edilen anayasa ile devlet başkanına oldukça geniş yetkiler verilmiştir. Bakanlar kurulu, anayasa mahkemesi, genelkurmay başkanı, sayıştay ve askerî yüksek idare mahkemesi başkanı, cumhuriyet başsavcısı, valiler ve merkez bankası başkanı devlet başkanı tarafından atanmaktadır. Yine anayasa değişikliğiyle başbakanlık makamı lağvedilerek yerine cumhurbaşkanı yardımcılığı makamı ihdas edilmiştir. Yasama organı 220 üyeli ulusal meclis tarafından temsil edilmektedir. 2017 yılı Ağustos ayında yapılan son seçimlerden zaferle ayrılan MPLA mecliste 150 sandalyeye sahiptir.

Ekonomik Durum

Ekonomisi çok büyük oranda petrole dayalı olan Angola, önce sömürge dönemi, ardından çeyrek yüzyıl devam eden iç savaşın yıkıcı etkilerini hâlâ bertaraf edebilmiş değildir. İç savaşın bitmesiyle %10’un üzerinde yıllık büyüme oranları yakalayarak hızlı bir kalkınma sürecine giren, petrol fiyatlarının yükselmesiyle de büyük gelirler elde eden Angola, 2008 yılındaki küresel kriz ve 2014 yılından itibaren uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarının düşmesiyle ciddi bir darboğaza girmiştir. Ülkenin en önemli ekonomik sorunları; yetersiz altyapı, kronik yoksulluk, yüksek enflasyon, işsizlik, petrole bağımlı ekonomi ve gelir dağılımı eşitsizliğidir.

8,2 milyar varil kanıtlanmış petrol rezerviyle Afrika’da Libya, Nijerya ve Cezayir’den sonra dördüncü sırada yer alan Angola, üretim bakımında da Nijerya’dan sonra ikinci sıradadır. Bununla birlikte keşfedilecek yeni rezervlerle önümüzdeki yıllarda Angola’nın petrol varlığının çok daha yüksek seviyelere ulaşması beklenmektedir. Millî gelirin ve hükümet gelirlerinin yaklaşık %80’i, ihracat gelirlerininse neredeyse tamamı ham petrol ve petrol ürünlerinden sağlanmaktadır.

Ülke ekonomisi açısından büyük önem taşıyan bir diğer madense elmastır. Petrolden sonra ikinci en büyük ihracat ürünü olan elmas üretimi yılda 6 milyon karat civarındadır. Doğal gaz alanındaki yatırımlar da ülkedeki rezerv sınırlı olsa da devam etmektedir.

Muz, kahve, sisal, pamuk, mısır ve tuz üreticiliği açısından verimli topraklara sahip olan Angola’da halkın önemli gelir kaynaklarından biri de geçimlik tarımdır. Ancak uzun yıllar devam eden iç savaş nedeniyle altyapının tahrip olması, petrol endüstrisinin gelişmesi ve tarım alanlarının bu yönde kullanılmaya başlanması gibi sebeplerle ülkedeki tarımsal faaliyetler son yıllarda oldukça kısıtlı ve verimsiz şartlarda sürdürülmektedir.

Dış ticaret hacmini 2014 yılında 93 milyar dolara kadar yükselten Angola’da, bu tarihten itibaren uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarının düşmesiyle birlikte ihracat gelirleri azalmış, ithalatta daralmaya gidilmiştir. 2019 yılında 35,6 milyar doları ihracat, 9,2 milyar doları ithalat olmak üzere toplam dış ticaret hacmi 44,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Ham petrol ve petrol ürünleri ihracat gelirlerinin %90’dan fazlasını oluşturmaktadır. Angola’nın dış ticaretteki en önemli partnerleri, başta ihracatın yarısından fazlasını karşılayan Çin olmak üzere Hindistan, Portekiz, ABD, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Brezilya’dır.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile Angola arasındaki ilişkilerde son yıllarda önemli bir ivme yakalansa da henüz yeterince güçlü değildir. Türkiye Angola’yı bağımsızlığını kazandığı 1975 senesinde diplomatik olarak tanımıştır. Türkiye’nin Luanda Büyükelçiliği de 2010 yılında hizmete açılmıştır. Angola’nın Ankara Büyükelçiliği ise 2013 yılında faaliyete başlamıştır. 2018 yılı Temmuz ayında Güney Afrika Cumhuriyeti’nde gerçekleştirilen BRICS Zirvesi esnasında Angola Cumhurbaşkanı Joao Lourenço ile Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk kez bir araya gelmiştir. İki ülke arasında devlet başkanlığı düzeyindeki ilk ziyaret ise 2021 yılı Temmuz ayında gerçekleşmiştir. Buna mukabil Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın da Ekim 2021’de Angola’ya bir ziyaret planı olduğu açıklanmıştır.

İki ülke arasındaki ticari ilişkiler son yıllarda bu alanda imzalanan anlaşmalar ve diplomatik girişimlerle giderek güçlenmektedir. Bu noktada 2008 yılında imzalanan Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması ile birinci dönem toplantısı 2017 yılında yapılan Türkiye-Angola Karma Ekonomik Komisyonu büyük önem taşımaktadır.

Türkiye ile Angola arasındaki yıllık ticaret hacmi 2000’li yılların başlarından 2014 yılına kadar sürekli artış göstererek 2014 yılında 292 milyon dolarla tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış, ancak son yıllarda uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarının düşmesi sebebiyle -Angola hükümetinin uyguladığı tedbirler çerçevesinde- düşüşe geçmiştir. 2019 yılında tamamına yakını Türkiye’den Angola’ya ihracat olmak üzere toplam ticaret hacmi 212 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’den Angola’ya ihraç edilen ürünler başta un ve makarna olmak üzere temel gıda ürünleri, kümes hayvanı eti, alüminyum veya demir-çelik malzeme, plastik ambalaj ve ürünler, temizlik malzemeleri, nakliye araçları ve tütündür. Angola’dan ithal edilen başlıca ürünler ise kereste, işlenmemiş alüminyum ve hurda alüminyumdur.

Müslümanların Durumu

Angola, Afrika kıtasında İslamiyet’in en son ulaştığı ülkelerden biridir. Sömürge döneminde ülkeye gelen ilk Müslümanlar, çalıştırılmak üzere kıta içerisinden getirilen Mali, Senegal ve Nijeryalı göçmen işçilerdir. Son yıllarda ticari yatırımlar sebebiyle Angola’ya gelen Müslüman tüccarlar da bulunmaktadır. Öte yandan uzun yıllar devam eden iç savaş sırasında ülkesini terk eden Angolalılardan bazıları, sığındıkları ülkelerde karşılaştıkları Müslümanlardan etkilenerek İslamiyet’i tercih etmiştir. Benzer şekilde ülke içerisinde evlilikler yoluyla Müslüman olan Angolalılar da bulunmaktadır.

Günümüzde Angola’daki Müslümanların genel nüfus içerisindeki oranı resmî makamlarca %1’in altında gösterilmekle birlikte, gerçek oranın %3 civarında olduğu tahmin edilmektedir ki, bu da ülkede 500.000 ila 1 milyon kadar Müslüman yaşadığını ortaya koymaktadır. Ancak sınır dışı edilme korkusu sebebiyle ülkede yasa dışı olarak bulunan göçmen işçiler dinî kimliklerini açıklayamamaktadır. Bu durum, ülkede dinî azınlık statüsüne sahip olabilmek için gerekli olan 100.000 başvuru ve en az 12 eyalette bulunmak gibi asgari şartların yerine getirilememesine neden olmaktadır.

Angola’da yaşayan Müslümanların büyük çoğunluğu kötü ekonomik ve sosyal koşullara sahip olmakla birlikte, özellikle ticari gerekçelerle buraya gelen iyi koşullara sahip Müslümanlar da vardır. Bununla birlikte Angola devletinin ülkede yaşayan Müslümanlara karşı yaklaşım ve uygulamaları oldukça katıdır. Özellikle 2010’lu yılların başlarından bu yana devam eden ayrıştırıcı dil, ülke Müslümanlarına karşı toplumda olumsuz bir algının şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Küresel düzeyde Müslümanları hedef alan terör söyleminin Angola’da başta medya olmak üzere çeşitli mecralarca yaygınlaştırıldığı gözlemlenmektedir.

Ülkede İslamiyet’i ve Müslümanları hedef alan olumsuz uygulamalar son yıllarda iyice artmış, onlarca cami kundaklanırken birkaç tanesi hariç bütün camiler devlet tarafından kapatılmıştır. 2013 yılında uluslararası kamuoyuna yansıyan ülkede İslam’ın yasaklandığına dair haberler bizzat Angolalı Müslüman temsilciler tarafından yalanlanmış olsa da benzer nitelikli haber ve uygulamaların yakın dönemde tekrar etmesi, ülkede İslam’a ve Müslümanlara karşı sistematik bir yok etme politikası izlendiğini ortaya koymaktadır.